Köy Enstitüleri'ni anmak

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Şavşat'ın köylerinde okuma-yazma oranının yüksekliğini çok insandan dinledim.Yolum Ardanuç ve Şavşat köylerine uzanınca, karşılaştığım öğretmenlerden, kamuda önemli görevlere yükselmiş olanlardan, özel kesimde orta ve üst kademe yönetim sorumluluğu alanlardan yöredeki "eğitim-öğretim merakının" arka planını öğrenmeye çalıştım.

Değişik açıklamalar, aklıma hiç gelmeyen gerekçeler dinledim.

Kimilerine göre, bu yörenin insanı kadim yerleşik topluluklardan oluşuyordu. Bu yöreye ne zaman geldikleri bilinmiyordu. Eğitim-öğretim merakını besleyen, yerleşik kültürün birikimi ve akıl bereketi idi.

Bir başka gerekçeye göre bu topraklar "yolgeçen hanı" gibiydi.Asya'dan Avrupa'ya, Avrupa'dan Asya'ya gitmek isteyen seyyahların, tüccarların, casusların, orduların uğrak yeriydi. Şavşat ve Ardanuç topraklarında, dünden bugüne gelen küçüklü büyüklü kalelerin sayısı, geçiş bölgesi olarak ne çok insanın karıştığı, kaynaştığı, çatıştığı, dövüştüğü yer olduğunun kanıtıydı.Bu yöre, gönüllü,gönülsüz göçlerin kaynağı olmuştu. Kaçıp geri dönemeyenler, olup bitenleri kimi zaman doğru biçimde, çoğu zaman da efsaneleştirilerek, çarpıtılarak anlatmış, dönenlerin anlattıkları da başka yörelere olan ilgiyi artırmış,göç edebilme insanların iliklerinin derinliğine yerleşmişti.Bir Artvin özdeyişi, "Bene babamdan öğüt aldım/Bir taş ile duvar olmaz/Bir yerdeki geçim olmaz/ Göç et oradan hiç durulmaz!" diyordu.

Akılla çelişmeyen bir başka açıklamaya göre, zaman içinde insan ömrü uzamış, yörenin dağlık arazisinde insanlar geçinemez olmuş, artan nüfus nedeniyle yokluk ve yoksulluk alabildiğine artmış, o nedenle uzatılan her dala tutunma zorunda kalınmıştı.

Diken üstünde sınır bölgesi

Çok uzaklarda değil, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı - Ünlü 93 Savaşı- yörede çok büyük bir göçe neden oldu. Hemen onun ardından Seferberlik kıtlıkları,yoklukları ve çaresizlik yöre insanın ruhunu derinden sarsmış;korkuların yumağını büyütmüştü.

Yöre kırk yıla yakın Rus işgalinde kalmış, Soğuk Savaş döneminde Stalin'in üç vilayeti istediği söylemi yeni korkuların yumağını büyütmüştü.

Yöre tam anlamıyla diken üstünde oturulan bir sınır bölgesi olarak tarihin derinliklerinden bugüne geliyordu.

İnsanların insanlarla, insanların doğa ile savaştığı bu yörede bir dönem önemli bir olay yaşındı: Cılavuz Köy Enstitüsü'ne öğrenci almak için at sırtında bazı idealist insanlar yöredeki köyleri dolaşmaya başladı.

Aileler, çocukları arasında hastalıklı, zayıf, yöre şartlarına uyum umudu az olanları gelenlere teslim etmişti. Yaşananların çok önemli bir insan kaynağı dönüşümü olduğunu kim fark edebilirdi ki?

Aradan kısa bir zaman geçti, Köy Enstitüleri ilk mezunlarını verdi. Düzenli beslendikleri için yüzlerine renk gelen delikanlılar köylerine döndü. Giydikleri farklı, bildikleri farklı, asıl önemlisi ayda yanılmıyorsam 22 lira olan düzenli gelirleri olmuştu. Toprak dışında düzenli gelir sağlamanın yarattığı avantajına yöre insanı ilk kez tanıklık ediyordu.

"Memleketin efendisi bu mudur?"

Köy Enstitüleri'ne ilk girenler arasından Fen Fakültesi ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'ne gidenler, daha sonda Gazi Eğitim Enstitüsü'nde okuyanlar oldu.

Cılavuz'da patlayan ilik ışık artarak, büyüyerek, öğretimle insanların para kazanma güçlerini, eğitimle harcama kalıplarını değiştirerek o günden bugüne aydınlığını yayabildi.

Artvin ve ilçelerinde eğitim-öğretim düzeyinin yüksekliğiyle gurur duyan insanlardan bazıları Köy Enstitüleri'nin kurucusu iki insanı anıyor : İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Âli Yücel…

Tam olarak zengin bir ülke yaratamamış olsa da, Köy Enstitüleri'nde çakan kıvılcımın çok şey değiştirdiğini şimdi daha serinkanlı araştırabilir; anlayabiliriz de… Arif Öztürk'ü saygıyla anarak yapabiliriz bunu: " Hayvanı ile bir arada keyif çatan/ Bir miras yorganda dördü bir yatan/ Gönlünde yurt aşkı, dilinde vatan/ Memleketin efendisi bu mudur?" sorusunu, daha başka bağlamları, daha derinliklerdeki boyutları ile sorgulayabilir; belki de aldığımız yolun ne kadar olduğu ölçebilecek bir "nirengi noktası" yakalayabiliriz de..

Bugün 17 Nisan…Ötesine güvenip, milletin öz kazancını, milletin kesesine aktarma idealizminin kuruluşları olan Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıl dönümü… Yaşatabilseydik, farklı bir ülke olabilirdik diye düşünüyor; o kuruluşları ve kuranları saygıyla anıyoruz…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar