Kör ölür, badem gözlü olur!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Biraz karakterinizde varsa, Türk toplumunun da bundan çok hoşlandığını fark etmişseniz, bu karakteri iyice pekiştirir ve acımasız, sert, asık suratlı bir mizaca bürünürsünüz hemen. "Çok sert ama iyi bir…" politikacı, asker, öğretmen, doktor, yönetici ya da teknik direktör diye anılıyorsunuzdur artık. O sert karakteriniz, tüm olumsuzluklarınızı bir anda örtüverir. Siz karşınızdakilerin bu karakterinize prim verdiğini gördükçe sertleşirsiniz, karşınızdakiler de sizin sertliğinizi gördükçe sinerler, yüzünüzün birazcık gülümsemesini nimet sanmaya başlarlar.

Önemli bir şahsiyet, bir kurtarıcı gibi görülme noktasındaysanız artık, örneğin bir basın toplantısı düzenlediğinizde meslektaşlarımız gönül rahatlığıyla soru sormaya çekinirler size. Terslersiniz rahatlıkla. Benzer duruma düşmek istemeyenler de aynı muameleyi görmemek için hoşunuza gidecek, en azından sizi kızdırmayacak soruları tercih ederler. Ayrıca, yanıt alınamayacağı biline biline de soru sorulmaz ki hem.

"Çok sertti, ama arkasında şu şu şu eserleri bıraktı" dedirtmek gibi bir derdiniz de olmaz çoğu kez. Çünkü eser bırakmak gibi bir çaba içine de girmezsiniz. Varsa yoksa o gündür sizin için önemli olan, günü kurtarmaktır derdiniz. Arkanızda eser bırakmak bir yana, temsil ettiğiniz şirketi, topluluğu ya da ülkeyi zora sokan adımlar atmışsınızdır; öyle ki, temsilcisi olduğunuz kuruluş ya da ülkenin kötü anılmasına yol açacak icraatlarınız bile olmuştur, ne gam.

Arkanızdan genellikle şu söylenir; "Sertti ama çok karizmatikti". Bu, "Suratı çok asıktı, astığı astık, kestiği kestikti, kimse ona söz geçiremezdi" demenin başka türlüsüdür.

Yerine göre, yapılan işe göre sert olmak, o şekilde davranmak gerekebilir. Askerlikte sert olmak işin doğasında vardır örneğin. Ama bir politikacının bir başka ülke yetkilisine, kaba bir ifade olacak ama, "fırça atarcasına" davranmasını, bir ülkenin spor takımını temsil edenlerin konuk takım sporcularına tekme atmasını doğal karşılamak mümkün müdür? Sonra geriye, "Türkiye'den kareler" diye o tekme fotoğraflarından oluşturulmuş bir fotoroman kalır.

Biz, yani Türk insanı olarak bize sert davrananları nedense daha çok severiz. "Çok sertti ama…" diye başlar ve övgüler düzeriz. Hem o kişinin sesini duyunca, sert bakışlarını görünce ürker, rahatsız olur, hem de onları nedense çok başarılı buluruz.

Hele bir de görevde değillerse artık. Nasıl da özleriz onları, nasıl da iyi birer politikacı, yönetici, asker, spor adamı olduklarını, nasıl büyük başarılar elde ettiklerini konuşur dururuz. Genellikle lakapları vardır onların; adlarıyla değil lakaplarıyla anmayı tercih ederiz. Büyüktür onlar, çok büyük! Görevleri sona erdiğinde, aslında yapamadıkları, başaramadıkları büyür de büyür gözümüzde, artık onlar da "badem gözlüler" sınıfına katılmışlardır.

"Gitme, kal, bizi bırakma" diye sözüm ona timsah gözyaşı dökenler de yok değildir bu süreçte. Ama sonuç değişmez, hele hele görevi devralacak olan bir tökezler, bir başarısız olursa bakın o zaman o kör gözler nasıl da daha güzel badem gibi görünecektir… 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar