Konya'dan mutfak kültürümüze katkı

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK [email protected]

Ateşbâz-ı Velî Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri töreni için yerleşik tarihi dokuz bin yılı aşan bir başkentte, Konya’dayız. Aklımızda Hz. Mevlânâ’nın sözleri:

''Cân konağını aramadaysan, cânsın / bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin / bir damla su arıyorsan susun / zulmün peşindeysen zalimsin / aşkı arıyorsan âşıksın / gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. / Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir. / Neyi arıyorsan, osun sen.''

Şeyh Gâlib ne diyordu “Bütün aşk pervânelerine mekân olan Hz. Mevlânâ’nın mathabındaki ziyâlı çerağ, Ateşbâz-ı Velî’nin sırrıyla uyanmıştır.”

Esas adı Yûsuf bin İzzeddîn olan Ateşbâz-ı Velî, Hz. Mevlânâ dergâhının aşçısı… Bir gün, dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmayınca Ateşbâz Velî, durumu Mevlânâ'ya bildiriyor. O da lâtife yollu “Odun kalmadıysa ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir!” cevabını veriyor. Ateşbâz emre uyarak mutfağa gidiyor, ayaklarını kazanın altına sokup parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişiriyor. Büyükler arasında açık keramet göstermek hoş karşılanmadığından Mevlânâ, Yûsuf’u bu tür kerametlerden men ediyor, ancak ismi Ateşbâz olarak anılmaya başlıyor.

Ateşbâz-ı Velî’nin türbesi Meram yolu üzerinde 1285 yılında inşa edilmiş. Türbeye gelenler içeride bulunan bir tabaktan tuz alıyorlar ve bu tuzun sofraya bereket getirdiğine inanılıyor. 1986 yılında Konya Turizm Derneği Başkanı Feyzi Halıcı, Ateşbâz-ı Velî adına uluslararası yemek kongrelerini başlatıyor ve dünyanın en ünlü yemek otoriteleri Konya’ya davet ediliyor. 13. yüzyılda adına ateş renkli taşlarla anıt mezar yaptırılan dünyanın bilinen ilk ve tek “ser-tabbâh”ı (Kazancı Dede, Aşçıbaşı) böylelikle son yıllarda ismini tüm dünyaya duyuruyor.

Ateşbâz-ı Velî Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri, Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Adnan Şahin tarafından 2010 yılında hayata geçirilmiş.

Kendi topraklarımızın değerlerini ulusal ve uluslararası platformlarda ortaya koyan katma değeri yüksek bir proje; ürün ve süreçlerle hak ettiği yerlere ulaştırmak, Türk mutfağının bilinirliğini artırmak, Türk mutfağı algısını her anlamda öne çıkarmak için yapılan bir etkinlik bu.

Geçtiğimiz yıldan itibaren de Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuk Üniversitesi, Meram Belediyesi ve Anadolu Halk Mutfağı Derneği işbirliği ile Velî’nin yaşadığı topraklarda gerçekleştirilmeye başlanıyor.

Bu satırların yazarının da 21 kişilik seçici kurul üyeleri arasında yer aldığı ödüller kitap, mutfak endüstrisi, resmi ya da özel kurumlar / sivil toplum kuruluşları, yazılı ve görsel medya, gıda üretimi ve dağıtımı yapan firma, mutfak hizmet sektörü ve işletmeler dallarında veriliyor. Ayrıca özel ödüller de var…

Etkinlikte bu sene beni mutlu eden sonuçlardan birisi, kitap dalında Tahir Tekin Öztan’ın derlediği, benim yayına hazırladığım Oğlak Yayıncılık’tan çıkan “Gurme Kent Gaziantep Mutfağı”nın ödüle değer bulunması oldu.

Tören yemeğinde; etkinlik öncesi ve sonrasında üç gün boyunca kentin yerel lezzetlerini bir kez daha tatma fırsatı bulduk. Ahmet Bey’in evindeki aralarında obruk peynirinin de bulunduğu peynir şöleni ise unutulmazdı. Törendeki ikram lokması ise Konya ev lezzetlerinden oluşuyordu:

Tarhun çorbası, tulum ve obruk peyniri, yaprak sarması, salata, su böreği, bütüm etli bulgur pilavı, hoşaf, sacarası ve bunların mide dostluğunu sağlayan sirkencübin şurubundan oluşuyordu.

Üçüncü kuşağın hizmet verdiği pideci Şendağlı’daki yağlı somonlar ise ayrı bir yazı konusu olacak kadar lezzetliydi.

Konya’dan mutfak kültürümüzü biraz daha artırarak döndük, ama hâlâ öğrenecek o kadar çok şey var ki…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar