KOBİ realitesi
Sene 2015. Ortasına geldik. Bu yıl G20 dönem başkanlığı vesilesiyle yaptığı konuşmada Sn. Babacan “Ulusal kapsayıcılık altında, KOBİ’lere ağırlık vereceğiz. İstihdam KOBİ’ler aracılığıyla oluşuyor. KOBİ konseptine, tüm gündem maddelerinde yer vereceğiz. Örneğin finansal düzenleme söz konusuysa, KOBİ’leri yeterince hesaba katıyor muyuz? KOBİ’lerin uluslararası ticaret söz konusu olduğunda ihtiyaçlarıyla ilgileniyor muyuz?” diye sormuş. 2003 yılında yapılan KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı’nda da KOBİ ’leri geliştirmeye ve desteklemeye yönelik tanımlanan beş “Strateji Alanı”;
1) Girişimciliğin geliştirilmesi,
2) İşletme geliştirme,
3) KOBİ ’lerin uluslararası pazarlarla bütünleştirilmesi,
4) İş ortamının iyileştirilmesi,
5) Teknoloji ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesi,
olarak tanımlanmıştı. Aynı plan 2007 yılında tekrar önerilmiş. Sene 2015 hala soruyoruz. Ortada bir realite var. Türkiye’deki KOBİ sayısı, rakamlar çok sağlıklı, KOBİ tanımları aynı olmasa da yaklaşık Almanya’daki KOBİ sayısı kadar. Alman KOBİ’leri 745 milyar euro katma değer yaratıyor. Bizdeki KOBİ’lerin beşte biri, Almanya’daki KOBİ’lerin üçte biri imalat sanayiinde. Lafı uzatmadan, realite ortada. Bu realite nasıl değiştirilecek? Bir kere KOBİ’leri oy deposu olarak görmekten ve popülist politikalardan vazgeçmek lazım. Onlarca ülkede şahit oldum. İktidarlar ve iktidar heveslileri KOBİ’lerin oy potansiyellerini haklı olarak göz ardı edemiyorlar. Buraya kadar iyi ama KOBİ’lerin sorunlarının çözümleri de seçimden seçime yapılamayacak kadar temelde. Her konuda olduğu gibi kısa vadede çözüm getireceği hevesiyle yapılan her şey gibi, KOBİ’lerin sorunlarını da üç-beş senede çözeriz kafası da sorunları ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. En kısa vade ve kolay popülist çözüm!! Finansman. Amerikalıların bir lafı vardır: “Money talks bullshit walks”. Yani, para konuşur palavra yürür gider. Basarsın finansmanı, eh zaten KOBİ’lerin en başta gelen sorununun da finansman eksikliği olduğu sağır sultan tarafından bile duyuldu, hem popüler olursun hem de sorun çözüyor görünürsün. Popüler olursun ama finansmanın nereye gideceğini çok ama çok iyi irdelemezsen sorunu çözmez ağırlaştırırsın. Popülerliğin bir iki seçim zor dayanır. Finansmanın nereye gideceğini çok ama çok iyi irdelersen de KOBİ’leri memnun edemezsin. Bunu iyi yapmak zor kötü yapmak çok kolaydır. İyi yaparsan yatırım ve süreç maliyetleri yükselir. Kötü yaparsan hiç yapma daha iyi. Şimdi bakın size bir okur mektubunun bir kısmını hiç düzeltme yapmadan aynen veriyorum.
“sn Osman ata ATAÇ
kobiler,le ilgılı yazılarınız okuyorum aklımdakıları sızınle paylaşmak istedim vede yazmaya kadar verdım belkı dılın sürder ımla hatası çok yaparım, eee ilkokul mezunu olmamdan dolayıyı olması gerek, 2008 yılındakı krız den sonra batan büyüklü küçüklü pek çok ölçeklı sayıları çok fazla üreten fırma batmıştır bu fırmalar yüzlerce bınlercesı yurtdışına üretdıklerımı satan ben bır kac tanesını yazacam tekstil, jenatör, plasıktık dönüşüm, aydınlama dıreklerı, otoyol korkulukları, çiva, çivi, çelik halat, otomobıl yedekparça, narancıye, sandevinç panel, yani Avrupa makınalarınla yapılan vede avrupanın yapmadığı işlerı türkıye, işçilik vede sıgorta ucuz olması sebeplerinden dolayı Avrupalı bızm gıbı ülkelere yaptırıyor kendı markasını basıyor,, Avrupa, bankaları, parayı bollaştırınca yatırım yaban fırmaları balon gıbı şişirdi, yatırım vede makına alımları çogandı hepsı alman kökenlı ıtalyan kökenlı makınalar batan fırmalardan bankalar leasıng bu makınlara el konundu vede leasıng depolarında hurda bır sekılde duruyor üretım yok işçi isisz gerekçe borççu var”. Okur daha sonra bu depolardaki makinalar için bir öneri de getiriyor.
Bu okurun anlattığı durumun aynı yıllar önce Almanya’da biriken gurbetçi paralarını yatırım olarak Türkiye’ye çekmek için kullanılan politikalar sonucu yaşandı. O zamanlar bu politika o kadar başarılı oldu ki!! Özellikle Anadolu’nun her tarafında çıtır pıtır fabrika açıldı. Bunların çoğu kooperatif türü işletmelerdi. Para geldi ama iş olmadı. Geçmiş zaman şimdi hatırlamıyorum kaç tanesi ayakta kaldı ama okurun dediği gibi depolar alacaklara karşı el konulan makinelerle doldu, fabrika binaları kitlendi. Kısacası dostlar para saadet getirmedi, getirmeyecek. Peki ne yapalım?
Şu klasik hataları tekrarlamayalım:
1) KOBİ’lere firma desteğinden çok iş ortamının düzeltilmesine yoğunlaşalım,
2) Kaynak sağlayacağız diye didineceğimize kaynak kullanım becerilerine yoğunlaşalım,
3) Finansman eksik kaynaklardan sadece bir tanesidir ve kaynak kullanım becerisi sadece kaynağın tedariki değildir. Onun için şu işe tümden bir bakalım.
Kaynak kullanım becerisini kaynak tedariki olarak algılayan, finansmanı ‘en önemli ve adeta tek’ kaynak gören, iş ortamını geliştirmeden finansman sağlayarak KOBİ’leri kurtarmaya kalkan girişimler başarılı olamazlar. Şimdi akılınıza geliyordur: “Hoca o olmaz bu olmaz diyorsun, ya ne olur söylemiyorsun” diye. Okurlarım bilirler, neyin olmadığını, neyin olmayacağını söylemek yetmez düşüncesindeyimdir. Hatırlamayanlar defalarca verdiğim aydın tanımıma bir baksınlar. Aydın statükoyu beğenmeyen, alternatif üretecek bilgi, beceri ve deneyime sahip, alternatif üreten ve ürettiği alternatifi savunana derler. Eh! Ben de kendimi aydın sananlardanım.
Sağlıcakla kalın.