Korkulara bağımlı tepkisellik!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

 

Türkiye ekonomisi durgunlaştıkça gaz-fren tartışmaları konusundaki tartışmalar farklılaşacak gibi görünüyor. Şimdilik kontrollü ve tedbirli bir şekilde gaza basılması konusunda genel bir uzlaşı varmış gibi bir izlenim yaratılıyor, fakat bu durum muhtemelen kalıcı olamayacak. Gündeme gelen her para politikası gevşemesinde umulan sonuçlar alınamadıkça hem gerginlik artacak, hem de yan tesir riski büyüyecek; daha fazla risk alınması yönünde tavır alanların etkisi artar ikenh, dikkatli olalım diyenlerin desteği azalacak. Marjinal değişikliklerle durumun düzelemeyeceği bugüne kadar olduğu gibi görmezden gelinmeye devam edecek; gerçekçi olamamanın bedeli zaman içinde ağırlaşacak.

Bu yılın ikinci yarısına baktığımızda hem para politikasının gevşetildiğini, hem de kısa vadeli faizlerin hatırı sayılır oranda gerilediğini görüyoruz. Fakat mevsimlik olumlu koşullara rağmen iç talebin umulan oranda hareketlenmediğini, durgun bir eğilim sergilediğini gözlemliyoruz. Bu aşamada sormak gerekiyor, iç talep ve kredi hacmi para politikasında yaşanan değişikliklere neden tepki vermiyor? Gevşeme ve faiz gerilemesinin dozu artar ise, başka bir deyişle daha fazla risk alarak gaza basılır ise durum düzelir mi? Gelişmiş ekonomilerde yaşanan talepteki para politikası gevşemesine olan duyarsızlık durgunlukla tanışan gelişmekte olan ekonomilerde de yaşanır mı?
Rekabet koşullarının olumsuzlaşması, kurumsal ve bireysel düzeyde faaliyet gelirleri azalır iken borçların tehlikeli olacak şekilde büyümesi, yapısal sorun ve dengesizliklerin sıkıntı yaratacak düzeylerde gezinmesi gibi unsurlar serbest piyasa anlayışının etkinliğini kaybettiği anlamına geliyor. Bu sürdürülebilir olmayan koşullarda bir süre beklentileri yönlendirmek ve para politikası uygulamaları ile bunları desteklemek yolu ile gün kurtarılabiliyor. Fakat yaşanan etkinlik kaybı benzer uygulamaların zaman içinde daha farklı sonuçlar vermesi ile sonuçlanıyor; umulan fayda azalır iken yan tesirler ön plana çıkıyor, güvensizlik büyüyor ve hiçbir şeyeskisi gibi olamıyor.

Para politikasını düzenli olarak gevşettiğimiz ve faizleri düşürmeye devam ettiğmiz sürece bir aşamaya gelindiğinde bu yaklaşımın talep üzerinde etkisiz kaldığı, riskten kaçınma eğiliminin ön plana çıktığı bir aşamaya kaçınılmaz olarak gelinir. O aşamada daha fazla artamayan talep daralmaya başlayabilir. Tedbirli olalım diyenler muhtemelen bu aşamaya geldiğimizi veya çok yaklaştığımızı düşünüyor; reel faizlerin sıfır düzeyine hatta negatife inmiş olması bu kanaati güçlendiriyor. Bu ortamda daha fazla gaza basalım, daha fazla risk almak dışında seçeneğimiz yok diyenler ise aslında içine düşülen çaresizliği farklı bir şekilde ifade ediyor. Buna benzer ortamlarda gerçeklerin veya çelişkilerin açığa çıkması önlenemiyor. Durgunluğun derinelşmesinden, cari açığın büyümesinden, bütçe gelirlerinin azalmasından, sorunlu kredi hacminin yeni rekorlara koşmasından, enflasyonun yükselmesinden çok korkuluyor. Taşınan risklere ve sorumluluklara göre korkuların ağırlığı farklılaşıyor, tepkisel tavırlar ve kısır tartışmalar güvensizliği besliyor…

Ülkemizdeki mevcut koşullar itibari ile para politikasındaki gevşeme ve faizlerde yaşanan gerilemenin iç talep üzerindeki etkisinin azalmaya devam ettiği, riskten kaçınma yönündeki eğilimlerin daha belirleyici hale geleceği bir döneme girmiş olabiliriz. İç talebi uyarma yönündeki zorlama etkinilği daha seri bir şekilde geriletirken israfı ve ortaya çıkacak toplumsal maliyeti hızla artırabilir. Her türlü aşırılığın kendi zıddını yaratma potansiyeline sahip olduğunu unutmamamız, sonuçlarla uğraşmak yerine sorunların sebebine odaklanma vaktinin geldiğini anlamamız gerekiyor! Sürdürülebilir olmayan eğilimler söz konusu olduğunda evdeki hesapların çarşıya uymama oranının kademeli olarak artması sürpriz değildir… Kredi notu desteği bir süre zaman kazandırabilir, fakat sonucu değiştiremez!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar