Koskoca dört yılda neler yapamayız neler!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Seçimi 31 Mart’ta tamamlasaydık sandıksız dört buçuk yılımız olacaktı, şimdi ise yine dört yılı biraz aşan bir süreye sahibiz.

Süre anlamında çok kaybımız yok. Üç aylık bir kısalmanın çok şey ifade etmeyeceği ortada.

Ama önemli olan üç ay değil ki. Değişen tablo...

2023 yılındaki cumhurbaşkanı seçimine çok güçlü bir şekilde, adeta gümbür gümbür gidecek iktidarın yerinde şimdi 23 Haziran’da ağır yenilgiye uğramış bir iktidar var.

Yıllar yılı en ufak bir kazaya karışmadan araç kullanmışken günün birinde maddi hasarlı da olsa bir kazaya karışmışsanız... Karda buzda bile yere sağlam basmakta adeta üstünüze yokken günün birinde kupkuru bir kaldırımda düşüp boylu boyunca uzanmışsanız... Gözü kapalı yaptığınız bir takım işler gün gelip elinize ayağınıza dolaşmaya başlamışsa...

Artık araç kullanırken de, yolda yürürken de, herhangi bir işe girişirken de çok daha tedirgin olur, “Acaba hüsrana mı uğrayacağım” diye kaygılanırsınız.

AKP, en yüksek oyu almakla birlikte tek başına hükümet kurma olanağını ilk kez 7 Haziran seçiminde yitirdi. Sonrasında kasım seçimi ve yine tek başına iktidar...

Parti bazında ölçme şansımız pek bulunmamakla birlikte, AKP en yüksek oyu yine aldığı ama istediği sonucu elde edemediği ikinci seçimi 31 Mart’ta yaşadı. Ama bu kez tekrarlanan seçim galibiyet değil, çok kesin bir yenilgiyle sonuçlandı.

Reform, hem de yapısal reform!

Türkiye’nin önünde görünürde 2023’ün ekim ayına kadar seçim yok. Dört yıl, çok çok iyi bir süre. Eksiği gediği doldurmak, yapılması gerekenleri yapmak için dört yıl olağanüstü bir süre demek.

Ama temel soru şu: “Bunları yapabilir miyiz, bunları yapabilecek iradeyi sergileyebilir miyiz?”

Girişte de vurguladık; iktidar 2023 seçimine gümbür gümbür gidecek durumda değil. AKP hala Türkiye’nin birinci partisi ama İstanbul’da ortaya çıkan şu 800 binlik fark ve bu farkın suya atılan taş misali tüm Türkiye’yi etkilediği gerçeği yok mu...

İşte sıkıntı burada. Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemeye başlaması gibi...

Üstelik 2023'ün kaybedilmesi neredeyse siyaset sahnesinden silinmek demek. 2023, 23 Haziran'a benzemez!

Hep “Ya kaybedersek” kaygısı yaşanacak bir seçimden önce öyle köklü reformlara, hele hele yapısal reformlara yönelebilmek kolay mı?

Üç beş ekonomik önlemi aşamaz

Yaklaşık iki buçuk ay önce bu köşede “Türkiye yapısal reformların ‘Y’sini bile yapamaz” başlıklı bir yazı kaleme almıştık. Özetle şunu söylemiştik:

“Biz yapısal reformun ne olduğunda, ne olması gerektiğinde bile uzlaşabilmiş değiliz. Üç beş ekonomik önlemi reform sanıyoruz. Dolayısıyla gerçek anlamda yapısal reformları gündeme getirmemiz söz konusu olamaz.”

Reform dediğimiz ekonomide iyi gitmeyen birkaç aksaklığı düzeltme amaçlı önlemse eğer, bundan kolayı yok. Bugün karar al, yarın yürürlüğe koy, ciddiyetle de uygula, olsun bitsin!

Yapısal reformun olmazsa olmazlarını, yani eğitimi, hukuku, bağlı olarak yargıyı, eşitliği bir kenara koysak bile, ki bu dönemde koyacağız zaten, ekonomide bile kayda değer bir adım atma şansımız yok.

Biz yine günü kurtarmaya bakacağız. Çünkü zamanımız yok.

Her ne kadar dört yılı aşkın bir süre boyunca sandık gündeme gelmeyecekse de, bu durum için ancak “şimdilik” demek gerekiyor.

Burası Türkiye, bakarsınız yarın bazı şeyler değişir ya da birileri değiştiğini düşünür ve “2023’ü beklemeyelim” deyiverir.

Seçim Demokles’in kılıcı gibi sallanırken hiçbir yönetim bırakınız gerçek anlamda yapısal reformlara yönelmeyi, günü kurtarmaya dönük olanlar dışında köklü ekonomik önlemleri bile gündeme getiremez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar