Koşullar iyileşirken temel sorun aynı

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

 

Kasım ayından itibaren başlayan ekonomik canlanmanın 2013'te artarak devam etmesi ihtimali güçleniyor. Cari açıkta sağlanan düşmenin verdiği rahatlıkla büyümede yine iç talep ve ithalat çekişli yükseliş yaşamamız, AB'nde çözüm sürecine girilmesi ve euronun güçlenmesiyle, sürpriz olmayacak. Hükümet, telaffuz ettiği hedefleriyle yumuşak iniş stratejisini ve temkinli duruşunu sürdüreceğini vurgulasa da, yaklaşan seçim konjonktürünün kaçınılmaz kılacağı harcamaları dolaylı vergi tahsilatında artışla karşılamasına imkân verecek yani bütçe açığına yol açmayacak bir büyümeye olumlu bakacağı açık. Sözün kısası daha yüksek gelir ve refah düzeyine erişmek ve küresel ligde birinci kümeye yükselmek şeklinde özetlenebilecek vizyonumuzun önünü tıkayan temel ve çoğunlukla yapısal sorunlarımız aynı kalırken ne kadar süreceği belli olmayan yeni bir coşku dönemine hazır olalım.
 
Avansın artması yeterli mi?
 
Zaten son iki ayda hem dahilde hem ithalde alınan KDV'nin ve her ikisinin toplamı ölçüsünde özel tüketim vergisinin artışı ardından daha ilk ayda bütçelenen düzeyi bulan özelleştirme gelirleri bu finansal rahatlamanın ilk işaretlerini veriyor. Çoğunlukla bizden daha gelişmiş olan bunca ülke sıkıntı içindeyken böyle bir durum tabii ki olumlu. Ancak bu, uzunca bir süredir vurguladığımız küresel konjonktürün bize kazandırdığı avansın doğal bir yansıması. Yani ne rekabet gücümüzde, ne de ürettiğimiz katma değer ya da faktör verimliliğinde değişiklik göstergesi değil. Dolayısıyla avansı ne kadar iyi kullanacağımız ile ilgili temel soruya bir cevap teşkil etmiyor.
 
Ancak haksızlık etmeyelim, son yıllarda kronik cari açık üreten bir ekonomik yapının sürdürülebilir olmadığı, çözümün yurtiçi katma değeri ve rekabet gücünü arttırmaktan geçtiği yolunda ciddi bir farkındalık oluştu. Daha önemlisi, uygulama performansı yeterince iyi olmasa da, arge ve inovasyonun, girişim sermayesinin özendirilmesi için düzenlemeler yapıldı; ayrıca sanayi stratejisi ve alt sektör stratejileri ile eylem planları belirlendi. Bu arada yaygın ve verimsiz teşvik rejimi değiştirilerek, sistematik tutarlılığa ve stratejik önceliklere sahip yeni ve kapsamlı bir sistem oluşturuldu. Değişikliğin asıl sonuçlarının 2013 yılında ortaya çıkacağı öngörülüyor. Yetkililer, özellikle otomotiv ana ve yan sanayii ile yerli girdiye dayalı elektrik enerjisi gibi alanların da en fazla desteklenen "stratejik yatırım" tanımının kapsamına sokulacağını, ayrıca sona eren 5084 sayılı Kanun'un yerine beşinci ve altıncı bölgeleri kapsayan yeni bir istihdam teşviğinin tasarlandığını belirtiyor.
 
Uygulama gecikiyor
 
Üstelik hem ihracatta rekabet gücü, hem de tedarik zincirinde süreklilik sağlanması ve yurtiçi katma değerin arttırılması amacıyla bir Girdi Tedarik Startejisi hazırlanmış durumda. Hem aramalı ithalatını yerli üretim ile ikame etmek, hem de şirketlerimizin hammadde tedarikini kendi küresel örgütlenmeleriyle güvenceye almak amacına yönelen bu strateji dokümanı, kapsamına giren yatırımları daha öncelikli bir teşvik pratiğinde desteklemeyi öngörüyor.
 
Burada temel kaygımız, zamanı oldukça savurgan kullanmamızdan, karar verip mevzuatını düzelteceğimiz konularda bile uygulamayı şekillendirmede geç kalışımızdan kaynaklanıyor. Muhtemelen bu yavaşlık, konu ile ilgili farklı kamu kuruluşları arasındaki görüş farklılıkları kadar, özel kesim meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin aktif ve uzmanlığa dayalı katkı yapmamaları ile de yakından ilgili.
 
Soru İşaretleri
 
Öte yandan, bu olumlu yaklaşıma uygun düşmeyen gelişmeler ve açıklamalar da kafa karıştırıyor. Sözgelişi TÜİK'in enflasyon, cari açık ve işsizlik ile ilgili hesaplama yöntemlerinin AB, Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası kuruluşların kullandığı standartlar doğrultusunda değiştirileceği, böylece daha olumlu bir görünüme sahip olacağımız ifade ediliyor. Yani sanki önemli bir sorunumuz yok da sadece algıyı değiştirmemiz gerek gibi bir izlenim uyanıyor ister istemez.
 
Diğer bir örnek te Aralık başında sözünü ettiğimiz TTK çerçevesindeki bağımsız denetim kapsamı le ilgili Bakanlar Kurulu kararı. Taslakta yer alan yüksek limitler korunmuş, sadece aktif büyüklüğü 150 milyon TL'na indirilmiş. Yani ülkedeki işletmelerin çok büyük bir bölümü kapsam dışı. En fazla umut bağladığımız, küreselleşmelerini ve ölçek büyütmelerini beklediğimiz KOBİ'leri nasıl daha saydam, finans kaynaklarına erişim ve ortaklık kurma yönünden daha cazip hale getireceğimiz belirsiz.
 
Tartışacak epey konumuz var sanırım.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019