Koşan mı, yürüyen mi Türkiye ekonomisi?
Koşmak mı yürümek mi paradoksu, yalnızca ünlülerin yürek burkan ani ölümlerine mi not düşer sanıyorsunuz. Bilakis bu derin çelişki, ekonominin mikro ya da makro boyutuna gerçek şeklini verebilmiş en önemli tercihlerden olabiliyor. Koşmak sembolü ekonomilerde sürekliliği olmayan çıkışları, yürümek analojisiyse kararlılıktaki sağlam ifadesi tanımlıyor. Tarihsel bakışta koşmak, kutlamaların renklendiricisi olmuştur. Savaş, kıtlık, kuraklık gibi akışlara yön veriliyorken insanın yanında yürümek yer alıyor. Ordular savaşırken, toplumlar kuraklık, kıtlık, zulüm nedeniyle göç ederken, kararlı adımlarının üstünde yükseliyorlar. Ekonomilere; “dur kalk” her zaman aşındırıyor. Büyük resesyonun kurtarıcısı olarak görülen Çin ekonomisini hareketlendirilecek sağlam iç talepti. Bu dönüşüm öyle kararlı ve kontrollü adımlarla gerçekleşemiyor. Dünyanın bu ikinci büyük ekonomisinde sert düşüş (hard landing) emtia fiyatlarını, küresel enflasyonu, büyümeyi talep yanlısı şoklarla kilitliyor. Gelişmekte olan ülkeler, büyük resesyonun gelişen seyrinde üçüncü evreyi şekillendiriyor ve belki de dünya ekonomisine en ağır darbeyi indiriyor.
Türkiye’deki ekonomik büyümenin içeriğini masaya yatıran büyüme analizinde, sabit fiyatlarla 5 yıllık toplam GSYİH’deki büyüme üzerinden ölçümledir. 2003-2015 dönemindeki 13 yılın adeta 5 yıllık dilimlere düşen kalkınma eğilimini sorguladığımızda; “inşaat” ve “hizmet” sektörünün dur-kalk seyri, “imalat” sektöründe pasifize edilmeye dönüşüyor.
Kötü örnek, örnek değildir. Türkiye ekonomisinin büyüme modeli altı temel çıta üzerinde yükseliyor. Bunlar;
i) İhracatta kalma değerin payını artırmak,
ii) Ekilebilir alanlarımızın toplamını artırmak,
iii) Lojistikte küresel hub olmak,
iv) Turizmi 4 mevsime yaymak,
v) Sanayinin istediği eğitimi veren insan gücü üreten kurumlar inşaa etmek,
vi) dış siyasette 1 koyup 5 almak hayalinde koşmak yerine kararlı adımlarla yürüyebilmektir.
Ekonomimiz koşmak yerine tempolu yürüdükçe; kırdığı ataleti uzun vadeli sağlıklı dış ticaret zeminini, sağlıklı iç siyaseti, adaleti, toplumsal gelir dağılımını, küresel ilgi odağı olabilmeyi başarabilecektir.