Kod uygulamasından vazgeçildi mi?
Dr. Mehmet ŞAFAK
Daha önceki yazılarımızda da değinildiği üzere, geçmiş yıllarda sahte veya yanıltıcı belge kullanımının artması Gelir İdaresi'ni önleyici tedbirler almaya sevketmiş ve bu tür belgeleri düzenleyenler, kullananlar ve durumu şüphe uyandıran mükellefler gruplanarak izlemeye alınmıştır. Öte yandan, Gelir İdaresi'nce mükelleflerden elektronik ortamda alınan ve mal ve hizmet alımlarını içeren Ba Formları taranarak, Gelir İdaresi'nce izlenmekte olan mükelleflerden mal ve hizmet almış mükellefler belirlenmişti. Bu çerçevede, vergi daireleri tarafından bu mükelleflere gönderilen yazılarda; geçmiş yıllarda mal aldıkları firmalar hakkında olumsuz tespit (Kod'a girmiş firma) bulunduğu belirtilerek, düzeltme beyannamesi verilmesi veya 84 seri nolu KDV Genel Tebliği düzenlemeleri kapsamında açıklama yapılması istenmişti. Keza anılan yazılarda, mükelleflerin 5811 sayılı "Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun" hükümlerinden yararlanabilecekleri, bütün bunların yapılmaması halinde incelemeye sevk edilebilecekleri ve kod listelerine alınabilecekleri belirtilmekteydi.
Gelir İdaresi'nin "kod listeleri" uygulaması hukuken tartışmalı iken ve mükellef ile Gelir İdaresi arasında pek çok ihtilaf yaşanmasına ve açılan davalarda bu tür uygulamanın yasalara da uygun olmadığı yönünde yargı kararları çıkmasına neden olmuş iken, vergi dairelerince mükelleflere bu tür yazılar gönderilmesi, özellikle iade talebi olmamış mükellefler açısından, 84 Nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğindeki düzenlemelere de uymamaktaydı.
Gelir İdaresi'nin bu uygulamaları kayıt dışını önleme ya da haksız yere yapılacak vergi iadelerine ya da indirimlerine engel olma amacı yanısıra, kanımızca, mükellefler üzerinde baskı oluşturarak, Varlık Barışı'ndan yararlanmalarını sağlama ya da Kamu bütçesine bu şekilde ilave gelir yaratma amacını da taşımaktaydı. Nitekim, Maliye Bakanlığı'nca, Varlık Barışı'ndan yararlanılarak 26 milyar 949 milyon 937 bin lirası yurt dışından, 20 milyar 352 milyon 608 bin lirası da yurt içinden olmak üzere toplam 47 milyar 302 milyon 545 bin liralık kaynak beyan edildiği ve bu beyanlar üzerinden 1 milyar 556 milyon 629 bin lira vergi tahakkuk ettirildiği açıklanmış olup, sağlanan bu beyanlarda, yuakarıda belirtilen, mükelleflere baskıların da önemli payı olduğu aşikardır.
Öte yandan, haklılığı tartışmalı olarak ve çoğu zaman da haksız olarak koda alınmış mükelleflerin ekonmik faaliyetlerinde önemli kayıplar ortaya çıkmış ve mal ya da hizmet satamama, bundan dolayı da iflas ya da kapatma noktasına kadar varan olumsuzluklar yaşama durumunda kalınmıştır. Bu tür haksızlıkların da mükelleflerde yarattığı olumsuz psikoloji piyasalarda belgesiz satışları artıran önemli bir neden olmaya başlamıştır. Yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle kar marjlarının oldukça daraldığı koşullarda, özellikle katma değer vergisi oranının yüksek olduğu malların satışlarında bu durum daha yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Belgesiz mal satışlarından satıcıların sağlayacağı faydalar; elde edilen bu gelirlerin vergisini ödemeyecek olması ve piyasada belgeli ve katma değer vergisi uygulanarak satılan mallar için uygulanan fiyatlara nazaran daha rekabetçi fiyat uygulayabilmesi ve belki de katma değer vergisi olarak tahsil edilip beyan edilmesi gereken tutarın bir kısmını da belgesiz satış fiyatını artıracak bir unsur olarak kullanması ve elde edeceği kar tutarını artırmasıdır. Uygulamada, yapılmakta olan denetimlerin yetersizliği ya da yapılan yol denetimleri esnasında malın belgesiz olduğunun anlaşılması halinde uygulanan yaptırımların yetersizliği ve bu tespit üzerine malın faturalanabiliyor olması ve denetim sonuçlarındaki belgesiz mal satışı ile ilgili bu tespitler neticesinde o satıcılar nezdinde derinleme inceleme yapılması yoluna gidilmemesi gibi nedenler bu tür uygulamaların yaygınlaşmasına ve sürdürülmesine neden olmaktadır. Keza, malın alıcısı durumunda olan kişi ve kurumlar da, özellikle kod uygulamalarından kaynaklanan haksızlıklar da dikkate alınarak, malı satın aldığı kişilerin ya da bunların altında yer alan diğer mal ve hizmet satıcılarının kod listelerinde çıkması halinde kendilerinin de koda alınabilecek olmalarının yaratacağı sakıncaları da bertaraf etmek anlamında, belgesiz mal alımı yolunu tercih edebilmektedirler. Bu gerekçeler de belgesiz mal dolaşımını ve kayıt dışılığı artırmaktadır.
