KOBİ'lere daha çok fikir gerek!
Son iki haftadır önümüzdeki dönemde bizi bekleyen değişim dinamiklerinden söz ediyoruz. Önce 2011'in tüketici trendlerini ele aldık, geçen yazımızda ise fırsatlardan ve tehlikelerden söz ettik. Bu yazıda ise küçük ve orta boy işletmeler özelinde, önemli bir kaç noktaya vurgu yapmak istiyorum.
Biliyorsunuz, son dönemde üzerinde en fazla konuşulan konulardan bir tanesi, üretime dayalı sürdürülebilir bir büyüme sağlanması ve bu yolla istihdamın artırılması. Ancak gerek iç tasarruf oranındaki düşüklük, gerekse üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılığı, bu konuda başarı sağlanmasının önündeki en büyük engeller. Ekonomi politikasını oluşturanlar ve bu konuya katkı veren sivil toplum kuruluşları, istihdam ve sürdürülebilir büyüme için bir yandan küçük ve orta boy işletmelerin geliştirilmesi, bir yandan da bu işletmelerin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün yetiştirilmesi için çeşitli projeleri hayata geçiriyorlar. Bu konudaki haberleri DÜNYA'dan ayrıntılarıyla izliyorsunuzdur.
Bu haberlerden, KOBİ'ler için KOSGEB tarafından kısa süre önce dağıtılan kredilere yeni bir paket ekleneceğini, ilk kez iş kurmak isteyen işsizlere 27 bin liralık hibe yapılacağını, kalifiye eleman yetiştirmek için ülke çapında TOBB ile birlikte eğitim faaliyeti yürütüleceğini öğreniyoruz. KOSGEB'in bundan sonra proje ve iş planı getiren işletmelere destek sağlaması da, 27 bin liralık hibeden yararlanacak kişilerin girişimcilik eğitiminden geçirilmesi de elbette olumlu gelişmeler. Ancak KOBİ'lerin iş planı yapma yeteneği kazanması veya çok sık dile getirilen "finansa erişim" olanaklarının artırılması, bu işletmelerin sürdürülebilir bir büyüme-gelişme sürecine girmesi için ne yazık ki yeterli değil. Çünkü günümüzde başarılı bir iş modelinin belirli bir ürün veya hizmet üretimi fikri üzerine değil, pazar ihtiyacı ve ticari yenilik (inovasyon) üzerine bina edilmesi gerekiyor. Oysa Türkiye'de firmaların ezici çoğunluğu iş fikirlerini hâlâ bir ürün ve hizmet üzerine inşa ediyorlar, "büyüme"yi "daha fazla yatırım" ve "daha fazla üretim"le eşdeğer görüyorlar.
Günümüzde yeni kurulan veya zaten var olan bir işletme, ister küçük, orta veya büyük olsun, ister ürün veya hizmet üretsin, ister son tüketiciye veya işten işe üretim yapsın, üretim odaklı olmaktan çıkıp pazar, müşteri ve inovasyon odaklı bir yapıya kavuşmadıkça sürdürülebilir bir başarı yakalaması oldukça zordur. Bu nedenle "iş planı" veya "finansa erişim" gibi kavramlar bir işletmenin büyüyebilmesi için önemli olmakla birlikte, ancak "iş fikri"nin gerçekten işe yarar olması durumunda bir işe yarayabilir. Bu iş fikri yeni hayata geçecek bir fikir olabileceği gibi, var olan işin nasıl büyütülebileceğine dair bir iş fikri de olabilir. Böyle bir iş fikri için de, her zaman söylediğimiz gibi pazar bilgisi ve yaratıcılığın bir araya getirilmesi gerekiyor. Bu iki yetenek de daha çok araştırma, içgörü, sezgi ve duyarlılıkla ortaya çıkıyor.
Bu özelliklerin elbette yeni bir girişime hazırlanan işsiz birisine 20-30 saatte kazandırılması zordur. Veya hibe yapacağınız girişimcileri seçerken uyguladığınız küçük bir testle bu tür özelliklere sahip insanları belirlemeniz de pek mümkün olmayabilir. Ama görece daha büyük, orta boy işletmelerden başlayarak böyle bir kültürü zaman içinde yaygınlaştırmak mümkündür ve üstelik gereklidir. Ayrıca ilk-orta öğretimin ve üniversitelerin daha araştırmacı ve yaratıcı kişilikler geliştirmeye odaklanması da uzun vadede sorunun çözümü için en önemli anahtardır.
Kısaca özetlemek gerekirse, ne kadar büyük mali ve insani zorluklarla boğuşurlarsa boğuşsunlar Türkiye'deki KOBİ'lerin artık dünyadaki gelişmelere, küresel trendlere ve insanlara daha fazla zaman ayırması, işlerini daha fazla pazarlama odaklı görmeye başlaması gerekiyor. Bu aynı zamanda daha fazla ekonomi, daha fazla politika, daha fazla pazar bilgisi, kısaca daha fazla duyarlılık ve daha fazla araştırma geliştirme anlamına geliyor...
Bu arada 2010 yılının bizim için de önemli bir gelişmeye sahne olduğunu söyleyelim. Pazarlama alanında danışman ve mentor olarak çalışan Nesteren Şencan Görgülü'yle birlikte hazırladığımız "Pazarlama 3.0 - Yeni çağın pazarlama yaklaşımı" adlı kitabımız aralık ayının ortasında kitabevi raflarında yerini aldı. Bu köşeyle aynı adı taşıyan kitapta özellikle Türkiye'deki KOBİ'ler için en karmaşık konulardan biri olan pazarlamanın en yalın şekilde nasıl ele alınabileceğini göstermeye çalıştık. KOBİ'lerin en temel sorunlarından biri olarak gördüğümüz, "Satın alınmaya hazır bir ürün ve hizmeti geliştirebilme becerisi"nin nasıl kazanılabileceği üzerinde durduk. Kitapla ilgili ayrıntılı bilgilere www.pazarlama30.com adresinden ulaşabilirsiniz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Pazarlama 3.0 fikriyle ilgili öneri ve katkılarınızı, ayrıca kitabımızla ilgili eleştirilerinizi bekliyoruz.