Komşudan dersler - II
Aralık 2011 ve Ocak 2012 cari açığının finansmanında kamusal rezervlere başvurulmuş olması; Türkiye ekonomisi için artık, cari açık konusunda bıçağın kemiğe dayandığının açık bir ifade olmuştu. Yunanistan'ın yaşadıkları ile birleştirerek şu dersleri çıkarmıştık: I) Her gecikmenin bedeli ağır oluyor. II) Başarılı addedilen iyi günleri, tıpkı kriz günleri gibi sorgulamak gerekiyor.
Sorgulamaya dört başlığı seçerek başladık:
1) Enerji açığımızda dış bağımlılık,
2) Harcama çılgınlığımız, tasarruf eksikliğimiz,
3) Enerji kayıplarımız,
4) Isınma ve ulaştırma hatalarımız.
Şimdi çözüm konusunu detaylarıyla gözler önüne serelim.
Şunları sorgulamamız gerekiyor?
1.Neden enerji talep-arz arasındaki açığımızı dışardan bularak büyümeye endeksli bir modeli sürdürmekte diretiyoruz. Tıpkı bir zamanlar yüksek enflasyonda dayattığımız gibi...
2.Kişisel ve kurumsal tasarruflarını artıramadıkça, talebi de düşüremeden sürdürüyor olmak, bize; dış finansman girişine aşırı kırılgan bir ekonomi olarak geri dönüyor. Neden toplumsal uzlaşıyı bulmak, "ayağını yorganına göre uzat!" mantığı bize çok uzak kalıyor. %10-14 arasında seyreden tasarruf oranımıza karşın, Asya ülkelerindeki %45-50 tasarruf bizdeki çarpıklığı görmek açısından yetmiyor mu?
3.Isınmaya bağlı enerji kaybımız başlığı içinde bir başka kanayan yaramız daha var: enerjiyi çarçur etmek. "Yola yoğurt dökmek" den farksız bir anlayışla enerjiyi tüketmek, "ayının un dağıttığı gibi" bir yaklaşımla da ürettiğimiz enerjiyi nakil hatlarımızdan yaşam ve sanayi merkezlerimize taşımak. Enerjimizi ürettiğimiz santrallerin verim artırıcı yatırım ya da 50 yıl öncesinden gelen teknolojilerle yüksek kayıplarını görmezden geliyoruz. Evlerimizde kullandığımız elektrikli aletleri A++'larıyla değiştirmek konusunda dayanıklı tüketim firmalarıyla koordineli bir teşvik sistemi; ulusal ölçekte ciddi kayıpları önlerden, uzun vadeli düşünebildiğimiz ölçüde önemli tasarruf avantajıyla geri döner.
4.Isınmada çözümlerimizde sadece fosil yakıtları neden öne çıkartıyor olmanın bize kaybını, gerçekten biliyor muyuz? Sürekli yenilenen güneş enerji sistemi dışındaki tüm; rüzgar, jeotermal, toprak kaynaklı ısı pompalarını kullanan çözümler kendi kaynaklarımızı aktive eden kurulum maliyetleri sonrasında iç kaynaklarımızı harekete geçirerek enerji arzına önemli katkılar sağlar. Bunların içindeki en değerli çözüm, toprak kaynaklı ısı pompalarıdır. Neden derseniz; toprağa yapacağınız 150-200 metre sondajla eriştiğiniz sıcaklığı, kapalı devre (tıpkı kaloriferlerin boruları içinde dolaşan su sistemi gibi) döngüyle binalarımızı ısıtabiliyoruz. İlk kurulum maliyetleri; sondaj, yalıtım, yüksek kaliteli boru gibi başlıklardan oluşan toprak kaynaklı ısı pompa sistemi, petrolün yüksek seyredeceğinin öne çıktığı bir konjonktürde toplumsal yaygınlaşma düzeyine göre, yıllık 10-15 milyar dolar cari açık büyülüğünü azaltıcı faktör olacaktır.
Topraktan kendi ısısını elde eden bu sistem;
1)Geniş arazi olanaklarıyla kışlalara, çok daha az derine inilerek geniş yatay yüzeyli uygulamalarla,
2)Sağlık kuruluşlarına,
3)Okullara,
4)KİT'ler gibi geniş toplum kesimlerinin ısınmalarını,
hem kendi öz kaynaklarımızla hem de çok daha ucuza çözer. Toprak kaynaklı ısı pompalarını özele de uygulayabiliriz. Zaten özel bunu hızla uygulamaya başladı. Özel yaşam alanında; (a) AVM'ler, (b) OSB ve KOBİ'ler, (c) serbest bölgelere, (d) toplu konutlara, sitelere (e) müstakil evlere ısınma amaçlı 5 yılda kendini amorti eden bir yatırımla, sonrasını bedava enerjiyle güvenceye alan bir Türkiye yaratılabilir.