Kolaycılığın yüksek maliyeti

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Biliyorsunuz yıllardır bu köşede dikkat çektiğimiz bir husus var. Önce 2001 sonrası beş yıllık ekonomik yükseliş dönemi boyunca başlatılamayan, sonra da karışan siyasal gündem ve ardından küresel krizin etkisiyle ertelenen reel sektörde yapısal değişim. Bir türlü hızlandırılamayan bu süreç, konjonktürün ve genç ekonomimizin dinamiklerinin zaman zaman yarattığı fırsatları yeterince değerlendiremeyişimize ve kalıcı çıkış yollarında tutunamayışımıza yol açıyor. Bu konuda toplumun bütün kesimlerini yönlendiren alışkanlıklarımızın ve bunun ötesinde zihniyetimizi yoğuran eğitim ve öğretim sistemimizin ciddi rolü olduğuna inanıyorum.

Savurgan Yatırımcılık

Geçtiğimiz hafta sonu Hürriyet Gazetesinde Eyüp Can'ın büyük ölçekte yatırım yapmış iş adamlarıyla konuşmalarından esinlenerek yazdığı yazı da aynı konuyu ilginç bir şekilde vurguluyor. Can, bizim işadamlarının genellikle para kazanan ve başarılı olan bir başkasına bakarak yatırım yaptığını, umduğu sonucu alamayınca da yine aynı yöntemle başka bir işe/işlere atladığını, ancak bu arada önemli kaynak israfının ve atıl kapasitenin ortaya çıktığını belirtiyor. Bu yatırımcıların arasında işine odaklanıp kendini dönüştüren ve uzmanlaşanların da sayısı çok sınırlı kalıyor.

Vaktiyle duyduğum bir hikaye de aynı paralelde çarpıcı ve basit bir örnek içeriyordu. Antalya'da Kaleiçi'nde açılan ilk halıcı dükkanı iyi para kazanınca kısa bir süre içinde bir çok halı ticarethanesi açılmış ve çok geçmeden ilki dahil hepsi birden zarar etmeye başlamışlar. Eminim hepiniz buna benzer hikayeler duymuşsunuzdur.

Bu örneklerin temelinde bu ülkede özel teşebbüsün düşünce ve davranış dokusu ile ilgili zafiyetler var. Özel sektörde yönetici ve danışman olarak geçirdiğim uzun yıllar boyunca rastladığım ve gözlediğim pek çok olay, zahmetli fakat kalıcı ve uzun vadeli işletmecilik başarısından çok kolay ve kısa vadeli kazancın hedeflendiğini gösteriyor. Bunun doğal sonucu da planlamanın, fizibilitenin, daha önemlisi araştırmacılığın, rekabetçiliğin, uzmanlığın önemsenmemesi. İşin ilginç tarafı, bu gerçek başarı faktörlerinin sıfır maliyetle edinilebileceğine, bunun için başkalarını taklit etmenin yeterli olduğuna inanılması.

Girişimcilik ve yenilikçilikte zaaf

Sanıyorum fazla irdelemeden inanmaktan hoşlandığımız başka yaygın peşin yargılar da var. Bunlardan biri girişimcilik bakımından doğal bir avantajımızın olduğu. Milyonlarca kişinin düşük ücretli ama sorumluluğu, dolayısıyla riski az kamu görevlerine talip olduğu, işletmelerin ezici çoğunluğunun insan kaynağını önemli bir performans faktörü olarak görmediği, yakın geçmişe kadar yenilikçilik ve yaratıcılığın sistemli bir şekilde özendirilmediği düşünülürse bu yargının sorgulanmaya değer olduğu açık.

Zaten toplumsal kültürümüzde uzun zamandır yerleşmiş bazı deyimler de bu eğilimleri destekliyor. Sözgelişi "Yeni icat çıkarmayın" ya da "söz gümüşse sükut altındır" gibi sözlerin herhalde yaratıcılığı ve girişimciliği özendirdiği söylenemez.

Özel sektörümüzün bugüne kadarki performansında da esneklik ve dayanma gücünün rolü olduğu belli, ancak yenilikçilik ve buluşçuluk yönünden parlak örneklere pek rastlanmadığı da açık. Bu haliyle de, bunca krizden ve deneyimden sonra asıl çıkış yolu olduğunu artık hep birlikte anladığımız rekabetçilik ve katma değer üretimi konusunda yeterli performansı göstermesi mümkün değil.

Sadece özel değil kamusal kaynaklar

Üstelik reel kesimdeki bu davranış ve düşünce kalıpları, sadece şirket bilançolarını zayıflatacak sonuçlar yaratmakla kalmıyor. Sistematik örgüden ve seçici tutarlılıktan uzak, yerli yersiz harcamaların finansmanına katkı yapmaya yönelik teşvik sistemi sayesinde, yanlış yatırımlar için alınan teşvikler ile zorlukla oluşturulan kamu kaynakları da verimsiz alanlarda heba edilmiş oluyor. Yeniden şekillendirilen ve uygulamaya konan yeni teşvik sisteminin de, alışkanlıklara ters düşen çatısı nedeniyle yaygın bir kabul ve heyecan ile karşılanmadığı gözleniyor.

Kültürün değişmesi ve eğitim sisteminin reforme edilmesi tabii ki zaman alacak. Ancak kamu otoritesine, özel kesimin meslek örgütlerine ve sivil toplum kuruluşlarına kısıtlı kaynakların doğru kullanılması ve verimlilik ile yenilikçiliğin özendirilmesi için öncülük konusunda büyük sorumluluk düşüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019