Köyler kentleşirken, üreten köylü nasıl tüketici oldu?

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN [email protected]

Bayramda deyim yerindeyse Türkiye yollara düştü. Kimi sahillere, tatil beldelerine kimi kırsala köylere gitti. Şehirler büyük oranda boşaldı. Biz, sahilden köye gidenlerden olduk.

Afyon Sinanpaşa'ya (Sincanlı) bağlı Güney Kasabası'ndayız.. Güney, Banaz ile Afyon arasında İzmir-Ankara yolu üzerinde doğası ile, yeşili ile şirin bir köy. Borusan Holding'in Kurucusu Asım Kocabıyık'ın köyü Tazlar'ın tam karşısında.

Bundan 5 yıl önce Büyükşehir Yasası'nda yapılan değişiklikle belde iken köy statüsüne düşürülen Güney, belde iken de, şimdi de bizim için hep "köy" dü.

Adını bezelye şenliği ile duyurmuştu. Belediyenin organizasyonu ile yapılan şenlik artık yapılmıyor. Çünkü, ne belediye kaldı ne de bezelye.

Güney'de bezelye üretimi bitme noktasına geldi. Bayram sohbetinde konu dönüp dolaşıp bezelyeye geldi. Neden bezelye üretilmediğini soruyoruz. Köylüler bir çok neden sayıyor. En önemlisi, yüksek girdi maliyeti nedeniyle çiftçinin para kazanamaması. Sonra diğer nedenler sıralanıyor.

"Bezelye üretimi çok zahmetli. Köyde kimse kalmadı. Yaşlı nüfus ekmek istemiyor."

"Su yeterli olmadığı için ekim yapılmıyor."

"Alıcısı olmadığı için üreten yok."

Nedenler peş peşe sıralandıktan sonra "yine de çiftçi para kazansa bu işi yapar" diyor birisi.

Sohbet ilerlerken bir kaç yıl İzmir'de yaşadıktan sonra tekrar doğduğu Güney'e dönen bir köylü köydeki değişimi özetliyor: "Bizim buralar çok değişti. Yazın İzmir'den, Bursa'dan, Ankara'dan gelenlerle çok kalabalık oluyor. Bayramlarda köyümüz şenleniyor. Fakat, siz buraya bir de kışın gelin. Bazen selam verecek kimse bulamıyoruz."

Bir başkası tarımdan neden uzaklaşıldığını anlatıyor: "Sadece bizim Güney değil, bir çok köy değişti. Köyler eskisi gibi değil. Her evde maaşlı biri var. Ya emekli,ya da devletin bağladığı maaş var. Sosyal yardımlar var. Burada haftada bir pazara gitsen 100 liradan ayda 400 lira harcarsın. Bundan gayrı para harcayacak yer bulamazsın. Bu nedenle üretim yapılmıyor. Yani bin lira geliri olan bir aile çok rahat geçinir para bile biriktirir. Biraz meyvesi olan, sebze eken ve ihtiyacı kadar ürün eken aylık 300-500 lirayla rahat geçinir. Bu nedenle üretmek istemiyorlar."

Köyde köy yumurtası yok

Belde iken kullanılan belediye binasının civarında 3 market var. Köy bakkalından biraz büyük marketler. Hepsinin girişinde; baş köşede cips,asitli, gazlı içecekler, hazır dondurma dolapları var. En çok müşterisi olan marketin kapısından içeri giriyoruz. Kasada ürünleri siyah naylon poşete yerleştiren market sahibine "köy yumurtası var mı?" diye sorunca, defalarca aynı soru sorulmuş gibi yanıtı hemen yapıştırdı:

"Şehirden gelenler köy yumurtası soruyor. Köyde yaşayanlar bize marka adı vererek şehirden yumurta sipariş ediyor."

Başka soru beklemeden anlatmaya devam etti:

"Adamın inekleri var. Sütü sağdığı gibi satıyor. Gelip bizden kase yoğurdu alıyor. Yoğurt yapacak kimse yok. Ya da yaptıramıyor."

Dolaptaki peynirleri göstererek "ben kutuda peynir satıyorum. Köy peyniri diye bir şey kalmadı. Kimse yapmıyor, yapmak istemiyor. Burada hazırı var."

Bayramın ikinci günü marketlerde ekmek yok diye içeriye giren her müşteri, "bayramda ekmek olmaz mı kardeşim" diye market sahibine öfkeleniyor.

Raflara göz gezdiriyoruz, hazır yufka, tereyağı, yoğurt, peynir çeşitleri hepsi şehirden gelmiş markalı ürünler. Domates, biber, soğan, patates, kavun, karpuz var. Onlarda şehirden gelen ürünler. Havalar yağmurlu gittiği için fideler yeni dikilmiş. Bazıları çiçeklenmiş. Bir aya kadar sebze ancak çıkar.

Köyde sürekli yaşayanlar kendi yoğurdunu, peynirini kendisi yapıyor. Bir kaç tavuk besliyor. Hayvancılık yapan ve 5-10 ineği olan da var. Buğday, mısır, arpa eken de. Daha kolay ekilebilir ve hasat edilebilir ürünler tercih ediliyor.

Bayramda köye gelenlerin çoğu İzmir'den. Poligon'un üst tarafındaki Afyon Mahallesi'nden. Karşıyaka ve Bayraklı'dan gelenler de az değil.

Bayram nedeniyle köy oldukça kalabalık. Üç- dört kuşak buluşuyor. Yaşlılar evde bayram ziyaretine gelenleri bekliyor hasret gidermek için. Gençler ise, yaşadıkları kentin yaşam tarzını, kıyafetleriyle, cep telefonlarıyla, tavırlarıyla köye taşıyor. Köyde yaşayanlar ise, yöresel kıyafetleriyle geleneksel yaşamlarını sürdürüyor.

Belediyesi elinden alınan Güney, kendi kaderiyle baş başa bırakılmış. Referandum öncesinde bir iki makyaj dışında doğru dürüst bir hizmet yok. Yollar toz toprak içinde. Son model arabalar geçerken yükselen toz bulutu köyün üstünü kaplıyor.

Köyler kentleşti

"Toprak işleyenin,su kullananın" diyen Bülent Ecevit'in "Köy-Kent" projesi hayal olarak kalsa da köyler kentleşti. Özellikle yaz aylarında kentleşen köylerde üretim yok. Tüketim çok.

Bizim çocukluğumuzun bakkalında sadece köyde üretilmeyen ürünler olurdu. Şimdi köylerde üretilebilen ama üretilmeyen ürünler var.

Biz şehirde süt alıp kendi yoğurdumuzu yaparken, köy marketinde boy boy kase yoğurtları satılıyor.

Biz "köy yumurtası" diye saman içinde, üzerine tavuk pisliği bulaştırılmış yumurtaya fazladan para öderken, köyde ter temiz kolilerde şehirden gelmiş yumurtalar satılıyor.

Biz köy tereyağı almak için yüksek paralar öderken, köyde şehirden ambalajlı olarak gelen tereyağı satılıyor.

Bizim mandıradan "köy peyniri" diye daha yüksek paralarla aldığımız peynirler köyde yok.

Burada ambalajında farklı markaların çeşit çeşit peynirleri satılıyor.

Yufka satılıyor köy marketinde. Ambalajında süt, ayran.

Sizce bu işte bir terslik yok mu?

Özetle, biz şehirde yaşayanlar büyük özlemle köy ürünlerini ararken, köydekiler "katkılı", "zararlı" diye şehirde alınmak istenmeyen ürünleri tüketiyor. En önemlisi üreten köylü, artık tüketen köylü oldu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar