Koparmaya gerek yoktur!
Cumhurbaşkanımız AB’ye karşı esip gürlerken, tehdit niyetiyle olacak, “Biz de İngiltere’nin yaptığı gibi halkımıza sorarız” buyurmuş. Bu sözlerin arkasında halkın AB ile üyelik müzakerelerinin devamını desteklemeyeceği, böylelikle üyelik sürecinin sona ereceği düşüncesi yatıyor olmalı. Türkiye’nin AB’ne üyelik süreci zaten ilerlemiyor. Bu konuda Türk kamuoyunda bir bıkkınlık olduğunu aşikar. Eğer referandum yapılsa, Cumhurbaşkanımızın ima ettiği sonucun çıkması muhtemeldir. Sanıyorum sorulması gereken, böyle bir konuyu bu aşamada referandum konusu yapmanın isabetidir. Ortada sonuçlanmış bir süreç yok, müzakereler Türkiye’nin hangi dünyaya öncelik verdiğine dair bir gösterge; siyasetini hangi çerçeve içinde şekillendireceğine ilişkin bir “çıpa.” Dışardan bakanlar, müzakerelerin sonuçsuz olsa da devamını önemli telakki ediyorlar. Sayın Mehmet Şimşek, doğru olmasa bile, AB ile ilişkileri koparmanın Türkiye’nin bir üçüncü dünya ülkesi olarak algılanmasına yol açacağını söyledi. Haklıdır. İlişkileri bitirmenin sonucunun iktisaden ve siyaseten ağır olacağından kuşku duyulmamalıdır.
Referandum ya da halkoylaması, son yıllarda hükümetler tarafından sık başvurulan bir araç oldu. Önceleri İsviçre’nin kanton ve Amerika’nın eyaletlerinde sıkça kullanılırken, şimdi daha yaygın olarak kullanılıyor. Bazı durumlarda, yeni bir anayasanın yada anayasa değişikliklerinin onaylanması, halkoylaması sonucuna bağlı olabiliyor ki, bazı durumlarda hükümetlerin takdirine bırakılmış değil, hukuki bir zorunluluk. Hükümetlerin kendi girişimleriyle referanduma yönelmelerinde ise iki amaç güdülebiliyor. İlkin, ülkenin kaderini ilgilendiren ancak kamuoyunun tercihinin belirgin olmadığı durumlarda hükümetler politikalarına yön vermek veya kararı topluma havale ederek sorumluluk üstlenmemek için referandum yapabiliyorlar. Örneğin, Quebec’te Kanada’dan, İskoçya’da Birleşik Krallık’tan ayrılmak için yapılan halkoylamaları bu nitelikteydi. İkinci olarak, hükümetler yaptıkları işi meşrulaştırmak, eleştirileri kesmek için halkoylamasına başvurabiliyorlar. İngiltere’nin AB’nde kalıp kalmaması ile ilgili halkoylaması, çıkalım diyenleri susturmak içindi; tersi oldu. Geçmişte de Gaulle, parlamentoyu etkisizleştirmek için halkoylamasına gider, kazanırdı. Günün birinde kaybetti, iktidarı bıraktı.
Halkoylaması hükümetin tercihini meşrulaştırmak için yapıldığında sorun yaratıyor. Seçmen kitlesi ani karar değiştirir, duygusal davranır, uzun vadeli düşünmez. Seçim gibi genel değerlendirmeler hariç, seçmenden görüş istenmesinin isabeti tartışmalıdır. Halkoylamasına giden hükümetler, esnek siyaset izleme imkanlarını kaybederek, istemedikleri siyasetleri izlemeye zorlanabilirler. Cumhurbaşkanımız referanduma gideriz demekle, sonraları telaffuzundan üzüntü duyabilecek bir tercih ifade etmiştir. AB ile ilişkilerimiz zaten durma noktasında. Koparmaya gerek yoktur.