Komisyon işi beklenmedik sonuç verebilir
Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail'in uluslararası sularda gerçekleştirdiği dokuz ölümle sonuçlanan müdahale sonrası Dışişleri Bakanımız bu olayın iki ülke arasındaki ilişkilere verdiği zararın giderilmesi için bir dizi koşul ileri sürmüştü. Koşullardan üçü hariç diğerleri zaman içinde yerine getirilmiş bulunuyor. İsrail'in, olayın Birleşmiş Milletler tarafında oluşturulan uluslararası bir komisyon tarafından incelenmesini kabul etmesinden sonra geriye İsrail'in özür dilemesi ve tazminat ödemesi kalıyor. İsrail'in bu son iki şarta uyması için raporun sonucunu beklemek gerekiyor. Komisyon salt İsrail'in kusurlu olmayıp, Türk tarafının da kusurlu olduğunu benimserse, geriye kalan şartları İsrail'in kabul etmesi ihtimali hiç kalmaz. Üçüncü taraflara haklı olduğumuzu benimsetmekte de çok zorlanırız.
Kısa sürede hazırlanacak rapor için komisyonun derin araştırma çabasına girmesi beklenemez. Taraflar, ellerindeki bulunan bilgi ve belgelerden uygun gördüklerini komisyona sunacaklardır. Burada İsrail'in nasıl bir yol izleyeceğini tahmin etmek zor değil. Olay uluslararası sularda cereyan etmiştir. İsrail iddiasını, devletler hukukunun açık sularda seyreden ticari bir gemiye müdahalesini haklı gösterecek şartların yerine geldiği temeline oturtacaktır. Böyle bir savunmanın hukuk açısından ikna edici olmasa da, Türkiye açısından olumsuz değerlendirmelere yol açacak propagandaya zemin oluşturacağından endişe etmeliyiz. İsrail, Mavi Marmara gemisinde seyahat eden bazı şahısların basit bir insani yardım kadrosu olmadığını, terör örgütleriyle bağlantılı, karışık sicilli kişiler olduğunu, silahlı olduklarını, İsrail askerlerine bilinçli olarak saldırdıklarını iddia edecektir. Ortaya çıkacak bilgi karmaşasında, İsrail'in sunduğu bilgilerin doğru olmayabileceği ve hukuki durumla ilgisinin olmadığının dikkatten kaçması olasıdır. Türk hükümetinin bir takım karışık kişilerle işbirliği yaptığı düşünülecek, radikal İslami hareketleri ile birlikte hareket ettiği izlenimi güçlenecektir. Bu konuda dostlarımızın giderek daha fazla kaygılandığı zaten biliniyor.
Komisyonun ne amaçla kurulduğu, faaliyetinin hangi sonucun istihsaline yönelik olduğu da bir ihtilaf konusu. Türkiye, bir komisyon kurulmasını şart koşarken, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal ettiğinden emindi, Birleşmiş Milletler tarafından yapılacak bir tahkikatın İsrail'i özür ve tazminat aşamasına götüreceğini düşünüyordu. Ben, komisyon raporunun böyle bir netlikle İsrail'i suçlu ilan etmesini beklemiyorum. Amerikan Dışişleri, komisyonun Türkiye-İsrail ilişkilerindeki bozulmayı telafi edici bir rol oynamasını beklediğini kibarca ifade etmiş. Her ne kadar komisyonun Yeni Zelandalı ve Kolombiyalı üyeleri çatışmadan uzak bölgelerden gelen ve önyargısız hareket etmeleri beklenen kişilerse de, ülkelerinin Birleşik Devletler ile yakın bağları olduğu unutulmamalıdır. Zaten göreve hukukçu değil, siyasetçi vasıflarıyla gelmişlerdir. Siyasetçiler gerçeğin ortaya çıkmasından ziyade, taraflar arasında uzlaşma sağlamaya önem veren bir formasyona sahiptirler.
Raporu beklerken, muhtemel içeriklere göre kontenjans planları üzerinde şimdiden çalışmamız gerekiyor. Komisyon işi beklenmedik sonuçlar verebilir. Komisyon kuruldu, haklılığımız anlaşılacak diye peşinen sevinecek bir durum olduğunu sanmıyorum.