Kobileştirilmiş tarımsal işletme ve girişimcilik

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

MÜSİAD Başkanı Nail Olpak kendisiyle yapılan bir röportajda “Kobi’leştirilmiş Tarımsal İşletme” tanımını gündeme getirdiklerini belirtiyordu (Hürriyet Gazetesi, 2 Ağustos 2014.) Türkiye’deki tarımsal üretimin 150 milyar dolara çıkarılması gerektiğini vurgulayan Nail Olpak aşağıdaki değerlendirmeyi yapıyordu bu röportajda: Ülkemizde “Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a gıda, tarım ve hayvvancılık yapılıyor bu ülkede. Minimum dış girdiye sahip ama Türkiye’nin bu alanda yaptığı toplam üretim 60 milyar dolar seviyesinde. Türkiye net tarım ithalatçısı bir ülke. Katar ya da Kuveyt’in petrol ithalatçısı olması gibi abes bir şey bu. Geçmişte hatalar yapıldı, tarımdan çıkma kararı alındı. Tarımmın payı yüzde 44 seviyelerindeydi yüzde 12’lere geldi. İşte biz bu raporda iki unsuru bir araya getirerek KOBİ’leşmiş tarımsal tarımı getirdik. Türkiye’de tarımsal üretimi 150 milyar dolara çıkarsam, cari açık falan konuşmam.” 

Günümüzde değişim o kadar hızlı oluyor ki! Her şey her an, hem de umulmadık ölçülerde yeni gelişmelere sahne olabiliyor. Dün katma değeri düşük olduğu için terkedilmesinde yarar görülen sektörler, yarın birdenbire ön plana çıkabiliyor. Yeter ki o sektörlerde inovasyonlar yapılarak yeni ürünler geliştirilebilsin, yeni pazarlar bulunabilsin, yeni yol ve yöntemler hayata geçirilebilsin. Girişimcilerin tüm değişimleri dikkatle gözlemleyerek ortaya çıkabilecek fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeleri gerekiyor. Bir gazete veya radyo haberi, bir televizyon görüntüsü, yeni bir icat veya keşif önemli fırsatların habercisi olabiliyor. 28 yıl önce kaleme alınmış aşağıdaki köşe yazısındaki görüşler değerlendirilebilseydi, herhalde bugün önemli seviyelerde katma değer yaratılabilirdi: “Bağcılıkta dünya beşincisiyiz. Övünülecek yüksek bir basamak. Buna karşılık şarapçılıkta sıramız otuzuncu... Şarapçılıkta da beşinci sıraya çıkabilsek burnumuzdan kulaklarımızdan döviz fışkıracak. Demek ki çok bol ürünümüz olduğu halde, kaliteli şarap yapmasını yaygınlaştıramıyoruz” (Ç. Altan, Güneş Gazetesi, 1 Şubat 1986.) 

Yukarıdaki satırların ülkemiz açısından taşıdığı önem aşağıdaki bilgiler dikkate alındığında daha bir anlam kazanacaktır. 2012 yılında Fransa’nın şarap ihracatı 8.2 milyar, İtalya’nın 5.3 milyar, İspanya’nın 2.5 milyar ve Şili’nin 1.5 milyar dolardır. Aynı yıl Türkiye’nin şarap ihracatı ise 0.07 milyar dolar, yani sadece 7 milyon (milyar değil) dolardır. Fransa’nın binde birinden, Şili’nin ikiyüzde birinden daha düşük bir seviye. 
İspanya seracılıkta 12 milyar dolarlık iracacatla adeta tüm AB’yi beslerken, Türkiye’nin sera ürünleri ihracatı 0.5-0.6 milyar dolarla İspanya’nın yirmide biri seviyesinde kalmaktadır. 

