KOBİ sorunu:Açık istihbarat
"İstihbarat" kavramı, popüler kültür nedeniyle hemen ülkelerin gizli haber alma örgütlerini ve onların da çirkin yüzlerini akla getirdiği için sempatik değil.
Oysa, istihbaratın bir altın kuralı var: "Meşhuru, meçhule izletmeyeceksin!"
Bir konuyu izlerken, konuyla ilgili temel kavramların ve mesleki terimlerin bileşenlerine ve bağlamlarına hakim değilseniz, algılama eksikliği yaratır; yanlış algılamalar yanlış sonuçlara sürükler sizi.
Eğer size, Koç Sistem,Bilgi ve İletişim Hismetleri A.Ş.'nın Günseli Aksoy'un çevirisi ile Jeff Howe'nin Cromdsourcing adlı eserinden, "… iyi tanımlanmış durağan rollere sahip üreticiler ve tüketiciler vardı.Ama internet ve silikon çipin düşen maliyeti sayesinde üretici ile tüketici arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başladı" der; rollerdeki hızlı değişmenin işyeri ömürlerini kısalttığını söylersem, çoğu okuyucu için bu somut bir anlatım olur;benim anlatım biçimim size etkin bir istihbarat sağlamaz.
Çorum'da çarşıda eli taşın altında olan bir girişimci aynı olguyu şöyle anlatır: " Daha on-yirmi yıl önce dedelerden kalan işyeri, torunun geçim kaynağı olabiliyordu. Ürün, kalite, rakip ve müşteri öylesine değişiyor ki, bugün işyerimizde kendi iş yaşamımız süresince birkaç köklü değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz. Çocuklarımıza ve torunlarımıza devredecek iş alanları azalıyor."
Jeff How ve Çorumlu girişimci, karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini hızla değiştiren yeni üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüklerinin oluşturduğu yapı, işlev kültürden söz ediyorlar kendi kavram ve terimleriyle…
Aslında "ortak dil" konuşuluyor; ama kullanılan kavram,terimler ve onların bileşenlerine yüklenen değerler farklı olunca anlamak ve anlatmak güçleşiyor.
Üç eksik akla geliyor
Diyoruz ki,"… kriz sonrasında vadeler uzadı, büyük kuruluşlar, kendilerine girdi sağlayan KOBİ'lere daha uzun vadeli ödemeler, daha düşük fiyat dayatıyor; bu sistem KOBİ tasfiyelerine yol açıyor.Bir yasal düzenleme ile bu gidişat durdurulmalı; tasfiye önlenmeli."
Bu tür çağrılar özellikle KOBİ için çok yaygın.İstekler ile ulaşılan sonuçlar arasında ise bir uyum yok.
Üç eksik aklıma geliyor: Birincisi, KOBİ için taleplerimizi çok klasik, bilenen ve kanıksanmış yöntemlerle mi sunuyoruz? İkincisi, karar vericiler ile aynı anlamı yüklediğimiz bileşenlere sahip kavram ve terimler kullanamıyor muyuz? Üçüncüsü, istihbarat aktarırken, meşhurun karşısında meçhul konumuna mı düşüyoruz?
Şirket yönetiminde sorumlu iken temel tezlerimden biri şu idi: "Bir şirkette örgütlenmiş sendikaların yöneticileri işyeri sonuçlarıyla ilgili aynı derinlik bilgisine, ortak kavramlara ve terimlere, ortaklaşa belirlenmiş hesaplama yöntemlerine sahip değilse, toplu iş sözleşmeleri şirketin uzun soluklu gelişmesinin engeli haline gelir."
Tezimizin temel amacı da, "..miş'ler" üzerine tartışma erine, somut ve ortaklaşa yapılmış analizler üzerinde uzlaşma aramaktı. Bu konuda istediğimiz düzeye erişemedik ;ama metodun doğruluğunu bugün de savunuyorum. Biliyorum karşılıklı-bağımlılık ilişkileri ne kadar açıklığa, ortak dil ve anlayışa dayanırsa, uzlaşma kültürü de o kadar hızla ilerler.
Açık istihbarat paylaşımı
Açık istihbarat, " meçhulün meşhura tuzak kurmasını" önler…KOBİ adına söz söyleyenler, taleplerde bulunanlar, analiz yapanlar biz kendi aramızda bir "ortak dile" sahip miyiz?
Taleplerimizi dillendirdiğimiz kavramların bileşenlerini ve bağlamlarını tanımlayarak mı yola çıkıyoruz?
Taleplerimizin haklılığını, hepsinden önemlisi de yaratılan imkanlarda "adil paylaşım" olacağını kendi vicdanımızda meşrulaştıra biliyor muyuz?
Açık istihbaratla "meşhurla meçhulü" bir ortak anlayışta birleştirebiliyor muyuz?
Bize göre sıkıntı bu noktada: Hepimiz koro halinde bağırıyoruz; ama karşı taraf bu sesten gürültünün ötesinde bir şey anlayamıyor…Bir istihbarat, algılama ve anlatma sorumuz var gibi geliyor bana…