Kömür mü kirli aklımız mı kirlenmiş?

Mehmet KARA
Mehmet KARA ENERJİ GÜNDEMİ [email protected]

Kömür konusu, yıllardır ilgi alanımda. Nedeni ise kömürün dünyada elektrik üretiminde en yaygın kullanılan birincil enerji kaynakları arasında yer alması. 

Türkiye'de ise durum farklı. Elektrik üretimindeki kurulu güç içinde kömürün payı yüzde 19 ile dünyadaki pek çok ülkeye göre düşük. Yerli kömürün payı yüzde 6'larla sınırlı. 

Oysa Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulabilmesi için yerli kaynakları devreye sokması şart. Kendi petrolünü kendi doğalgazını çıkarmak için keşfedilmiş ciddi sahalar yok. 
Geriye kömür kalıyor. Bu yüzden Türkiye, yerli kömür kaynaklarından yeterince yararlanmadığından hareketle, yerli kömüre dayalı elektrik kurulu gücünün payını yükseltmeyi hedefliyor. 

Uzun vadede elektrik üretiminde kömürün payının yüzde 40'lara ulaştırılması planlanıyor. 
Ve bu amaçla bir yandan yerli kömüre dayalı elektrik santrallerini özelleştirirken, bir yandan da henüz işlenmemiş kömür sahalarını, elektrik santrali kurma şartıyla özel sektörün işletmesine açıyor, açmaya çalışıyor. 

Bu arada kömüre ilgili "kirli yakıt" algısını değiştirmek için de, kömürün temiz kullanımı için girişimcileri gelişmiş teknoloji kullanımına yönlendiriyor. 
En yaygın bilineni ise atmosfere çok çok az zararlı partikül bırakılmasını sağlayan akışkan yatak teknolojisi. 

İşin kimi uzmanları, bu teknolojinin çevreyi kirletmeden (ya da kabul edilebilir ölçüde kirlilikle) enerji üretimine imkan sağladığı gibi, aynı miktarda kömürden daha fazla elektrik üretilmesini sağlayabileceğini söylüyor. 

Tüm bunlara rağmen çevre hassasiyeti yüksek kesimlerin ikna edilmesi zor görünüyor. Ama konumuz bu değil. 
Çünkü artık dünden itibaren Türkiye'de kömürle ilgili çok önemli bir algı daha ortaya çıkmış durumda. 

Soma'da önceki gün yaşanan ve Türkiye'nin üç günlük ulusal yas ilan etmesine yol açan kömür madeni faciasından söz ediyoruz. 

Öyle ya, yüzlerce insanın hayatına malolan, onbinlerce kömür sektörü çalışanıyla ailelerine hayatı zehir eden, tüm toplumu üzüntüye boğan bu faciadan sonra kömürün havayı ne ölçüde kirletip kirletmediğinden çok, kan bulaşıp bulaşmadığına çok daha fazla dikkat edilmesi şart. 

En temel sorunları halletmeden, insan hayatını korumayı merkezine alan bir anlayışı hakim kılmadan ilerlemek imkansız. 

Dünkü faciaya ilişkin önümüze gelen ilk haberler, trafo patlaması kaynaklı bir yangın çıktığı yönündeydi. Aklıma ilk gelen şey "trafo hangi şartlarda ve niçin patlar" sorusu oldu. 
Bu soruya, ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Sevaioğlu'ndan gelen bir mesaj yeterli cevabı veriyordu. Burada ayrıntısına giremeyeceğiz. Ama Sevaioğlu'na göre işin özeti, bu tip riskli ortamlarda, hastanelerde vs. daha pahalı ama daha güvenli trafoların kullanılması gerekiyor. 

Araştırmalar nasıl bir sonuca varır göreceğiz ama Prof. Dr. Sevaioğlu'nun açıklamalarını duyduktan sonra, olayın grizu faciası olmadığı yönündeki açıklamalar benim nezdimde geçerliliğini yitirmiştir. 
Çünkü sonuçta grizu, maden ocağında biriken kömür tozu ve yanıcı gazların patlamasına yol açan küçük bir kıvılcıma bakıyor. Buradaki kıvılcımı çakan da bu kez trafonun aşırı ısınmasıdır. 
Burada, maden işçilerinin çalışma şartlarının ele alınması için muhalefet partilerinden gelen öneriler ve buna gösterilen yaklaşımlardan söz edip siyasete girmeyeceğim. 

Ama bir iş güvenliği uzmanı, Türkiye'deki iş güvenliği ve iş sağlığı mevzuatında çalışma ortamlarında pek çok standart uygulanmasına rağmen, maden ocaklarında kullanılacak trafoların bir standardının bulunmadığını söyledi. 
Bu bile tek başına sinir katsayımızı yükseltecek bir durum. 

O yüzden yukarıda da değindiğim gibi, Türkiye'nin kömür kirli mi tartışmasından önce halletmesi gereken çok daha önemli bir sorunu var. Önce aklımızı kirden pastan temizleyelim, gerisi kolay. 
Unutmayalım en önemli enerji kaynağımız insan... Ve bu kaynağa hak ettiği değeri vermeden hiç bir yere gitme şansımız yok... 

Not: Manisa Soma’daki maden ocağı faciasında ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralılara da acil şifalar diliyorum. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar