Konjonktür
Yapı Kredi Yatırım / Murat BERK
Yılbaşından bu yana küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ve yükselme trendinde olan hisse senedi (ve emtia) piyasaları şeklinde özetleyebileceğimiz büyük resimde henüz önemli bir değişiklik olmadığını düşünüyoruz.
Bazı dönemlerde ekonomik verilerin nasıl geldiği kadar, piyasaların buna nasıl bir reaksiyon verdiği, içinde bulunulan konjonktürü anlaşılması açısından ilginç ipuçları verebiliyor. Geçen cuma günü ABD borsalarının tarım dışı işsizlik verilerinin beklenenden yüksek gelmesine rağmen günü hafif artıda kapatması bu duruma bir örnek olabilir. Hatırlanacağı gibi, ABD'de işsizlik oranı ekim ayında önceki yüzde 9,8'den yüzde 10,2'ye çıkarak son 26 yılın en yüksek değerine ulaşmıştı.
Bu noktada, FED'in 4 Kasım tarihli FOMC toplantısında, politika faizlerinin düşük seviyelerini uzunca bir süre koruması gerektiği şeklindeki ifadeyi tekrarladığını fakat kaynak kullanım oranının düşük kalması gibi bazı ekonomik koşullara bağlandığını hatırlatmak isteriz.
Bu bağlamda, piyasalarda ABD'de 26 yılın en yüksek seviyesine ulaşan işsizlik oranı yüzünden düşük faiz politikasının devam edeceği beklentisinin daha da güçlenmiş olması muhtemel. Bunun da "riskli varlıklara" yönelimi tekrar cesaretlendirmiş olabileceğini diye düşünüyoruz.
Dolayısıyla, cuma gününden beri izlediğimiz piyasa reaksiyonunun, yaklaşık yılbaşından bu yana devam eden küresel reflasyon çabaları ile birlikte risk iştahının tekrar artması şeklinde çizdiğimiz konjonktürde henüz önemli bir değişiklik olmadığına dair bir ipucu olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca hafta sonu toplanan G20 Maliye bakanlarının ekonomilere mevcut maliye yönlü destek politikalarında değişiklik olmayacağı yönündeki mesajları piyasalarda doların değer kaybını kuvvetlendirip risk alımını teşvik etmiş gibi gözüküyor.
G20 Maliye Bakanları'nın toplantısı vesilesi ile IMF tarafından yayınlanan küresel ekonomik görünüm ve çıkış stratejileri prensipleri konulu raporun da içinde bulunduğumuz ortamın güzel bir özeti olması sebebiyle okunmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
Özetlemek gerekirse, önceki yorumlarımızda da belirtmeye çalıştığımız gibi yükseliş trendini sekteye uğratabilecek çeşitli risklerin artmaya başladığını fakat trendin değiştiğini söylemek için erken olduğunu düşünmeye devam ediyoruz.
En basitleştirilmiş haliyle bu riskler arasında ekonomilerin tekrar dip yapması bir uçta yer alırken, diğer uçta dünyada para politikalarının gereğinden erken normalleşmesi yer alıyor.
Piyasa kaynaklı riskler arasında ise mali piyasalarda bu sene getirilerin çok iyi olması ve oynaklığın giderek azalmasının aşırı risk alımını teşvik etmiş olabileceği olasılığı var.
Yurtiçinde ekonomik veri tarafında ise, son açıklanan ekonomik verilerde aylık sanayi üretim endeksinin eylül ayında yıllık bazda yüzde 8,6 azaldığı görüldü ki piyasa beklentisi yüzde 7,6 düşüş yönündeydi. Bu veriler bizim, faiz indirimlerinin kasım ile aralık aylarında 25 baz puan ile devam edeceği ve yılın geri kalanında toplamda 50 baz puan indirim yapılacağı beklentimizle uyumlu gözüküyor. Merkez Bankası'nın 2010 başında bir faiz indirimine daha giderek toplamda 75 baz puanlık indirimi tercih edeceğini düşünmeye devam ediyoruz.