Kod uygulamalarının yarattığı sakıncalar nedeniyle, 3 Aralık 2009 tarihli yazımızda; kod listeleri ile ilgili olarak yapılmakta olan uygulamaların Gelir İdaresince bir kez daha gözden geçirilmesinde ve hukuksuz uygulamalara meydan verilmeyecek tedbirlerin alınmasında büyük yarar olduğu, aksi takdirde, hem mükelleflerin hak ve hukuk kavramlarının aşınacağı hem de haksız yere kod listelerine alınanların uğrayacakları ticari itibar ve müşteri kayıplarının telafi edilemeyecek boyutlara ulaşacağı ve çok yakın zamanda kod listelerine girmeyen mükellef bulmanın mümkün olamayacağı ifade edilmişti.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından 25 Ocak 2010 tarihinde yapılan basın toplantısında açıklandığı üzere; kod uygulamaları değiştirilecek olup, katma değer vergileri uygulamalarında eskiye oranla daha çabuk sonuç alınacak ve vergi dairelerindeki işlemleri azaltacak yeni bir sisteme geçilecektir. Basına yansıdığı kadarıyla, kod sisteminin kaldırılacağı ifade edilmekte ve katma değer vergisi iadesi talebinde bulunan firmaların bu taleplerinin artık bilgisayar ortamında alınacağı, katma değer vergisi iadesi talebinde bulunan firmaların güvenilirlik derecelerine göre üç ayrı grupta sınıflandırılacağı, Risk Analiz Merkezinin kurulacağı ve iade taleplerinin bu merkez aracılığıyla ve yeni bilgisayar programlarıyla bir kaç dakika gibi çok kısa sürelerde analiz edilerek ilgili vergi dairesine VEDOP ortamında bir rapor verileceği ve bu raporda iadenin yapılmasında sakınca olup olmadığının ya da riskler varsa bunların neler olduğunun yer alacağı, sorun yoksa vergi dairesince diğer işlemlerin tamamlanarak iadenin yapılacağı, eğer sorun varsa riskin nereden doğduğu da dikkate alınarak ilgili denetim birimlerine bildirim yapılacağı anlaşılmaktadır.
Henüz yeni uygulama ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler ya da yasal düzenlemeler açıklanmamıştır. Ancak, yapılan bu açıklamalardan, kod listesi uygulamasında iyileştirmeye gidileceği, ancak bu sistemden tamamıyle de vazgeçilmeyeceği anlaşılmaktadır. Anlaşılan o ki; bugüne kadar oluşturulmuş kod listeleri her il için farklı olmaktan çıkartılacak ve merkezileştirilecek ve bu listeler iade talep eden mükelleflerin sınıflandırılmasında dikkate alınacak unsurlardan biri olacaktır. İade talep eden mükeleffelerin indirim katma değer vergileri listelerinde yer alan ya da Ba formları ile bildirmiş oldukları alt firmalar çapraz kontrellere tabi tutulacak, hatta yeni bigisayar programları vasıtasıyla, önceki sistemde 2 alt basamağa kadar olan alt firmalara kadar inilerek yapılabilen çapraz kontroller 16 alt basamağa kadar inilerek yapılabilecektir. Bunlar da göstermektedir ki kod listesi uygulaması değişik bir versiyonuyla sürecektir. Umarız; yeni getirilen düzenlemeler haksız iadelerin yapılmasına engel olacağı gibi, bugüne kadar yaşanan ve hukukiliği tartışılan olumsuz uygulamalara da son verecek şekilde olsun.
Halen yapılmakta olan uygulamaların Gelir İdaresi'nce bir kez daha gözden geçirilmesi ve hukuksuz uygulamalara meydan verilmeyecek tedbirlerin alınmasında büyük yarar vardır. Aksi takdirde, hem mükelleflerin hak ve hukuk kavramları aşınacak hem de haksız yere kod listelerine alınanların uğrayacakları ticari itibar ve müşteri kayıpları telafi edilemeyecek boyutlara ulaşacak ve çok yakın zamanda kod listelerine girmeyen mükellef bulmak mümkün olamayacaktır.
Belki de bu tür sorunların ve haksızlıkların giderilebilmesinde en etkili olabilecek yöntem, haklılığı yargı yoluyla ortaya çıkmış mükelleflere, uğradıkları ticari kayıpların da telafi edilebileceği tazminat öedemelerine yargı tarafından hüküm verilebilmesi olacaktır.