Kolektif zekâ
Önümüzdeki dönemde şirketler tarafından işe alım sürecinde dikkate alınacak yeteneklerden biri de kişinin içinde bulunduğu kurum ya da organizasyonun kolektif zekâsına (collective intelligence) katkıda bulunması.
Beklentinin tersine bu niteliklerin IQ ile doğrudan bir ilişkisi yok. Bir şirket ya da organizasyon için esas olan kurumun geliştireceği kolektif zekâ ise işe aldığınız kişilerin ufak birer dahi olması şirketinizi daha akıllı yapmayabiliyor. Empati kurabilen, ikna kabiliyeti yüksek ve öğretmeyi seven çalışanların kurumsal akla daha fazla katkı yapacağı bir döneme giriyoruz.
Büyük bir düşme görülüyor
Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda ortaya çıkan ortak bulgulardan biri, grupların ya da şirketlerin içindeki fikir akışının (idea flow) o kurumdaki kolektif zekâyı en fazla etkileyen faktörlerden biri olduğu yönünde. Bu konuyla ilgili olarak Science dergisindeki bir çalışmaya göz atmakta fayda var.*
Dünyaca ünlü MIT Media Lab araştırmacıları yüzlerce farklı büyüklükteki grubun kolektif zekâsını belirleyen faktörleri ölçmek için büyük verinin (big data) de nimetlerinden yararlanarak oldukça kapsamlı bir araştırma yapmışlar.** Kolektif zekâyı doğru tahmin etmede en etkili faktör grup üyelerinin eşit ölçüde ve sırasıyla fikirlerini dile getirmesi olarak bulunmuş. Birkaç kişinin –ne kadar zeki ve donanımlı olursa olsun- baskın bir şekilde fikirlerini empoze ettiği grupların kolektif zekâsında önemli bir düşme görülüyor. Anlayana…
Kolektif zekâyı arttıran bir başka önemli faktörün ise grup bireylerinin duygusal zekâsı olduğu görülüyor. Bir başka deyişle, bir grup, şirket ya da toplum için esas olan kolektif akıl ise bireylerin duygusal zekâsı IQ düzeyinden daha belirleyici.
Duygusal zekânın en iyi ölçütlerinden biri de diğer bireylerin verdiği sosyal sinyalleri (social signals) iyi okuyabilmekten geçiyor. Ve hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde kadınlar erkeklere oranla bu sinyalleri okuyup değerlendirebilmekte çok daha başarılılar. Bu da çalışmanın bir başka önemli sonucunu ortaya çıkartıyor: kadınların daha fazla olduğu gruplar kolektif zekâ ve bunun sonucu olarak da verilen işleri başarıyla bitirme konusunda daha iyi bir iş çıkartıyorlar.
Liderlerin inisiyatif almalı
Bütün bu ayrıntılar bizi yeniden yukarıda ortaya koyduğumuz argümana götürüyor: bir toplum içinde performansı en fazla etkileyen faktör o toplum içinde fikirlerin nasıl aktığı. Fikirler birbirinden ne kadar farklı olursa ve bireyler arasında etkileşim ne kadar yüksek olursa başarı da o denli artıyor. Toplumu oluşturan bireylerin ayrı ayrı zekâsı, kişisel özellikleri ya da diğer becerileri grup performansını etkilemede daha arka planda kalıyor.
Tabii ki –hele bugünlerde- hepimizin aklına gelen sorulardan biri ise liderlerin bu tür bir resimde nereye oturduğu oluyor. Ortaya çıkan sonuçlar liderlere iki durumda ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor: İlk olarak, fikirlerin tartışılmasına zamanın olmadığı ve hemen karar verilmesi gereken stresli durumlarda liderlerin sorumluluğu üstlenerek inisiyatif alması etkili oluyor.
İkincisi, bireyler ya da alt gruplar arasında gerginlik çıktığında liderlerden kısa süreliğine ve toplumdaki fikir akışını etkilemeyecek şekilde arabulucu olması bekleniyor. Ara bozucu ve sinir bozucu olması beklenmiyor! Onun dışında milyonlarca veriden oluşan ve yüzlerce farklı grupla yapılan çalışmaların ortaya çıkardığı sonuç, günümüz toplumunda liderlerden en büyük beklentinin fikirlerin serbest, hızlı akışına ve bu fikirlerin aksiyona dönüşmesine yardımcı olması. Anlayana…
*Wooley vd. (2010), “Evidence for a collective intelligence factor in the performance of human groups”, Science 330, no. 6004.
**Büyük veri toplanarak toplum ve yönetim bilimlerine katkıda bulunmak için yapılan deneylerin ve elde edilen bulguların bir özeti için MIT Media Lab kurucusu Alex Pentland tarafından kaleme alınan “Social Physics” kitabı oldukça iyi bir referans oluşturuyor.