Koalisyon mu, seçim barajı düşürüldükten sonra erken seçim mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Siyasetçi olmak niye kolay değil, 7 Haziran'da bir kez daha anladık. Bir seçim yapılır ve tüm partiler bu seçimden galip çıkabilir mi, çıkabiliyormuş meğer bunu gördük. 

Oyu azalan da galip, sabit kalan da, tek başına iktidar olacağı iddiasıyla yola koyulup patinaj yapan da, emanet oylarla barajı aştığını bilen ve bunun idraki içinde olan da... Herkesin galip geldiği bir seçim... 

Bu durum, ringde sürekli yumruk yiyen ve nakavt olma durumuna gelen boksöre köşesinden antrenörünün ha bire "İyi gidiyorsun, iyi gidiyorsun" demesine ve boksörün de buna karşılık, raunt arasında "Hocam iyi gidiyorum da beni kim dövüyor öyleyse" diye karşılık vermesine benziyor.

Kimi partiler bayağı bayağı dayak yiyor, ama herkes "Aslında seçmen bana sallamadı o tokadı, diğer partiye atacaktı da eli kaydı bana geldi" havasında...

Zor zor, siyasetçi olmak zor. Ülkede stand-up gösterisi yapan da pek kalmadı, neyse ki eksikliğini hissettirmiyorlar.

***

Seçimden kimin galip çıktığını ya da kimin yenilgi tattığını iki türlü değerlendirmeli; bir, rakamlarla; iki, geçen zamanın yarattığı tahribat ve beklentiyle.

AKP'nin oyu düştü, tamam. Ama 13 yıla yaklaşan bir dönemin getirdiği bir yıpranmışlık, seçmen üstünde oluşan bir bıkkınlık olması normal. Düşüşte bunlar da etkili. Ama yolsuzlukların, israfın, saray harcamalarının ve özellikle Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı değilmişçesine sahaya inmesinin de etkisi var elbette. Ayrıca, HDP'nin seçime parti olarak girmesi de AKP'de toplanan oyların gerçek adresine gitmesi sonucunu doğurdu. Ne var ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen, AKP hala birinci parti ve her 5 seçmenin 2'sinin oyunu almış durumda. 

CHP, kendini adeta tümüyle yeniledi, söylemini değiştirdi. "Vatandaşın cüzdanına hitap edemiyor" eleştirisi geride kaldı. Ama anlaşılan inandırıcılık konusunda pek mesafe alınamadı. Ayrıca, AKP'nin CHP'ye din üstünden vurması da belli ki etkili oldu. CHP'den HDP'ye kayma da yaşandı kuşkusuz. