Konkordato yeniden gündemde
Uzun zamandır azalan konkordato başvuruları, yükselen faizler ve artan döviz kurları nedeniyle 2024’e girerken tekrar hız kazanmaya başladı. Daha önceki yıllarda ağırlıklı olarak KOBİ düzeyindeki işletmeler konkordato talep ederken, bu defa daha büyük şirketler ve AVM’lerin konkordato talep ettiklerini görüyoruz. Bu durum, beraberinde birçok işletmeyi etkileyeceğinden piyasada yeni kaygılara yol açacaktır.
Konkordato nedir?
Piyasa ekonomisinin sıkıntıya girdiği dönemlerde gündeme gelen Konkordato; bir borçlunun ödeme güçlüğüne düşmesi sonucu, ilgili Ticaret Mahkemesine yaptıkları başvurunun kabulüyle başlayan bir süreçtir. Süreçle birlikte, dosyaya sunulan projedeki borçlar süreç sonuçlanıncaya kadar ödenmeyerek bekler. Başka bir tanımlama ise; (İtalyanca: Concordato) batık durumdaki işletmelerin, borçlarını karşılayabilecekleri koşullar dâhilinde ödemek için alacaklılarıyla mahkeme yoluyla yaptıkları anlaşmadır.
Konkordatonun kabulü ve süreci
Borçlunun yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nden, konkordato için gerekli belgelerin ve ön projenin sunulmasıyla konkordato talep edilir. Başvuruda, uzmanlarınca hazırlanmış “ön proje” ve “makul güvence raporu” çok önemlidir. Mahkeme, yapacağı incelemenin ardından konkordato talebini reddeder ya da kabul eder. Kabul halinde, verilecek “üç aylık geçici mühlet” ile konkordato için öngörülen süreç başlamış olur.
Kanunda, “mühlet verilmesi” olarak adlandırılan bu karar üzerine, konkordato talep eden borçlu aleyhine, haciz yoluyla icra takibi yapılamaz, başlatılan haciz takipleri durur. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir fakat rehinli mallarının satışı yapılamaz. Borçlu aleyhine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir uygulanmaz. Borçlu; komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz, taşınmaz ve taşınırlarını devredemez.
Konkordatonun kabulüyle birlikte, verilecek üç aylık “geçici mühlet”le birlikte kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere konusunda uzman bir veya üç kişiden oluşan “konkordato komiser heyeti” görevlendirilir. Komiserlerin verecekleri raporlar doğrultusunda 3 aylık geçici mühlet sonrası şartların olumlu olması halinde 12 aylık “kesin mühlet” verilir. Lüzum görülmesi halinde 3 aylık geçici mühlet 2 ay, 12 aylık kesin mühlet ise 6 ay uzatılarak süreç 23 aya kadar uzayabilmektedir.
Tüm bu süreçlerin sonunda; konkordatonun ilgili mahkemece tasdiki sonrası atanacak bir “kayyım” denetiminde projede öngörülen sürede (vadelerde) alacaklıların alacaklarına kavuşabilme imkânı doğmaktadır. Ancak, ilgili mahkeme tarafından tasdik edilmemesi veya “iflas” kararı verilmesi halinde, dosya iflas masasına devredilmekte olup, alacaklılar için zorlu yeni bir süreç başlamış olacaktır.
Avantaj ve dezavantajları
Borcun, uzun bir süre ertelenmesi ve sonrasında uygun vadelere yayılarak ödenmesi borçlu açısından önemli bir avantajdır. Diğer taraftan, firmanın iflastan kurtulması ve borcun ödenebilme imkânı doğması ise alacaklı açısından önemli bir avantajdır.
Mahkeme harçları ve komiser ücretleri dikkate alındığında önemli bir maliyet yaratması borçlu açısından bir dezavantajdır. Diğer taraftan, borcun uzun süre ödenememesi, konkordatonun tasdik olamaması, iflas gibi durumlarda ise alacaklı açısından bir dezavantaj söz konusudur. Netice itibariyle; İcra İflas Kanunu’nun (İİK) konkordatoyla ilgili aksayan kısımların günün koşullarına göre güncellenmesinde fayda bulunuyor.
Geçmişte yaşanan bazı aksaklıklara veya olumsuzluklara rağmen, gelinen noktada gerek konkordatoya bakan Ticaret Mahkemesi heyetlerinin deneyimli ve başarılı kararları, gerekse görevlendirilen uzman konkordato komiserlerinin edindikleri tecrübeleriyle borçlu ve alacaklılar yönünden konkordato müessesesi olumlu bir sürece gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla, sürecin amacına uygun ve iyi yönetilmesi halinde hem borçlu hem de alacaklı yönünden çare olabilmektedir.