Korkuların akıla hükmetmesi çözüm değildir

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Başta altın ve diğer kıymetli metaller ile gerek emtia, gerekse sermaye piyasalarındaki eğilimlerin aksi yönde hareket ettiği bir haftayı geride bıraktık. Genelde fiyat oynaklığı kısmen geriler ve işlem hacimleri düşük düzeyde kalır iken altın çok farklı bir görüntü sergiledi. Federal Reserve Başkanı'nın yapacağı konuşma ve vereceği mesajlara ilişkin beklentiler bu sonuçta etkili oldu. Belirsizlik ve kırılganlık azalmadı, fakat paniğe dönüşme sinyalleri veren gerginlik kısmen düştü; durgunluk lehine olan beklentiler güçlenirken çözüm umutları sararıp solmaya devam etti. Riskten kaçınma eğilimini terse çevirebilecek herhangi bir gelişme yaşanmadı. Küresel düzeyde yaşananlar iç piyasalarda etkili oldu; bayram tatili öncesi artan nakit ihtiyacı Türk Lirası'ndaki kayıpların kısmen ve geçici olarak geri alınmasına yardım etti.

Geçen hafta içinde yaşananlardan çıkarılacak önemli dersler var. İlk olarak altında yaşanan yukarı hareket spekülatif bir balon değilmiş, sistemik risk algılamasındaki yükselişin bir sonucu olarak oluşmuş ve en güvenli liman olarak hafızalarda yer etmeye başlamış. Eğer durum böyle olmasa idi, son bir ayda kontrat teminatlarında yaşanan yükselişten sonra 1700 dolar düzeyine gerileyen bir ons altının fiyatı haftayı 1800 seviyesinin üzerinde kapatamazdı. Piyasaların merkez bankalarından beklediği parasal genişleme veya buna ilişkin vaatlerin gelmemiş olmasına rağmen geriletildiği yerde ortaya çıkan talep dikkatli olmayı gerektiriyor. Sermaye pyisalarında her yukarı hareket satış fırsatı, altın gibi sağlam limanlarda ise her aşağı hareket alış fırsatı olarak değerlendiriliyor ise belirsizlik ve kırılganlık konusunda olumlu düşünmek pek olası değildir. Bugün itibarı ile gelişmiş ekonomi hisse senedi endekslerinin son on yıl içinde dalgalanarak yerinde saydığını, altının ise dolar bazında yüzde 650'yi aşan bir performans sergilediğini dikkate alır isek durumun ciddiyetini daha iyi anlayabiliriz...

Çıkarılacak bir diğer ders ise piyasalarla ilgili, merkez bankalarının verdiği ağrı kesiciler artık yetmiyor, siyasi iradeler ise pek bir şey yapamıyor. Bu tablo piyasalardaki yapıyı etkiliyor ve riskten korunma eğilimi dalga dalga etki alanını genişletir iken, beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak zorlaşıyor. Piyasaların yozlaşarak, çözümü engelleyen ve sorunları ağırlaştıran bir kimlik kazandığı kanaati güçleniyor; söz konusu kesimden gelen tehdit ve şantaja boyun eğmenin veya eğmemenin maliyeti hareket yeteneğini sınırlayan temel unsur haline geliyor. Durum böyle olunca riskten kaçınma eğiliminin büyümesi veya likide edilemeyecek kadar büyük risk taşıyanların zenginlerden daha çok vergi alın tarzı yaklaşımlarını sürpriz saymamak gerekiyor, sayısı giderek artan bir kesim oyundan çıkarken diğerleri bu tablonun terse çevrilmesi için çaresizce bir şeyler yapmaya çalışıyor. Çok geç gelen yetersiz tepkiler ile sorunların çözülemeyceği kırılganlıktaki artışın durdurulamayacağı gibi gerçekler ihmal ediliyor. Çelişkiler büyüyor. Sıkıntıların küreselleşmeden kaynaklandığı da, bundan vazgeçmeyi telaffuz etmenin çöküş anlamına geleceği de biliniyor!.. Rekabet koşulları bozulup faaliyet gelirleri eriyor olmasa idi bu kadar parasal genişleme olmayacak, ne emtia fiyatları, ne de menkul-gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri yükselmeeycekti; yeni dolar milyarderleri çıkmayacak, fakat yaşam koşullarındaki giderek artan sıkıntı nedeniyle orta gelir grubu yoksulluk sınırının altına sürüklenmeyecek iç talep endişesi olmaaycak ve kredilere ilişkin endişeler bugünkü boyuta ulaşmayacaktı...

Küresel kredi krizi sırasında her şeyin fiyatı geriledi, bilançolar yıprandı; o günden bugüne yaşanan parasal genişlemeye ve gerek emtia, gerekse sermaye piyasalarında yarattığı sonuca bakar isek içinde bulunduğumuz koşulları daha iyi anlayabiliriz. Gelişmiş ülke hisse senetlerindeki yükseliş genelde yüzde 20'nin altında kalır iken, petrolün varil fiyatı üç katını aşmış, altındaki hareket ise yüzde 250'nin üzerine çıkmış. Parasal net olarak sorunları ağırlaştıran ve çözümü zorlaştıran bir işlev görmüş. Bu verilere rağmen piyasaların parasal genişleme ısrarını anlamak kolay olmuyor. Galiba biraz daha zaman kazanmak ve kendilerini kurtarmak adına her şeyi kaybetmeyi göze alacak hale gelmişler. Bu yaklaşımın sebebi akıl olamaz olsa olsa korku olur.

Gelişmeler dünya ekonomisinin üç yıl öncesine göre çok daha kırılgan olduğuna işaret ediyor. Siyasi iradeler, merkez bankaları ve piyasalar ise hem kendilerine, hem de birbirlerine olan güvenini fiilen kaybetmiş gibi bir görüntü sergiliyor. Finansal akımlar ve medyanın ise geniş kesimler ve onların tasarrufları üzerindeki etkisi önemli ölçüde azalmış. Sanki durum böyle değilmiş gibi davranmak ise sorunların ağırlaşmasına ve güvensizliğin büyümesine hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor. Küresel düzeydeki belirsizlik ve kırılganlıktaki artış farklı oranlarda olsa da tüm ekonomileri etkiliyor, etkilemeye devam edecek.

Tüm okuyucularımızın Ramazan Bayramı'nı kutluyor, gerçeklerle yüzleşmekten kaçınılmamasını ve tedbirli olunmasını temenni ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar