Koalisyon şartı: “Sıkılmış yumrukla el sıkılmaz!”

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Yukardaki söz Gandi’ye atfedilen bir özdeyiş. Mohandes Karamçand Gandi (1869-1948) veya kendisine Tagore (1864-1941) tarafından verilen ve Sanskritçe'de “Yüce Ruh” anlamına gelen daha çok bilinen adıyla Mahatma Gandi’nin bu sözüne ülkemizin bugünkü politik gündeminde iyice kulak verilmesi gerekiyor.

Evet, “sıkılmış yumrukla el sıkılmaz!” El sıkışıp tokalaşabilmek için elin açılması gerekiyor. Anlaşmanın yolu buradan geçiyor. Anlaşmak için de karşılıklı güven gerekiyor. 

Evet, bugünlerde 7 Haziran seçim sonuçlarının bir gereği olarak ortaya çıkan koalisyon için de siyasi partilerimizin yumruklarını sıkması değil, ellerini açmaları lazım.

Önemli olan memleket yararına en uygun koalisyon alternatifinin gerçekleştirilmesi. Bunun için hem geçmişin başarısız koalisyonlarından ders alınması ve hem de başarılı koalisyonlarından ders çıkarılması gerekiyor. Geçmişin hata ve sevaplarıyla değerlendirilmesi önem kazanıyor. 

Hele hele bir de geçmişte, “keşke şöyle bir koalisyon kurulsaydı” diyebileceğimiz dönemler var ki, en çok ders alınması gereken tecrübeler de onlar. 

Demokrasi tarihimizde siyasi partilerin iktidara gelmek için yaptığı 17 seçim oldu. Bu seçimlerden altı tanesinden sonra (1961, 1973, 1977, 1991, 1995, 1999) çeşitli koalisyon hükümetleri kuruldu. 

Koalisyon ihtiyacı ilk kez 1961 seçiminden sonra ortaya çıktı. 

DP’nin 1950’li yıllar boyunca 10 yıl aralıksız sürdürdüğü iktidar seçimle değil bir askeri darbeyle son buldu. 

27 Mayıs'ta demokrasiye birbuçuk yılı aşan bir süre ara verildikten sonra 15 Ekim 1961 tarihinde tekrar seçime gidildi. 

1961 seçiminde oyların yüzde 36.72’sini alan İsmet İnönü başkanlığındaki CHP birinci parti oldu. Yasaklanan DP yerine kurulan emekli general Ragıp Gümüşpala başkanlığındaki Adalet Partisi (AP) de oyların yüzde 34.78’ini alarak ikinci parti olmayı başardı.

Bu seçimde hiçbir parti tek başına hükümet kurmaya yetecek çoğunluğu sağlayamadı. Böylece 1961 seçimiyle demokrasi tarihimizde ilk kez koalisyon kurma mecburiyeti ortaya çıktı.

Askeri darbe döneminin resmen sonlandırıldığı fakat –özellikle ilk yıllarında – fiilen devam ettiği bu yıllar Türk demokrasisi için çok kritik bir nitelik taşıyordu. Dört ayrı koalisyon hükümetinin kurulduğu 1961-1965 döneminde iki kez askeri darbe teşebbüsü gerçekleştirilmesine rağmen parlamento 1965 seçimine kadar varlığını sürdürdü. 

Bu başarıda dönemin ilk koalisyon hükümeti olarak birinci ve ikinci partiler arasında kurulan CHP-AP koalisyonu çok etkili oldu. CHP-AP koalisyon hükümeti 20 Kasım 1961 ile 25 Haziran 1962 arasında yedi ayı aşan çok kritik bir dönemde görev yaptı. 

1965 ve 1969 seçimlerini Süleyman Demirel başkanlığındaki AP kazandı. Her iki seçim sonrasında da koalisyona gerek kalmadı.

Maalesef 1969 seçimi sonrası Süleyman Demirel’in başkanlığında kurulan AP Hükümeti iki yılını tamamlayamadan 12 Mart 1971 askeri darbesi ile son buldu. Ülkemizin demokrasi yolculuğu bir kez daha yol kazasına uğradı.    

1973 yılında tekrar seçime gidildi. Bu kez Bülent Ecevit başkanlığındaki CHP geçerli oyların yüzde 33.29’unu alarak birinci parti oldu. Süleyman Demirel başkanlığındaki AP ise yüzde 29.82 oy oranıyla ikinci sırayı aldı.

Yine koalisyon zorunluluğu ortaya çıktı. Ama bu kez seçimden iki büyük parti olarak çıkan CHP ve AP arasında bir koalisyon gerçekleştirilemedi. CHP, geçerli oyların yüzde 11.80’inin alan Necmettin Erbakan başkanlığındaki Milli Selamet Partisi (MSP) ile koalisyon kurdu. Bu koalisyon döneminde gerçekleştirilen 1974 Kıbrıs Barış Harekatı gibi bir başarının koalisyonu güçlendirmesi gerekirken, tersine sonunu getirdi. CHP-MSP koalisyonu bir yılını tamamlayamadan dağıldı.

Arkasından Türkiye tam bir istikrarsızlık dönemine girdi. CHP ile AP arasında gerçekleştirilebilecek bir büyük koalisyon alternatifi gündeme bile getirilemedi. İki büyük parti anlaşma yerine sürekli bir sürtüşme yoluna girdi. Ülkedeki cepheleşme istikrarsızlık ve kaos ortamı yanında terör olayları da tırmandı. 

Bu sürece 1977 seçimleri de bir çözüm getiremedi. Bu seçimde Bülent Ecevit başkanlığındaki CHP yüzde 41 oy oranı ve 213 milletvekili ile birinci parti oldu. Süleyman Demirel başkanlığındaki AP oyların yüzde 36’sını alarak 189 milletvekili ile ikinci sırayı aldı. Yine koalisyon zorunluluğu doğdu. 

Politik ve ekonomik istikrarsızlığın, terör ve kaos ortamının iyice tırmandığı bu dönemde tek akılcı çözüm olan CHP ile AP arasında kurulabilecek bir büyük koalisyon yine gerçekleştirilemedi. 

Bu dönemde Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel müşterek bir koalisyonda bir araya gelemediler. Fakat kendi başkanlıklarında öteki küçük partilerle kurdukları koalisyon hükümetleri ve tek başına kurdukları azınlık hükümetleri başarılı olamadı. İstikrarsızlık, kaos ve terör tırmanarak devam etti. Dönem yine bir askeri darbeyle, 12 Eylül 1980 darbesiyle sonlandı.

Askeri darbe hükümeti döneminde ülkedeki tüm siyasi partiler kapatılmıştı. Bu nedenle 1983 yılında seçime yeni partiler girdi. Bu seçimde Turgut Özal’ın başkanlığında kurulan Anavatan Partisi (ANAP) geçerli oyların yüzde 45.14’ünü alarak tek başına iktidar oldu. 

ANAP 1987 seçiminde de geçerli oyların yüzde 36.31’ini alarak tek başına iktidarını sürdürdü. 

1991-1995, 1995-1999 ve 1999-2002 dönemleri de koalisyonlarla geçti. Bu dönem koalisyonlarının yeterli başarıyı gösterememesi ülkede genel olarak koalisyonlara karşı olumsuz bir değerlendirmeyi de beraberinde getirdi. 2002, 2007 ve 2011 seçimlerinde ise Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tek başına hükümet kuracak çoğunluğu sağlayarak aralıksız olarak 13 yıla yakın bir süre iktidarını sürdürdü. 

Şimdi, 7 Haziran 2015 seçimleri yine bir koalisyon hükümetin kurulmasını gerekli kılıyor. Aksi takdirde tekrar bir seçime gidilmesi gerekecek. Bunun da özellikle ekonomik maliyetinin epeyce yüksek olacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla başarılı olabilecek bir koalisyon hükümetinin kurulması arzu ediliyor. Bu bağlamda geçmiş koalisyon deneylerinin değerlendirilip gerekli derslerin çıkarılması önem kazanıyor.

Kanaatimizce 27 Mayıs askeri darbesi sırasında yapılan 1961 seçimlerinden iki büyük parti olarak çıkan CHP ve AP arasında kurulan büyük koalisyon en başarılı ve belki daha doğru bir deyimle en hayırlı koalisyon oldu. Bu sayede ülkemizin tekrar demokrasi rayına oturtulup 1965 seçimiyle askeri darbe döneminin sonlandırılması sağlandı.

Bir de “keşke koalisyon olsa daha iyi olurdu” diyebileceğimiz dönemleri de hatırlamakta yarar var.

Herhalde en büyük keşkelerimiz 1973 ve 1977 seçimlerinden sonra yaşandı. Her iki seçimden sonra en uygun koalisyon herhalde yine CHP ve AP arasında kurulacak bir büyük koalisyondu. Hele hele 1977 seçiminden sonra kurulacak bir büyük koalisyon ülkeyi 12 Eylül 1961 askeri darbesinden bile kurtarabilir, ülkemizde demokrasi sürecinin daha sağlam bir şekilde yerleşmesine önemli katkı sağlayabilirdi. Daha sonraki yıllarda Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel ile Başbakan olan Bülent Ecevit’in uyumlu çalışmasını gördükten sonra bu keşkemizin ne kadar geçerli olduğunu daha iyi anladık.  

Umuyor ve diliyoruz ki, geçmiş yılların bu tecrübelerinden sonra, 7 Haziran 2015 seçimi ülkemiz için en hayırlı koalisyonun gerçekleşmesi sağlanır. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu yapısal değişimler başarılı bir şekilde gerçekleştirilir.           
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017