Koalisyon protokolleri ve bir öneri

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Toplumsal yapı, kaynaklar ve değerler üzerine inşa edilir.

Toplumsal yapının işleyişi ve verimi “yönetişim kalitesine” bağlıdır. Yönetişim kalitesi de, karar alırken “eğilimleri gözleme ve içselleştirmesiyle” ilgilidir.

Milli irade kimseye tek başına hükümet kurma yetkisi vermedi. Şimdi koalisyon görüşmeleri başlayacak, uzlaşma sağlanırsa da “koalisyon protokolleri” imzalanacak.

Diyorum ki ülkemizi geleceğe hazırlarken “etkin yönetişim” hedefleniyorsa, siyasi partilerimiz aşağıda sıralayacağımız “genel eğilimleri ve benzerlerini” mutlaka karar sürecinin parametreleri olarak değerlendirmeli, protokollere taşımalı:

1. Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu aşamasına geçişin ne anlam ifade ettiği irdelenmeli, gereklerinin ne olduğu tanımlanmalı ve metinlerde yerini almalı.     
2. Ekonomide “güç odağı kaymasının” ana akım rekabet koşullarını nasıl etkilediği, bu bağlamda ülkemizin hangi stratejik pozisyonları alması gerektiği protokollere taşınmalı.
3. Göçler, refah arayışı, kentleşmenin yarattığı “yakınlaşma ve yarışmanın” rekabet gücü ve sürdürülebilir kalkınmaya etkileri sorgulanmalı.

Orta sınıf önemli

4. Bilim ve  teknolojik değişmelerin yarattığı “ulaşılabilirlik ve erişebilirlik” olanaklarının kalkınma sürecini hızlandırmadaki rolünü ve işlevini netleştiren maddeler protokol metinlerinde yerini almalı.
5. Tüketici harcanabilir gelir yapısının değişmesi, orta sınıfın yükselmesi, orta sınıf değer, beklenti ve davranışlarındaki değişmenin kaynak kullanımına etkileri tartışılmalı.
6. Algılar, “yerel ve doğrusal” işleyişten; hızla “üstel ve küresel” işleyişe kayıyor. Bu algı değişiminin “toplumsal bilincin yükseltilmesi” için kullanılmasının gerekleri ortaya konmalı.
7. Üretim, emek-sermaye ekseninden yaratıcı-yenilikçi eksene kayıyor. Yaratıcı yıkıcılık süreci hızlanıyor. Hızlanma ekonomilerde “sürekli kriz” koşulları yaratıyor. Yaşananlar çok hızlı refleks gerektiriyor. Temel sorunlarımızdan biri olan “hızlı refleks” konusunda yapılması gerekenler strateji içeren bir kavram çerçevesinde tanımlanmalı.

Düşünce ve inanç özgürlüğü

8. Verileri malumata, malumatları bilgiye, bilgileri anlamaya, anlaşılanı uygun ürün ve hizmetlere dönüştürebilme yeteneği entelektüel kapitalizmin temel girdisini oluşturuyor. Bu konuda özellikle eğitim sistemimizde “düşünce ve inanç özgürlüğü sınırları” net olarak tanımlayan yeni bir yapılandırma üzerinde mutlaka uzlaşılmalı.
9. “Entelektüel ve sistem kapasitesinin” zenginlik üretiminde belirleyici rolü dikkate alınarak, her iki kapasitenin nasıl geliştirileceği üzerinde bir “ulusal ortak görüşte” birleşilmeli.
10. “Kırsal kültür” hızlı biçimde değişirken, “kent kültürünün” oluşmasında güçlükler yaşanıyor: Kapsayıcı ve işleyen kurumlar yaratamadığımız için “topluluk ilişkilerinden”  “toplum ilişkilerine” geçişin boşluklarından beslenen “kasaba kültürü” gelişmemizi engelliyor. Ekonomideki patinajın nedenlerinden biri olan kasaba kültürünün nasıl aşılacağı üzerinde bir uzlaşma sağlanmalı.

Akılcılık, dünya genelindeki eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeler ile kendi olanak ve kısıtlarımız arasında denge kurmaktır. Yukarıda çok kısa başlıklar altında sıralanan “genel eğilimleri” gözetmeden, gelecek inşa eden bir yönetişim temeli oluşturulamaz.

Eğilimlerle ilgili saptamaları aktarmayı sürdüreceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar