Komşulardaki gelişmelere ne kadar uzak, ne kadar yakınız?
Düşük petrol fiyatları, Türkiye’ye ne kadar avantaj ne kadar dezavantaj oldu? Komşularımızdaki gelişmelere ne kadar uzak ve ne kadar yakınsak, o kadar. Komşuda pişen, bize de düşer. Davranışsal ekonomi, her zaman olumlu etkileri öncelikle koyuyor önümüze. Sonra da test ediyor. ABD’de dot-com krizinden kaçan parayı kendine çekmeyi başaran gayrimenkul sektörüne bakın, böyle olmuştur. HUD, FHA gibi kuruluşlar siyasilerin de desteğiyle evsizlere ev edindirme furyasını yaygınlaştırmışlardı. İyimserlik hemen balon oluşturmuştu. Bizde de aynı tehlike söz konusudur. Olumlu etkilerle hoşnut oluyoruz, madalyonun öbür yüzüneyse hiç bakmak istemiyoruz. AB’deki borç bunalımı da, boş geçen zamanına duyarsız kalana önemli mesajlar verir. İnancımız iki şeyin altı kalın çizer; sağlık ve boş zaman. Ya düşen petrol fiyatları bize bir fırsat sunuyor ve biz bunu duymazdan geliyorsak? Petrol fiyatlarının görünmeyen yüzündeyse şunlar yer alıyor:
1. Sektörel etki: İnşaat yüklenim, turizm, bavul ticaret şeklinde tekstil, ayakkabı, cam, beyaz eşya ve gayrimenkul sektörleri ya iç talebe ya da doğrudan yatırımların geri dönüşüne olumsuz yansır.
2. Kur Etkisi: Dolar/TL kuru FED’in aralık toplantısının ardından diğer tüm para birimlerinde olduğu gibi, dolar karşısında bir değer kaybına maruz kalacak.
3. Enflasyon Etkisi: TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı, enflasyona geçişkenlik etkisiyle yukarı yönde baskı yapacaktır.
4. Diğer Komşulara Etkisi: Euro Bölgesi'nin Rusya ile olan yoğun dış ticaretinin ikincil etkileri AB-Türkiye dış ticaret hattı üzerinden gelecektir.
Türkiye’nin son 11 yıldaki toplam dış ticaretinin %43.6’sı AB ülkelerinedir. Ekim 2014 itibariyle %39.6 seviyesine kadar gerilemiş olsa da, halen beş ihracatının ikisi AB ülkelerinedir. Rusya’da düşen talep AB’de görülmeye başladı bile. Peki ya AB krizi? Buradan ne dersler çıkartabiliriz?
Bazı Avrupa ülkeleri gelişmekte olan ülkelerle ortak karakterize olmuştu. Onlar gibi dış finansman bağımlılığı içine düşmüştü. Çünkü sermaye akışı bıçağın ucuyla kesilmişti.
a. Kriz öncesinde rekabette geri düşen her ülke, kriz sonrasında da payına düşeni aldı.
b. Euro sözde, dünya ekonomisine model bir parasal birlikti. Lafla peynir gemisi yürümezdi, yürümedi de. Katı bütçe disiplinine gereksinim duyuluyordu. Ancak disiplinli bir bütçe ani yükselişlere ve düşüşlere karşı supap olabilirdi.
c. Kriz hemen arifesinde düşük borçlu, bütçe fazlalı ülkeler gayrimenkul balonu açmazı içine düşmüşlerdi. Sağlam ülkelerin banka bilançolarındaki kredi alacakları bir andan kabarmış, büyük çapta alacak stoku oluşmuştu.
Kabul, “marifet iltifata tabiidir” iyi yaptıklarımızı unutmayalım. Ancak eğer boşa zamanımızın da takipçisi olalım.