Yüzölçümü Türkiye’nin yirmide biri olan ve aşağı yukarı Konya vilayetimiz büyüklüğündeki Hollanda’nın 2012 yılı tarım ürünleri ihracatı 60 milyar doları buluyor. Türkiye’nin ise 15-16 milyar dolar seviyelerinde dolaşıyor. Hollanda’nın 40 bin nüfuslu Wageningen kentindeki üniversite tarım konusunda dünyanın en iyilerinden biri olarak kabul ediliyor. Tarımsal araştırma merkezi olarak dünya çapında bir şöhrete sahip. 
Topraklarının önemli bir kısmı denizden doldurularak kazanılmış olan bu ülkede toprağa karşı gösterilen saygı da dikkat çekici. 2007 yılında yurdumuzda gözlemlenen bir olay bunu açık ve anlamlı bir şekilde gözler önüne seriyor. 2007 yılı Şubat ayında o zamanki Hollanda Kraliçesi Beatrix yanında oğlu Prens Alexander (2013 yılından beri Hollanda Kralı) ve gelini Maxima ile birlikte Türkiye’yi ziyaret etmişlerdi. O günlerdeki gazete haberlerine göre yanlarında Hollanda toprağı da getirmişlerdi. 

Gazeteciler bunun nedenini sorduklarında aldıkları cevap çok ilginçti. Gelin Maxima 8 aylık hamileydi. Şayet Türkiye’deyken erken doğum yaparsa çocuğun ayaklarını önce Hollanda toprağına basması için bu yola başvurmuşlardı. Hollanda’nın tarım konusunda gösterdiği başarıda muhakkak ki bu tutumun önemli bir payı vardır. bu davranış 67 milyon hektarlık bir arazide her yıl topraklarının önemli bir kısmı yok olan ülkemiz için ders alınması gereken bir örnek. Zira ülkemizde erozyon büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanmaktadır. 

Buradan tekrar başa dönelim. MÜSİAD Başkanı tarım işletmelerinin KOBİ’leştirilmesi konusunu gündeme getirirken muhakkak ki önemli bir gerçeğe parmak basmaktadır. Ülkemizde KOBİ’ler toplam ihracat içindeki paylarını yüzde 62’den yüzde 67’ye çıkarırken ithalat içindeki payları yüzde 40 civarındadır. Bu gerçeğe dayanarak Başkan Olpak şu değerlendirmeyi yapıyor adı geçen röportajında: “Bu değeri daha fazla desteklemeliyiz. Cari fazla vermek için daha fazla döviz getirmek gerek. Bunun için de minimum dış girdisi olan sektörlere bakmalıyız. Ve biz de tarımı gördük.” 
Ülkemizde tarım sektörünün geleneksel üretim tarzından modern işletmeciliğe doğru geliştirilmesi üretimin artırılması açısından önemli bir katkı sağlayacaktır. Fakat günümüzde ve özellikle de ihracata konu olan ürünlerde en az üretim artışı kadar, hatta kanaatimizce ondan daha çok, katma değerin artırılması önem taşımaktadır. Daha fazla üretip fiyat rekabetine girerek üretimin pazarlanması uzun vadede de fazla getiri sağlamamaktadır. Ayrıca tarımsal ürünlere ilişkin olarak mukayeseli avantaja sahip olduğumuz ürün sayısı da oldukça sınırlıdır. Tüm ülkelerin global seviyede rekabete açıldığı dünyamızda bu gerçeğin göz önünde tutulması gerekmektedir. 
Sonuç olarak MÜSİAD Başkanımızın reçetesi doğrudur. “KOBİ’leştirilmiş tarımsal işletmeler” üretimi, hatta kaliteyi artıracaktır. Ama daha da önemlisi tarımsal ürünlerimizin katma değerinin artırılmasıdır. Bu konuda da girişimciliğin tarım sektöründe daha etkin bir duruma getirilmesi gerekmektedir. Genç girişimci adaylarımız tarım sektörünün imkanlarını gözden kaçırmamalıdırlar. Bu alanda ürün, pazar ve lojistik inovasyonu gibi uygulama imkanı olan tüm inovasyon alanlarını değerlendirmeye çalışmalıdırlar. 1987 yılındaki TMO’nun yeşil mercimek başarısı, 1990’lı yıllardaki kurtlu meyve ihracatı, son yıllarda kiraz ihracatı konusunda sağlanan başarılar tarım alanında girişimciliğin sahip olduğu potansiyeli ortaya koymaktadır. 

Son günlerdeki bir gazete haberine göre, geç kiraz hasılatı yapılan Hadim’de kirazlar sezon fiyatının 3-4 misli fiyatla ihraç edilmiştir. Geç kiraz hasılatı yüksekliği 1500-1800 metre olan alanlarda yapılmaktadır. Kısaca, aranır ve çalışılırsa tarımda da inovasyon imkanları bulunabilmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017