Konya’da işten başka şeyler de var

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İPEKYOLU ve KONTİMDER derneklerinin genel sekreterliğini yapan Mustafa Aktaş, “Geçen yıl yaptığınız söyleşiden üyelerimiz çok memnun kaldı; bu yıl, iş yaşamının yakın geleceğini etkilemesini beklediğiniz sorunları tartışmak istiyoruz” dedi. 

Ocak ayının ilk yarısında Konya düzlüğüne indiğimde gün yeni başlamıştı. Toplantı öncesinde KONTİMDER Başkanı Osman Başaran, Başkan Yardımcısı Osman Ulular ve Mustafa Aktaş, Anadolu konukseverliğinin bütün inceliklerini gösterdiler. 

Alibaba’da yendiğimiz “kuzu fırının” tadı damağımda kaldı. İnsanlarımızın yüzlerce yıldır tekrarladığı “Buğdayla koyun, gerisi oyun” sloganının arka planındaki birikimini düşündüm. Et pişirmenin de bir gelenek, bir anane ve birikim gerektirdiğini kavradım. Her yerde kuzu fırın yememiz mümkün ama Konya’daki tadı veren ustalığı bulmamız kolay değil.

Geçen yıl mayıs ayında İPEKYOLU Derneği’ndeki söyleşide, “Akıllı, bağlantılı ürünlerdeki gelişmeleri anlatmıştım.” Osman Başaran dükkanında, “akıllı pencere örnekleri” gösterdi. Epey ilerlemiş, alacak yolu var ama doğru yolda ilerlediğinden kuşkumuz yok. Bir konferansta söylenenleri bu kadar kısa zamanda hayata taşıma başarısından etkilendim; biraz da bencilce düşünerek, ülkemizdeki anlatımlarımızın boşa gitmediğini zihnimde meşrulaştırmaya çalıştım. 

Tropikal Kelebek Bahçesi 

Konya Selçuklu Belediyesi’nin hizmete sunduğu “Tropikal Kelebek Bahçesi” önemli bir proje. Bir kente fabrikalar yapılması, binalar dikilmesi o kentin geliştiğinin göstergesi olamaz. Kentin yaşam zenginliklerinin de artması gerek. Çocuklarınızı götürebileceğiniz yerler, akşam eşinizle birlikte hoş zaman geçirebileceğiniz alanlar, eğlence-dinlence tesisleri de olması gerekir. 

Kelebek Bahçesi’ni yüzeysel bakışla, masrafl ı, fantastik bir iş gibi algılayanlar varsa, konuyu yaşamın çeşitlendirilmesi, zenginleştirilmesi ve kolaylaştırılması açısından bir kez daha düşünsünler derim. Haddimi aşsa bile, hayatı çeşitliliği, renkliliği, zenginliği ve yarattığı kolaylıklarıyla algılamadan gerçek gelişmeden söz edemeyeceğimizi söylerim. 

Kelebek bahçesinde, binlerce yılın evrimiyle kanatları tipik bir baykuş gözü haline gelmiş kelebeğin karşısında “korkunun” canlı yaşamındaki önemini ve “canı korumanın” bütün inanç sistemlerindeki değerlerini uzun uzun düşündüm. 

Konya’ya giderseniz, 8 kilometre yakındaki Sille Köyü’nü de görün. Hele kış günlerinde, kuzine karşısında oturup çayınızı yudumlarken kestane kavurmayı da unutmayın. Köydeki restorasyon size, kişi başına geliri 10 bin dolara ulaşan ülkelerde geçmişe sahip çıkmanın düzeyini, derinliğini ve yeterliliğini gösterecektir. Orta gelir tuzaklarından kurtulur; bu ülkede 20 bin dolarlık gelir düzeyini görme şansımız olursa, Sille ve benzeri yerlerdeki restorasyonun daha derinlik kazandığına tanıklık edeceğiz. 

Kültür, paranın izinde yürür 

Unutmayalım ki, “Kültür paranın izine basarak yürür!” 

Konya’nın bir ucunda bilimi sevdirmenin altyapısını, öteki ucunda doğaya saygıyı öğrenmenin kelebek kanadındaki güzelliğini, bir başka mekânda inovasyonu kurumsallaştırma çabalarının heyecanını görmek umutlarınızı rüzgârlandırır. 

Geçtiğimiz yaz size, Taşkent, Hadim ve Bozkır’dan Dağlık Konya’daki gözlemlerimi anlattım. Daha önce otomotiv yan sanayini, ayakkabıcıların sıkıntılarını, tarım makinelerinde yapılması gerekeni, döküm imalatına yeniden bakması gerektiğini, dijital teknolojiye geçiş için çabaları hatırlattım. Bu yazıda, bambaşka bir pencereden bakmaya çalıştım: Karın doyurmak için değil de damak tadı için yemekten dem vurdum. Kelebek kanadındaki doğa zenginliğinden söz ettim. Sille’de tarihin derinliklerine giden çeşitliliği “Hatırlama kültürü”nün aynalarında yansıtmak istedim. 

Temel amacı unutmayalım: Maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaktır. 

Konya’da tarım makineleri işletmecilerinin işbirliği yapmalarını sorgulamalıyız. Rekabet edebilir ölçek, rekabet edebilir teknolojik donanım ve rekabet edebilir yönetim sorunlarını çözecek öneriler geliştirmeliyiz. Konya’da gelişen makine üretiminin altyapısını ileriye taşımanın gerek ve yeter şartlarını alabildiğine tartışmalıyız. Ülkemizde yeni bir otomobil fabrikası yapılacaksa, hangi koşullarda ve hangi strateji konseptiyle meşrulaştırılması gerektiğini açık yürekle dile getirmeliyiz. Ürün çeşitlendiren, farklı kaynaklara erişilebilirliği artıran girişimlere ciddi biçimde omuz vermeliyiz. Kültürün, paranın izine basarak ilerlediğini bilmeli ama yaşam zenginliklerinin öteki yüzünü de ihmal etmemeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar