KOBİ'lerde yönetim ve kurumsallaşma

Hakan OKAY
Hakan OKAY Helikopter Bakışı [email protected]

Önceki yazılarımda, dünyada yeniden alevlenen ticaret savaşlarına ülkemizin ayak uydurabilmesi, hatta bu krizden fırsatlar yaratabilmesi ve dünya ile rekabette avantaj sağlayabilmesi için, aileler ve öğrencilerin neler yapmaları gerektiği ile ilgili düşüncelerimi ve önerilerimi kaleme almıştım.

Bu yazımda özel şirketlerin; başta küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin yapmaları gerekenleri ile devam edeceğim.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler), ülke ekonomisinde büyümeye katkıda bulunmaları, ihracatımızın arttırılması, yeniliklerin yapılması, dengeli bir gelir dağılımı sağlama, katma değer ve istihdam yaratma açısından, sosyal ve ekonomik kalkınmada anahtar bir rol üstlenmektedirler.

Ülke ekonomimizin önemli yapı taşları olan bu işletmeler, girişimci yeteneğe ve ruha sahip, başkalarının bakıp da göremediği fırsatları görüp, değerlendiren ve cesaretleri sayesinde, -hatta bazılarının- sıfır sermaye ile borçlanarak, risk alarak yatırım yapan girişimcilerimiz tarafından kurulmuşlardır.

Günümüz küresel rekabet koşullarında bu işletmelerin ayakta kalabilmeleri için, işletme sahiplerinin ve yöneticilerinin, bu kez yönetim ve organizasyon alanında cesur adımlar atmaları gerekmektedir.

Peki, neler yapılmalıdır?

• Eğitim

İşletmelerde bilimsel yöntemlerle çalışmak, işletmelerin verimli olabilmeleri, rekabet edebilmeleri ve beklenen karlılığı elde edebilmeleri için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bunu sağlayacak olan yöneticilerin eğitim düzeyleri, eğitim faaliyetlerindeki yeterlilikleri ve yönetimsel yetenekleri bu açıdan son derece önemlidir.
Kuşkusuz, işin başında olan girişimci ve yöneticilerin bugüne kadar almış oldukları eğitim ve deneyimleri son derece değerlidir, ancak değişen dünyaya uyum sağlayabilmek, rekabet edebilmek ve verimliliği arttırabilmeleri için yeni ve farklı teknikleri öğrenmeleri ve uygulamalarını sağlamak için, hem mesleki, hem de bireysel gelişimlerine katkı sağlayacak eğitim, öğretim, kurs, seminer, atölye çalışması, workshop, fuar, konferans ve benzer faaliyetlere katılmaları kaçınılmazdır.

• İş Çevresi (Network)

Günümüz koşullarında, “İçe dönük”, yani sadece kendi işletmesi ve müşterileri ile ilgilenen yöneticilerin başarılı olmaları zordur. Oysa, “Dışa dönük”, yani tüm sektörlerle ilgilenen, rakip işletmelerle tanışan, uluslararası platformlarda görünen, meslek kuruluşlarına, derneklere, sanayi ve ticaret odalarına üye olan, üniversitelerde sunumlar yapan, mesleki çevresini genişleten, yeni iş alanları bulmak için araştırmalar yapan yöneticiler başarılı olacaklardır.

• Bilgi Yönetimi

“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz” diye bir söz vardır. Sokrates “İyi olan tek şey bilgi, kötü olan tek şey bilgisizliktir” diyerek, bilginin önemini vurgulamıştır. Birçok sektörde, hangi büyüklükte olursa olsun işletmelerin gerekli bilgilere yeteri kadar ulaşamadıkları veya ellerindeki bilgileri yeteri kadar ve zamanında değerlendirmediklerini görmekteyiz. Tabii ki, bilgiyi doğru kullanan ve bunun sayesinde çok başarılı işler yapan işletmeler de bulunmaktadır, ama bu işletmelerin genellikle kurumsallaşmış, belirli bir büyüklüğe erişmiş, hatta uluslararası boyutlara ulaşmış işletmelerdir.

Üretimde veya her türlü hizmette son teknolojiyi bile kullanan işletmeler, pazar, rekabet, müşterilerin veya tüketicilerin beklentileri konusunda bilgiye sahip değiller ise, verimli olmaları ve büyümeleri çok zordur. Bir örnek vermek gerekirse; tüketicilerin yeni beklentilerini ya da eğilimleri konusunda bilgi sahibi olmayan işletmeler, hem mevcut müşterileri tatmin edemeyecekler, hem de rakip işletmelerin geliştirdikleri yeni ürünlerle rekabet etmekte zorlanacaklardır.

İşler iyi giderken bile, işletmelerin gelecekte daha büyük hamleler yapmaları, işlerini genişletmeleri, yeni iş alanlarına ve pazarlara girmeleri için de doğru ve zamanında elde edilmiş bilgilere gereksinimleri vardır. Tek cümle ile ifade edilecek olursa: “Bilgi stratejik bir kaynaktır”.

