Korkuların esiri olanlar gerçekçi olamaz!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye'nin IMF ile anlaşmasını savunan ve bu konuyu İsrail'e gündemin üst sıralarında tutmaya çalışanların amacı, korkuları bastırımak ve sürdürülebilir olmayan durumu idare etmek şeklinde özetlenebilir. Bu görüşümüzü daha iyi anlatabilmek için Türkiye ekonomisinin genel durumuna göz atmak gerekiyor, zira beklentileri yönlendirmek adına sıkça telaffuz edilen değerlendirmeler ekonomimize ilişkin riskleri göz ardı ediyor ve bu nedenle gerçekçi olamıyor.

Normal küresel koşullarda Türkiye ekonomisinin sorunlu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Gelir dağılımının aşırı derecede bozuk oluşu ve rekabet gücünü büyük ölçüde kaybetmiş olması, çözümsüzlüğe terk edilmiş en temel problemler olarak ağırlaşmaya devam ediyor; buna bağlı olarak da faaliyet gelirleri erimeye devam ediyor. Bu durum özel yatırım ve tüketimi doğal olarak olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomi daralıyor, bütçe ve kamu finansman açıkları artıyor, dış ticaret hacmi ve cari açık küçülüyor. Bu eğilimler ancak çok büyük boyutta yabancı sermaye girişi olduğunda ve aşırı iyimser beklentiler yaygınlaştığında yön değiştirebiliyor, fakat söz konusu sermaye akımı kesildiğinde eskiye dönülüyor, etkili ve yetkili çevreler çok şey kaybetme endişesi ile kabuslar görmeye başlıyor. Günü kurtarmayı çözüm sayıyor, sorunların ağırlaşmasını umursamıyor, net yabancı sermaye girişini mümkün kılabilmek için her yola başvurmaya çalışıyor. Son on yılın gelişmelerini incelerseniz durumun farklı olmadığını görebilirsiniz.

Son bir yıl içinde yaşanan gelişmeler sermaye girişinin kesilmesiyle ekonomideki eğilimlerin büyük bir hızla yön değiştirdiğini, çok şiddetli bir sarsıntı yarattığını net bir şekilde sergiliyor. Ekonomi daralıyor, ilk yarı yıl küçülmesi yüzde 11 oranına yaklaşıyor, işsizlik artıyor, enflasyon ise geçici olarak geriliyor; dış ticaret hacmi ve cari açık oldukça sert bir şekilde geriliyor, ihracattaki düşüş yüzde 30'u aşıyor; bütçe ve finansman açıkları da kontrolsüz bir şekilde büyüyor; kamu ve mali sektör, Merkez Bankası desteği sayesinde durumu idare ediyor. Umutlar küresel koşulların düzelmesine ve o zamana kadar IMF'den gelecek kaynaklarla idare edilmesine bağlanıyor: Tekrar edelim sorunları çözmek ya da ağırlaşmasını önlemek için değil, günü kurtarmak için!..

Hükümetin hazırladığı Orta Vadeli Plan bu genel durumu büyük oranda görmezden geliyor. Ayrıca sık sık tekrarlandığı için nakarat haline dönüşen mali sektörümüz güçlü söylemi de çok anlamlı olmuyor. Zira IMF ile anlaşılmaz ise çok zor durumda kalırız paniğini yaşayan bir sektör nasıl güçlü olabiliyor? Çıkarlarını yabancı sermayenin gelmesine, gelmiş olanın rahatlatılması için ne gerekiyorsa yapılmasına bağlayanlar yanlış hesap yapıyor. Bu saatten sonra Türkiye ekonomisinin hem büyümesi ve enflasyonu düşük tutması, hem de mali disiplini yeniden tesis etmesi pek mümkün olamayacak gibi görünüyor. Ayrıca ister orta vadeli mali plan çerçevesinde isterse olası bir IMF anlaşması düzeyinde bütçe ve finansman açığı hedeflerinin ıskalanması durumunda yapılabilecek hiçbir şey olmadığı, sayılabilecek önlemlerin ise sonuç vermeyeceği gerçeği neden ihmal ediliyor?

Ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde 70'ten fazlası dolaylı vergilerden gelmektedir ve bu nedenle iç talebe ilişkin gelişmeler hayati önemdedir. Ve iç talep çok yorgundur, sürekli verilen doping nedeniyle ayakta durması bile çok zorlaşmış, kullanılan kredilerin geri dönüşü bile problem olmaya başlamıştır. İç talep yorgun, dış talep yetersiz ve de rekabet gücü çökmüş iken Türkiye ekonomisi nasıl büyüyecektir? Mevcut tesisleri yaşatmak iyice zorlaşırken, yenilerini kim yapacaktır ve ürettiklerini nereye satabilecektir? Kafesteki kazlarda tüy kalmadığı bilindiği halde bütçe açığının küçüleceğine ve mali disiplinin yeniden tesis edileceğine kim inanacaktır? Bu eksik ve eksik olduğu için yanlış hesaba hangi yabancı sermaye nereye kadar güvenecektir?

"Finanse edebildiğimiz sürece cari açık sorun yaratmaz", "Türikye bazı sektörlerden çıkmalı" diyen ve bugün mali kural ve IMF diye saçmalayanlara bir tek sözümüz var: Korkunun ecele faydası yok ve geniş kesimler için uygun gördükleri kadere ortak olmak zorunda kalacaklar!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar