Korkutucu bir hedef : "Sıfır" reel faiz!
Açıkçası Başbakan eğer tekrarlamamış olsaydı faiz ile ilgili düşüncelerini seçim atmosferi ortamında "faiz haramdır" şeklinde düşünen bir kısım mütedeyyin kesimin gönlünü almak amacıyla söylenmiş sözler olarak değerlendirmek mümkündü. Ancak, bu konudaki görüşlerini farklı ortamlarda ısrarlı bir şekilde yenileyince, bunların öylesine söylenmiş sözler olmadığı ve belirli bir inancı aksettirdiği daha net olarak ortaya çıktı. Ciddiye alındığı takdirde, Başbakan'ın faizlerle ilgili demecinin pek çok bakımdan "tedirgin edici" olduğu söylenebilir.
Kapitalizm ismi üzerinde kapital'in (sermaye) dolaşımı üzerine kurulmuş bir sistemdir. Kapital'in farklı yatırımlara ne miktarda, hangi vade ile dağılacağını belirleyen en önemli unsur faiz'dir. Faiz olmadan sağlıklı bir sermaye dağılımı sağlamak imkansızdır. Yatırımların risk-getiri ilişkisini doğru kurmak için "risk primi" olarak da ifade edilen pozitif faiz şarttır. Son yüzyıllık döneme bakıldığında kapitalist sistemin sağlıklı işlemesi için sermayenin "reel" getirisinin ortalama olarak %3 civarında olması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Kısacası, faizsiz veya "sıfır" reel faizli bir kapitalist sistem düşünülemez.
Başbakan'ın "faiz enflasyonun sonucu değil, sebebidir" şeklindeki görüşü de doğru değildir. Enflasyon yükselince sermaye sahipleri paralarının değerini korumak için doğal olarak daha yüksek faiz talep ederler. Tam tersi, reel faizler artırılınca tüketicilerin tüketim eğilimi azalır, tasarruf eğilimi artar, üreticilerin ise (paranın daha pahalı olması nedeniyle) yatırım eğilimi azalır. Neticede, ekonomik aktivite de azalacağı için, eğer varsa, ekonomideki enflasyon baskısı azalır.
Ekonomilerde MB'nın gecelik ve repo faizleri, DİBS faizleri, mevduat faizleri, kredi faizleri gibi birden fazla faiz oranı vardır. Eğer Başbakan'ın faizlerden kastı doğrudan kendi sorumluluk alanına giren DİBS faizleri ise, zaten, son yıllarda kamu maliyesinin göreceli iyi yönetimi ve MB'nın kademeli faiz indirimleri sayesinde, devlet tahvilleri üzerindeki aşırı reel faiz köpüğü alınmış durumda. Şu anda %8.5 seviyelerinde olan devlet tahvili faizlerini "reel" getirisini sıfırlamak amacıyla sene sonu enflasyon hedefi olan %6.9'a çekmeye çalışmak ise son derece hatalı olur. (Hatırlanırsa, eski Başbakanlardan Çiller de devlet tahvilleri faizlerini suni bir şekilde düşürmeye çalışmış, neticede de Türkiye 1994 yılında ciddi bir ekonomik kriz yaşamıştı.)
Ancak Başbakan konuşmasında ABD'nin %0.25 ve Japonya'nın sıfır civarında olan faizlerine atıf yaptığına göre, kastettiği merkez bankalarının politika faizleri olsa gerek. Özellikle, başkanlık değişimiyle birlikte Merkez Bankası'nın bağımsızlığının yeniden sorgulandığı bir dönemde, Başbakan'ın doğrudan MB'nin politika faizlerini hedef alan bir tavır takınması, ekonomik aktörler üzerinde tedirgin edici bir etki yapmaktadır. Ayrıca, bu bağlamda, Başbakan'ın "ABD'de faizler %0.25, neden Türkiye'de de olmasın?" şeklindeki çıkarımı da doğru değildir. Öncelikle ABD'nin enflasyon oranının halihazırda %2.5 civarında olduğunu dikkate alırsak, %0.25 oranı sıfır bir reel faizi değil, negatif bir reel faizi ifade etmektedir. Öte yandan, herkesin bildiği gibi, bu faizler ekonomik kriz sonrasında gelişmiş ülkelerde son derece gerilemiş olan ekonomik aktiviteye yeniden hız kazandırmak için "geçici" bir süreliğine düşük tutulmaktadır. (Hatta, faizler uzun zamandır fazla düşük tutulduğu için, bu ekonomilerde enflasyon endişeleri de belirdi.) Türkiye'nin ise bugünlerde değil ekonomik aktiviteyi hızlandırıcı, aksine yavaşlatıcı tedbirlere ihtiyacı vardır.
Özellikle ekonomik aktivitenin tedirgin edici bir şekilde artmakta olduğu ve doğrudan bununla bağlantılı olarak cari açığın "sürdürülemez" bir yolda ilerlediği bir noktada ülkenin baş politika belirleyicisinin "sıfır faiz" gibi bir hedeften söz etmesi çok risklidir. Bilindiği gibi, kronik cari açığın ana sebebi Türkiye'nin düşük tasarruf oranıdır. Eğer siz Başbakan olarak tasarruf sahiplerine "sıfır" reel kazanç vaat ediyorsanız, bir anlamda tasarrufların daha da gerilemesini teşvik ediyorsunuz demektir. Bugünkü konjonktürde bu son derece tehlikeli bir yaklaşımdır. Eğer Başbakan'ın gerçekten uzun vadeli hedefi "sıfır" reel faiz ise, o zaman tasarruf sahiplerinin rasyonel davranarak her türlü tüketime, gayrimenkule, altına, hisse senetlerine, başka ülkelerin "reel" getiri sağlayan yatırım araçlarına yönelmesi de gayet doğaldır.