Gelecekte daha fazla insan çalıştıran işletmeler değil, daha çok bilgiye sahip olan ve bu bilgileri doğru yerde ve zamanda kullanan işletmeler başarılı olacaktır.

• Kurumsallaşma

Uzun ömürlü olmak ve sağlıklı yaşamak sadece insanlara ait bir kavram değildir, şirketlerin de uzun ömürlü ve başarılı olmaları çok önemlidir. Eğer aile şirketlerinde yönetimin babadan oğula, oğuldan toruna geçmesi sağlıklı ve uygun koşullarda yapılmaz ise, başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bununla ilgili farklı kültürlerde bir çok atasözü bulunmaktadır. Örneğin, Amerika’da “Manşetsiz gömlekten manşetsiz gömleğe üç kuşak” (From shirtsleeves to shirtsleeves in three generation), İspanya’da ve Latin Amerika’da “Baba tüccar, oğul centilmen, torun dilenci” (Padre bodeguero, hijo caballero, nicto pordiosero), Brezilya’da “Baba zengin, oğul soylu, torun fakir” (Pai rico, filho nobre, neto pobre), Çin’de “Servet üç nesil sürmez” (Fu bu guo san dai) ve İtalya’da ise “Ahırdan yıldızlara, sonra tekrar ahıra” (Della stalle a la stella a la stalle) gibi sözler bulunmaktadır. Farklı kültürlerde kullanılan bu atasözleri, yönetimin önemini ve babanın kurduğu işin ve birikimin iyi yönetilemezse nesilden nesile aktarılamayacağını kanıtlar niteliktedir. Bu nedenle aile şirketlerinin doğru yöntemlerle kurumsallaşması gerekmektedir.

Kurumsallaşmanın en önemli göstergelerinden biri ve aile ile iş arasındaki dengenin kurulması açısından oldukça önemli olan “Aile Şirket Anayasası”dır. Bu anayasa, işlerin kurallar dahilinde işlemesi ve bu yazılı/yazısız kurallar çerçevesinde kişiler arasında oluşabilecek çatışmaların önüne geçilmesi sağlanmaktadır.

Aile Şirket Anayasası’nda, paranın ve gücün dağılımı, aile mülkiyeti ve mirasın dağıtılma koşulları açıkça belirtildiği gibi, ayrıca şirketin amacı, kültürü, aileye ilişkin gelenekleri, vizyonu, aile bireyleri arasındaki ilişkiler, personel ve profesyonel yöneticilere yaklaşım, yeni neslin yetişmesi, haleflik seçim kriterleri gibi pek çok konu da yer almaktadır.

Kurumsal yönetimin ortak paydasında yer alan “Şeffaflık”, “Hesap Verebilirlik”, “Eşitlik” ve “Sorumluluk” ilkeleri evrensel kurumsal yönetim ilkeleri olarak kabul edilmektedir.

Şeffaflık ilkesi ile, şirket ve paydaşları arasındaki bilgi akışının ve bilgi güvenirliğinin artması ve hızlanması sağlanmaktadır. Böylece bilgi, doğru, anlaşılabilir, eksiksiz ve zamanında kullanıcılara ulaştırılabilecektir.

Hesap verebilirlik, şirkette yetkiyi ve otoriteyi elinde tutan ve kullanan kişilerin nasıl bir yol izlediklerini, hangi yöntemlere başvurduklarını görmek, bunları nasıl kullandıklarının değerlendirilmesi için geleneksel mekanizmaları güçlendirmek amacıyla ön plana çıkmıştır. Bu ilke ile pay sahipleri ve şirket ile ilgili çıkarı bulunan tüm paydaşların, şirket yönetiminin almış olduğu kararlar hakkında, hesap sorma ve kararların neden alındığının açıklanmasını isteme hakkı söz konusudur.

Eşitlik ilkesi ise sadece yöneticiler ve paydaşları ele almamakta, aynı zamanda işletmenin tüm çalışanlarına karşı da terfi, ücret, iş güvenliği, izin gibi konularda eşit bir politika izlemesini gerektirmektedir.

Sorumluluk ilkesi, hem hissedarlar için değer yaratmayı hem de şirket faaliyetlerinin, toplumsal değerleri yansıtan kanun ve düzenlemelere uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesini hedeflemektedir. Yani şirket faaliyetleri, ilgili mevzuata, toplumsal ve etik değerlere uygun olmalıdır.

Bu yazıda KOBİ’ler için “Yönetim” konularından söz ettim, gelecek yazıda ise, “Üretim ve pazarlama” konuları ile devam edeceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Müşteri intikamı 10 Haziran 2019
Müşteriyi tanımak 18 Mart 2019
Dijital izler 10 Mart 2019