Konvansiyon tartışması
ANKARA'DAN / Taylan ERTEN [email protected] TÜSİAD'ın "Anayasa Konvansiyonu" girişimi yırtıla yırtıla "yama" tutmaz hale gelen siyaset gündeminin "deliklerinden" akıp gitmişe benziyor. Neden? Birkaç olasılık var: Fikir doğru ama zaman yanlıştı. Hem fikir hem de zaman yanlıştı. Belki fikrin ve zamanın doğruluğu ya da yanlışlığının da ötesinde, böyle bir girişimi Kemal Derviş'le "birleştirmek" yanlıştı. Belki üçüncü olasılık daha güçlüdür... Çünkü, Kemal Derviş, 1999-2002 tarih aralığında Türkiye'nin içine yuvarlandığı "en badireli" ekonomik-mali kriz sürecinde sadece mevcut DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetini değil, siyasi yapıda derin yırtılmalara yol açan bir büyük "operasyonun" kilit aktörü olarak hatırlanıyor. O büyük operasyonun "stratejik gizem" yüklü karanlık arka planı halen "aydınlatılmayı" bekliyor. Çünkü, çok ilginçtir; aradan altı yıla yakın zaman geçmesine rağmen, sanki bir "Omerta Yasası" yürürlüktedir. Sanki, dönemin tasarımcıları, tüm aktörleri, yakın tanıkları, "müdahilleri" bir şekilde yer aldıkları; etkiledikleri veya etkilendikleri bu "operasyon" hakkında hayatlarının sonuna kadar "konuşmama" kuralına uymaktalar. Kimbilir? Belki de "konvansiyon tasarımını" tartışmak üzere TÜSİAD'ın Yüksek İstişare Konseyi'ne davet edilen işçi konfederasyonu başkanlarının toplantıya katılmama nedenleri arasında, bu "gizemli" dönemin hafızalarda bıraktığı olumsuz izler de etkili olmuştur. Nitekim, HAK-İŞ Konfederasyonu Başkanı Salim Uslu'nun "Anayasa toplantısında Derviş 50 dakika konuşacak, biz sendikacılar 5 dakika... Bu bizde 'yeni bir siyasi oluşuma yol açma çabasının sonucu mu' fikri uyandırdı" sözleri, ilginçtir. Platformdan konvansiyona... Haberlere bakılırsa, TÜSİAD'ın önde göründüğü "Anayasa Konvansiyonu" girişiminde TOBB da var. Bu da ayrıca ilginç. Çünkü, biliniyor; TOBB bu "yeni anayasa" konusuna 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinden kısa süre sonra girdi. TEPAV inisiyatifini harekete geçirdi. Bir "Anayasa Platformu" oluşturdu. Ankara'da TÜSİAD dahil igili kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı "arama konferansı" gerçekleştirildi. Yanlış hatırlamıyorsak, 150 sayfayı aşkın bir çerçeve metin oluşturuldu. "Platform" burada kalmadı. İkinci aşaması İstanbul'da planlandı. Böylece geniş katılımlı bir "yeni anayasa zemini" oluşturulmak istendi. Ama, bu aşama gerçekleştirilemedi. Ancak, gerek TÜRK-İŞ Genel Başkanı Mustafa Kumlu gerekse HAK-İŞ Başkanı Salim Uslu'nun da vurguladıkları gibi, "Anayasa Platformu"ndan çıkan "çerçeve" hükümete ve Meclis'e iletildi. Şimdi, o çerçevenin ötesine söylenecek ne kaldı ki, sessiz bir çalışmayla oluşturulan "Anayasa Konvansiyonu", üstelik yanlış bir zamanlama ve "konuşmacı" kurgulamasıyla gündeme getiriliyor? Bu soru, ilgili kamuoyunda haklı "sorulara" yol açmıştır. Tabii, şöyle de düşünülebilir: TOBB'un "Anayasa Platformu", ortaya bir "yaklaşım" koymuştur. TÜSİAD-TOBB tasarımı olan "Anayasa Konvansiyonu" ise, bu yaklaşımı "kurumsallaştırma" aşamasıdır. Somut bir "yapılanma" önerisidir. Elbette tartışılmalıdır. Ama, iyi bilinir ki Türkiye'de, hele bu konjonktürde ve bu koyu belirsizlikte, "en iyi tartışma, sonuç doğurmayan tartışmadır". Nitekim, "konvansiyon" da "en iyi tartışma" konuları arasındaki yerini, daha "tartışılmadan" almıştır!