Korsan Parti’den iktidar...
Telif kavramına ve yasalarına karşı çıkarak “korsanlığı” destekleyen, internette sansürü ve denetimi reddeden Korsan Partisi, İzlanda’da seçmenden büyük destek görmeye başladı. Anketlerde partiye destek yüzde 37’ye yaklaştı. İktidardaki sağcı partiler koalisyonu iki yıl önce yüzde 51’le gelmişti, şimdi desteği yüzde 32’ye indi. Korsan Parti o yılki seçime ilk kez katılmıştı, yüzde 5 oy aldı, 3 milletvekili kazandı. Şimdi ise yükseliyor. Başbakan Gunnlaugsson, Korsan Parti’ye lafını esirgemedi: “Bir devrimci parti eğer toplumun bütün temel direklerini baştan aşağı değiştirmek istiyorsa, bundan kaygı duyarım. Ama şansımız varsa, bu gerçekleşmeyecek.”
Ne var ki demokrasiyi içselleştirmiş özümsemiş toplumlarda seçmenin ne yapacağını, ne yapmayacağını başbakanlar yönlendiremiyor. İngiltere’deki son seçimde herkes koalisyona devamı beklerken, Muhafazakar Parti tek başına iktidar oldu gitti. Anketçiler kadar seçmen de şaştı bu işe.
İzlanda, coğrafi bakımdan bir İskandinav ülkesi sayılamaz, ama siyasal bakımdan hiç sayılamaz: Diğer dördü genellikle sosyal demokrat hükümetleri tercih ettiği halde İzlanda, 70 yıldır (sadece 4 yıl dışında) hep sağcı hükümetlerle yönetildi. Ta ki 2009’da ülkedeki finans krizi seçmenin tepesini attırana kadar. Seçmen o yıl protesto oyu verdi, eşcinselliğini saklamayan 30 yıllık bir siyasetçiyi (Johanna Sigurdardottir) başbakan seçti. Ama sadece dört yıl sonra seçmen, yine sağcıları iktidara getirdi. Şimdilerde ise seçmen bir tuhaf davranmaya başladı. Tercihini sağdan sola değil, doğrudan, hem ülkedeki düzeni, hem dünyadaki düzeni eleştiren Korsan Parti’ye yöneltiyor. İzlanda’da seçim 2017’de yapılana kadar Korsan Parti’ye yönelimin ne düzeye çıkacağını, ineceğini, nedenlerini izlemek ilginç olacak.
İzlanda Korsan Partisi lideri Birgitta Jónsdóttir, anglosakson dünyasının özgür ifade platformu TED’de geçen ay yaptığı konuşmada, bir “siyasal” liderden çok, bir düşünce ve ifade özgürlüğü aktivisti gibiydi. Siyasette küreselliğin, yenilikçiliğin nasıl mümkün olduğunu, bunun bir partiye nasıl uygulanabileceğini göstermesi bakımından, bizim siyasetçiler ilgilenmez elbet ama, siyaset bilimcilerimizin ibretle izlemesi gereken bir konuşma bu.
“Siyasi amacımı, hedefimi, vizyonumu, İzlanda’da veri / bilgi özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasal saydamlık, dijital hayatın gizliliğini esas alan, 21. yüzyıla yakışır bir yasama düzeni kurmak olarak görüyorum. Dünya parlamentolarında, halen yaşamakta olduğumuz hayatın gerçeklerine odaklanabilen pek az kişi var.” (https://youtu.be/eq0mRyq8wlE)
İlk Korsan Partisi (Piratpartiet) İsveç’te 2006’da kurulduğunda şaka gibiydi. Çünkü “normal” bir partiye benzemiyordu. İnternet bağımsızlığıymış, sansür olmazmış, bu ilkelerle parti mi olurdu? Ama parti, 2009 Avrupa Parlamentosu seçiminde yüzde 7 oy alarak iki üyelik kazandı. İsveç’te acayip bir iş de yaptılar: İnternette veri paylaşımını devlete Kopimizm adında bir “din” olarak kabul ettirdiler. Kiliseleri var.
On yıl içinde 60 kadar ülkede Korsan Partleri kuruldu. Bazısı, seçimlerde şaşılacak oylar aldı, bazısı alamadı. Örneğin 2014 Avrupa Parlamentosu seçiminde Alman Korsan Partisi yüzde 1.45 oy alabildi. Tek bir milletvekili çıkarttı. Ama, Almanya eyalet meclislerinde partinin 44 üyesi görev yapıyor.
Korsan Partiler gibi, Yunanistan’da Syriza, İtalya’da Beş Yıldız Hareketi (M5S), İspanya’da Podemos, Katalonya’da Ciudadanos gibi “muhalif” örgütlenmeler, siyasette yenilikçi tavırlar, yöntemler özellikle genç seçmene daha yakın geliyor. Ancak, “muhalif” partilerin, ekonomik krizin etkilerini yoğun hisseden ülkelerde dikkat çekmesi de ayrı bir olgu.