Kolay dış ticaret
Başlık güzel, dış ticaretin kolay olanı elbette herkesin tercihi, ama konjonktürü göz önünde bulundurduğumuzda bunun çok da beklenen gibi olmayacağını da görebilmek o kadar da zor değil. Dünya ülkelerinin tamamı, hızlanan ticaret, hızlanan lojistik ve iletişimden bir yandan nasibini alır ve yararlanırken, diğer yandan kolaylaşan dış ticaretin ülke içi korumacılıkla da ters düşen bir durum yarattığını da elbette atlamıyorlar. Tüm ülkeler ihracatlarını arttırmak, daha çok mal satabilmek ve döviz fazlası yaratabilmek hayali ve arzusu içerisinde şüphesiz; hele ki katma değerli ürünler üreten, markalarını tüm dünyaya pazarlayabilen ülkeler bu konuda çok daha istekli davranır iken, bu konuda daha dezavantajlı olan ülkeler ise, doğal olarak korumacı ve sıkı politikalar güden ülkeler halini almakta. Bu durum, ister istemez ihracat yapan firmaların da hayatlarını zora sokabilmekte ve hammadde ve diğer ihtiyaçlarına dair ithalatlarında da zorluklar yaşamalarına neden olabilmekte. Ancak korumacı politikalar ve bu konuda gümrüklerin varlığı, ülkelerin pek çok açıdan dengeleri sağlamasında önem arz etmekte. Üreticiyi korumak, tüketiciyi korumak, ülke standartlarından taviz vermemek, fiyat istikrarını gözetmek gibi hususların, ülkeler için mutlak gereklilikler olduğunu kabul etmek gerekir.
Gümrük Birliği süreci içerisinde ve Avrupa Birliği’ne üyelik süreci içerisinde ülkemizde yürürlüğe giren ve 2013 yılında yasalaşan Gümrük İşlemlerini Kolaylaştırma Yönetmeliği ile de yaşamımızda yer bulan Yetkilendirilmiş Yükümlülük Sistemi (YYS), işte tam da bu noktada dış ticaretçilerin yaşamını kolaylaştırabilme amaçlı bir uygulama. Yasalaştığından beri zaman zaman tartışmalara sebep olan ve firmaların adım atmakta cesaret etmekte zorlandıkları bu uygulama, özellikle sanayiciler için büyük kolaylıkları yaşamlarına sokmakta. Dünkü köşesinde gazetemiz yazarı sevgili Aysel Yücel, değişiklikleri tek tek sıralamış idi. Özellikle firmaların genellikle yakındıkları pek çok husus, 13 Ekim’de yayınlanan yönetmelik sayesinde çok daha sağlıklı ve kolay hale dönüştürülmüş oldu. ISO 27001 belgesinin kapsamından, güvenlik kameralarındaki uygulamaya, denetimlerdeki uygulanacak yöntemlerden, firmaların dış ticaret departmanlarında çalışacak yetkin personel tanımına varıncaya dek pek çok husus açıklığa kavuşurken, YYS uygulamasının Türkiye’ye adaptasyonuna ilişkin tercüme sorunları da böylece giderilmiş oldu. Transit işlemlerinde karşılaşılan pek çok sorun da yine bu kapsamda çözüme kavuştu. Dış ticaret yapmak isteyen firmaların en son isteyecekleri şey, elbette bürokrasiyle uğraşmak. Ancak bürokrasi ve engel gibi görünen hususların pek çoğunun aslında, dış ticaretteki yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi korumacı politikalar olduğunu göz önünde bulundurmak durumundayız.
Etkili Ekonomik Operatör, orijinal adı ile AEO, Türkiye’deki ismi ile yetkilendirilmiş yükümlülük kavramında, firmalar ana hatları ile şu imtiyazları elde etmiş sayılıyorlar.
1. Bu statüye sahip olan firmalar güvenilir ve uygun kabul edileceklerdir.
2. Firmalar tedarik zincirinde artan bir etkiye sahip olacağı için AEO belgelendirme işlemine atıfta bulunmaya zorlanacaklardır.
3. Büyük uluslararası firmalar hali hazırda sadece diğer AEO firmaları ile çalışacaklarını ileri süreceklerinden ötürü, uluslararası bazda da avantajlı hale geleceklerdir.
Uluslararası anlamda, daha az sınır geçiş kontrolleri, daha az rapor düzenleme zorunluluğu ve daha düşük gümrük risk derecelendirme ve inceleme anlamını da içinde barındıran YYS sisteminin firmalar tarafından çok daha iyi algılanması ve yazımı noktalarken, cesaretle de alma çabası içerisine girmelerini bilhassa tavsiye ediyorum.