KOBİ'lerin önündeki engeller (3)
Dokunmasak olmaz.
İhracatımız yine rekor kırarak 14 milyar ABD Doları'na yaslandı. Dış ticaret madalyonunun arkasındaki ithalat rakamlarının artışı, tedirgin edici boyutlarda olmasa da ihracattaki bu artışların keyfini çıkarabilsek.
Çuvaldızı başkalarına rahatça batırıp, kendimize iğneyi ayırınca, iğneyi batırmanın etkili olabilmesi için bu işlemi birkaç kez yapmak gerek derim.
Geçen sohbetimizde, bazı konulara patronların penceresinden bakarak yorum yapmaya çalışmıştık. Bugün de çalışan penceresinden bakarak neler nasıl görünüyor diye bakalım. İlginçtir ki bugün itibariyle dış ticaret işinde çalışan ve hatta yönetici pozisyonunda olan birçok kişinin mesleki bilgilerinin olması gereken düzeyde olmadığını gözlemliyoruz. Nedenine indiğimiz zaman da gördüklerimiz, bizleri hem irkiltiyor ve hem de endişeye sevk ediyor.
Neden mi?
Birinci neden, meslek erbabının bilgilerini güncel tutmamaları.
Her meslekte olduğu gibi, dış ticaret mesleğinde de kaçınılmaz bir şekilde değişmeler ve yenilenmeler oluyor. Dış ticaret işinin gerek yönetim ve pazarlama ve gerekse uygulama bölümlerinde çalışanların ciddi bir kısmı, ustadan gördükleri ve kulaktan duydukları gibi çalışmaya devam ediyorlar. Oysaki hayat farklı bir şekilde yürüyor. Teslim şekilleri/INCOTERMS 1930’lu yıllarda başladığı macerasına son zamanlarda her on yılda bir değişik bir elbise giyerek devam ediyor. Amma ve maalesef teslim şekillerini, "Taşımayı ben (ihracatçı) öderim veya o (ithalatçı) öder" mantığına sıkıştırıp, neredeyse bugün mevcut olan 11 kuralın hepsini dışlayan o kadar çok kişi var ki inanamazsınız. Hem de bunların arasında, yaptıkları yanlış uygulamaları hararetle savunup "Hocam bunları biz yıllardır böyle yapıyoruz, yanlış olsalardı olumsuz bir sonuçla karşılaşmaz mıydık" diyenleri bir görseniz.
Dahası var…
Hatta son yayınlanan 2010 kurallarını 2015 yılında bile bilemeyip, hala 2000 yılı kurallarını anlatan anlı şanlı öğretim üyelerine bile rastlamak mümkün.
Ödeme şekillerinin her birinin kendisine özgü risklerinin farkında olmayıp, en güvenli liman diye akreditife sarılıp, onca güven unsuruna karşın parasını alamayanların "İyi de bu akreditif denilen ödeme şekli en güvenileni değil miydi" diye soran yönetici ve uygulamacılara ne diyelim?
Arada bir de olsa yine yöneticilere dokunalım.
Yurt dışından gelen müşteriye “Aman kaçmasın" diye yaklaşıp, her şeyi müşterinin koşullarına uydurmaya çalışmaya ne diyelim. İhracata, olası olumsuzlukların hiçbirini düşünmeden girmenin sonuçları ne olabilir diye düşünmeyenlerin sonu ne olacak?
"Hocam sözleşme yapmak isteyince, alıcıyı ürkütüp kaçıracağız diye korkuyoruz" diyen yöneticilere ne demeli? Net konuşmayıp, olumsuz sonuçlarda kaçacak kapı mı bırakıyorlar?
Daha önce de söyledik "Kurt dumanlı havayı sever" amma o dumanlı havanın içerisinde daha usta bir kurt da olabilir.
Sözün özü şu ki bilginin gücü, güncel olduğu kadardır.
Kendimizi ve çalışanlarımızı güncel bilgi ile donatmanın bizlere katkısı paha biçilmez.