Konuşma teklif ediyorum (2)

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Elma ve armudu toplayıp bundan ananas yorumu çıkaran, başıyla sonu ilgisiz analizlere alerjim vardır. Başta rahmetli Cahit Arf1 hoca olmak üzere ODTÜ Matematik bölümündeki hocalarımı suçlayın. Geçen hafta ‘ortak görüş’ toplantılarında olmazsa olmazları tanımlarken zurnanın zırt dediği yeri yapılan çalışmanın konusunun tanımlanması olarak vermiştim. Bu hafta uzlaşma toplantılarının konusunun nasıl tanımlanması, daha doğrusu nasıl tanımlanmaması gerektiğine değineceğim.

Konunun tanımlanmasına bir bakalım:

1) Konu çok geniş verilmez. Mesela, konuyu Türkiye’de devletin sosyal rolü olarak veren uzlaşma toplantısı olmaz. Sohbet toplantısı, arama konferansı falan olur;

2) Konuyu betimlerken tanımlanmamış kavramlar kullanılmaz. Söz gelimi, konuyu Cumhuriyet'in milli ekonomiye kazandırdıkları olarak verirseniz üzerinde uzlaşılmış tanımları olmayan cumhuriyet, milli, ekonomi ve kazanım kavramlarını da tanımlarıyla vermeniz gerekir. Konusu, tanımlanmamış kavramlarla ifade edilen toplantılar bitmez;

3) Konu belli bir cevap akılda varmış da onun için verilmiş gibi tanımlanmaz. Mesela, ‘ekonomik daralmada kredi musluklarının açılmasının faydaları’ üzerinde uzlaşılacak bir konu değildir. Muslukların açılmasının faydalı görüldüğü varsayımına dayalı bu toplantı bitmez;

4) Her uzlaşma toplantısı ille de belli bir sorunun çözümü ile sonuçlanacak diye bir kural yoktur. Uzlaşma toplantılarının amacı bir sorunun tanımlanması bile olabilir. Mesela, Türkiye’de devletin sosyal rolü uzlaşma toplantısı çözüm arayan bir toplantı değildir. Ancak, eğer toplantının amacı bir soruna çözüm bulmak ise bunun da iyi açıklanması gerekir;

5) Toplantı sonunda ortaya çıkan ve üzerinde uzlaşılan görüş veya görüşler işe yarar olmalıdır. Ekonomik daralmayı kredi musluklarının açılması çözer mi? Konulu toplantının sonucu işe yarayacak bir sonuç olmalıdır. Yani, sonuç “Hayır çözmez” çıkarsa bu ne işe yarayacak bir düşünmek gerek. Toplantı sonucu sokakta “Saat kaç biliyor musunuz?” dediğiniz kişinin “Evet” diyerek saati bildiğini açıklayıp, size saati söylemeden arkasını dönüp gitmesine benzememeli. Soruyu sormanızın nedeni saati öğrenmek, yoksa adamın saati bilip bilmediğini öğrenmek değil.

Şimdi sizlere uzlaşma toplantıların için konu tanımlamanın ne kadar hazırlık isteyen bir iş olduğunu bir örnekle açıklamaya çalışayım. Bir toplantının konusu şöyle verilmiş: “.... öncelikli teşvik bölgesi seçilmiş olmasına rağmen uzun süredir sosyo-ekonomik olarak potansiyeline uygun bir gelişme gösterememiştir.” Yani konu bir yörenin sosyo-ekonomik gelişmişlikte geri kalması. Şimdi bu tanıma yukarıda değindiğim öneriler açısından, özellikle kavram tanımlaması konusuna bir bakalım. Konu sosyo-ekonomik gelişme, daha doğrusu gelişememe. Demek ki sosyo-ekonomik gelişmeye bakacağız. Bakalım sosyo-ekonomik gelişme neymiş.

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın sosyo-ekonomik gelişmişlik endeksi çalışmasında (2014) bu kavramı tanımlamak için on-üç kategoride elli-beş değişken kullanılmış. Şimdi size bu 55 değişkenle yapılan tanımı vereceğim. Meraklanmayın sadece kategori başlıklarını ve örnek olmak üzere bazı değişkenleri vereceğim. Kategori başlıkları altında yer alan değişkenlerin hepsini merak edenler OKA web sitesinden bulabilirler. “Yahu hoca zaten içimiz sıkılıyor. Bunu neden veriyorsun?” demeyin. Önümüzdeki hafta lazım olacak. Bir kere çabucak bir göz atın. Göz atarken bu konu etrafında bir uzlaşma arayacağınızı aklınızdan çıkartmayın. Bu arada, tanımı beğendiğim için vermiyorum. Örnek olarak veriyorum.

(1). Nüfus ve demografi (toplam nüfus, ortalama nüfus artış¸ hızı, toplam yas¸ bağımlılık oranı, kentleşme oranı, net göç¸ hızı, genç¸ nüfus oranı);

2) İstihdam;

3) Mali yapı (faal mükellef sayısı, kişi başına düşen gelir vergisi·, kişi· başına düşen kurumlar vergisi·, banka şube sayısı;

4) Egitim;

5) Saglık;

6) Katılım;

7) Yoksulluk;

8) Ekonomik yapı (imalat sanayi· iş yeri sayısı, toplam iş yeri sayısı, ihracat yapan firma sayısı, ilçe OSB (2) doluluk oranı, ilçedeki KSS’lerdeki3 işyeri sayısı, KOSGEB’e(4) kayıtlı işyeri sayısı);

9) Tarım;

10) Turizm;

11) Çevre ve Altyapı (Kanalizasyon şebekesi ile hizmet verilen nüfusun tüm nüfusa oranı, içme ve kullanma suyu şebekesi ve arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfus, toplam çevresel harcamalar (nüfus başına), milli park, tabiat parkı ve yaban hayati koruma alanı sayısı, ulaşım puanı;

12) Sosyal Hayat (sinema sayısı);

13) Destekler.

Rapor bu 55 değişkenin sosyo-ekonomik gelişmişliğin ölçümüne katkılarının pozitif mi? Negatif mi? Olduğunu da teker teker açıklamış. Buraya yerden tasarruf için açıklamaları almıyorum. Örnek olarak vereyim: Raporda ‘Net Göç Hızı’ negatif etki uyandırırken, ‘Banka Şube Sayısı’ pozitif etki uyandırır deniliyor. Yani ‘net göç hızı’ ne kadar yüksekse gelişme o kadar düşük, “banka şube sayısı” ne kadar yüksekse gelişme de o kadar yüksek olur deniliyor.

Şimdi falan beldenin sosyo-ekonomik gelişmişliğini tartışacağız demek, eğer bu tanımı kullanırsak, 13 kategorideki 55 değişkeni tartışacağız demek olmuyor mu? Maalesef öyle olmak zorunda. Önce bu konuda anlaşmamız gerekecek. Toplantıya katılacakların bu 55 değişkenin hepsinde birden uzmanlık taslayamayacaklarına göre en azından sosyo-ekonomik gelişmenin tanımı konusunda hemfikir olmaları gerekir. Yoksa herkes kendi tanımına ve uzmanlık alanına göre fikir yürütür ki senelerce oturup konuşsak bir uzlaşmaya varamayız. Tek tanım bu değil elbette. Başka tanımlar da var. Ama her şeyden önce oturup uzlaşma toplantılarının konu tanımında uzlaşmak gerek. Bunun sorumluluğu toplantıyı örgütleyenlere aittir.

Bana gelen bir raporda bir beldenin sosyo-ekonomik gelişmemişliği bakın nelere bağlanmış:

1) Beldenin İstanbul’a uzaklığı, ulaşımın zor ve maliyetli olması;

2) Beldenin çok göç vermesi;

3) Beldedeki mesleki eğitimin yetersizliği;

4) Belde bürokrasinin hantal işleyişi;

5) Beldedeki sivil toplum örgütlenmesinin yetersizliği;

6) Yerel iş yöneticilerinin işbirliği yapmamaları;

7) Beldenin iyi tanıtılamaması.

Bu bulgular OKA’nın sosyo-ekonomik gelişmişlik tanımına uymuyor. Ya başka bir sosyo-ekonomik gelişme tanımı kullanılmış, veyahut hiç bir tanım kullanılmamış.

Bu arada, konuyu tanımlayın derken kitap yazın demek istemiyorum. Söz gelimi şöyle bir davetiye biraz daha açılarak gönderilebilir: “Konumuz beldemizin sosyo-ekonomik açıdan yeteri kadar gelişememesi. Beldemizde bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin sabit fiyatlarla toplam değerinin ülkenin diğer beldelerine göre son yüzde 20’lik dilimde kalmasının nedenlerini ve bu nedenleri ortadan kaldırmak için uygulanabilecek çözümleri tartışacağız. Yani, diğer beldelere oranla daha az ve değersiz üretim yapıyoruz. Ya kaynaklarımız yetersiz, ya olan kaynakları yanlış kullanıyoruz, ya da ikisi birden....”

Bu konuyu işlemeye devam edeceğim. O zamana kadar..

Sağlıcakla kalın
------------
(1) Sn. Arf’ı tanımıyorsanız cebinizden bir on lira çıkarın arkasına bakın.

(2) Organize Sanayi Bölgesi

(3) Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri 

(4) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019