Kontrollü sert iniş…
FOMC tutanakları sonrası piyasalardaki satışlar sertleşiyor. ABD ekonomisinin önümüzdeki iki yılda durgunluğa girme riskinin tartışıldığı bir ortamda Fed’in faiz artışında hız kesmeyeceği sinyali üzerine dünya borsalarındaki satış dalgası büyüyor.
Piyasaları vuran ilk dalga Ekim başında tahvil piyasasından gelmişti. 10 yıllık ABD tahvillerinin yüzde 3,20 seviyesini geçmesi üzerine ABD hisselerinden başlayıp dünyaya yayılan çok sert satışlar görmüştük. Beklentinin üzerinde gelen şirket karları sayesinde satış dalgasının devamı gelmemiş güven sağlanmıştı.
İkinci dalgayı FOMC tutanakları sonrasında geçen hafta gördük. Bu defa tetiği çeken uzun vadeli faizlerin değil kısa vadeli faizlerin yükselmeye devam edeceği endişesi oldu. Sene sonu öncesinde tarafların dolar likiditesini artırmak istemesi ve İtalya’nın bütçe açığı üzerindeki tartışmalar doların güçlenmesine ve risk seven varlıkların değer kaybetmesine neden oldu.
Önceki Fed şoklarının tersine Ekim ayında piyasaları vuran iki dalga gelişmekte olan ülke paralarını es geçip hisse senedi ve tahvil piyasalarını vurdu. Ağustos şoku sonrası normalleşme eğilimine giren Türkiye piyasaları küresel dalgalardan kaçamadı. Türk lirası gelişmekte olan ülke paralarına göre daha güçlü seyretmeye devam etti. Ancak tahvil ve hisse senedi piyasasında sert kayıplar görüldü.
Önümüzdeki dönemde yurtdışında benzer bir tablo bekliyoruz. ABD veri akışı güçlü gelmeye devam edecek. Ancak piyasalar güçlü kar verisini hisse senedi ve krediden kademeli olarak tahvile geçmek için fırsat olarak kullanacak.
Merkez Bankası’nın ve ekonomi yönetiminin aldığı önlemler sayesinde Türkiye piyasaları için temkinli iyimser görüşümüzü koruyoruz. Geçen hafta gerçekleştirilen başarılı euro-tahvil ihracı ve banka sendikasyonları güvenin yeniden tesis edilmeye başlandığını gösteriyor.
Ancak küresel piyasalardaki satışların büyümesi ve risk iştahının bozulması durumunda Türkiye ekonomisine kaynak girişinin devam etmesi zor gözüküyor. Bu yüzden 2019 görünümünü Türkiye’nin net dış borç ödeyeceği ve büyümede kontrollü sert iniş yaşanacağı bir ana senaryoya oturtuyoruz.
Bu senaryo Türkiye varlıklarının otomatikman değer kaybedeceği anlamına gelmiyor. 2018 yılında ekonomik ve büyüme ve şirket karları güçlüyken nasıl negatif ayrıştıysak, 2019 yılında büyüme ve şirket karları zayıfken pozitif ayrışabiliriz. Yeter ki güveni yeniden tesis edip, risk primimizi düşürelim.