KOBİ’ler borca batıklığın farkında mı?
Küreselleşen ekonomide yaşanalar; son yıllarda ülkeleri ve şirketleri politik ve ekonomik dalgalanmalara karşı daha hassas bir duruma getirdi. Pandemiyle birlikte başlayan ve son dönemde döviz kurlarında ve faizlerde yaşanan dalgalanmalar sonucu, yabancı kaynakla borçlanan şirketlerin özkaynaklarını hızla kaybetmelerine neden oldu. Bunun sonucu olarak çoğu şirketler borca batık hale geldi.
Borca batıklık ve konkordato
Borca batıklık, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir. Finansal analize göre; aktiflerin yabancı kaynaklar veya borçlardan daha az olması olarak tanımlanmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre ise; sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması olarak tanımlanmaktadır. İcra İflas Kanunu’na (İİK) göre; Sermaye şirketleri, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık durumda olmalarına karşılık iflas öncesi konkordatoya başvurunun ön plana çıktığı görülmekte. Bazı hallerde ise, alacaklıların ilgili mahkemeye başvurusu üzerine borçlu şirket iflas kararlarıyla karşı karşıya kalabilmekte.
Borca batıklığın tespiti
Sadece şirketin kayıtlarına değil, özellikle varlıklarının rayiç değerlerine bakılmalı. Bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmaktadır. Şirketin mevcut kayıtları haricinde; mahkemece varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın ilgili kanunda belirtilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Borca batıklığa karşı alınacak tedbirler
Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde, toplantıya çağrılan genel kurul sermayenin tamamlanmasına veya sermaye artırımına karar verebilir. TTK çerçevesinde sermaye kaybı yaşanması halinde, şirketin genel kurulu çözüm için sermayenin azaltılmasına karar verebilecekken borca batıklık halinde bu yol anlamsız olup ancak ayni veya nakdi sermaye artırımına gidilmesi bir çözüm olabilecektir. İç kaynaklardan yapılacak bir sermaye artırımı borca batıklık durunu olumlu etkilemeyecektir.
Konkordato çare midir?
Zorda veya borca batık durumda olan şirketlerin konkordato taleplerinin kabulüyle birlikte, verilecek üç aylık “geçici mühlet” ile kanunda belirtilen görevleri yerine getirmek üzere konusunda uzman bir veya üç kişiden oluşan “konkordato komiser heyeti” görevlendirilir. Komiserlerin verecekleri raporlar doğrultusunda 3 aylık geçici mühlet sonrası şartların olumlu olması halinde 12 aylık “kesin mühlet” verilir. Lüzum görülmesi halinde 3 aylık geçici mühlet 2 ay, 12 aylık kesin mühlet ise 6 ay uzatılarak süreç 23 aya kadar uzayabilmektedir.
Tüm bu süreçlerin sonunda, konkordatonun ilgili mahkemece tasdiki sonrası, atanacak bir “kayyım” denetiminde projede öngörülen sürede (vadelerde) alacaklıların alacaklarına kavuşabilme imkânı doğmaktadır. Ancak, ilgili mahkeme tarafından tasdik edilmemesi veya “iflas” kararı verilmesi halinde, dosya iflas masasına devredilmekte olup, alacaklılar için zorlu yeni bir süreç başlamış olacaktır.
Sonuç olarak;
TTK ve İİK açısından borca batıklığın tespitinde, işletmelerin kayıtlı değer üzerinden hazırlanmış bilançoları değil rayiç değer esasına göre düzenlenmiş bilançoları dikkatte alınmalıdır. Süreklilik esasına göre düzenlenen bilançoların, yani kaydi bilançoların şirket yöneticilerini yanıltmaması gerekir. Çünkü borca batıklığın tespitinde esas alınan bilanço rayiç değer bilançosu olmalıdır.
Özvarlığını kaybetmiş ve borca batık durumda olan şirketlerin konkordatoya başvurmaları geçici bir çare olabilir. Asıl yapılması gereken kalıcı çözüm ise, yabancı kaynak yerine öz kaynak yaratmak olmalıdır. Kaldı ki, gelinen noktada birçok işletme yabancı kaynak bulmakta bile zorlanmakta, kaynak bulunması halinde ise maliyetinin çok yüksek olduğu görülmekte. Bir an önce, KOBİ’lere KGF türünden kaynak yaratılması elzem hale gelmiştir.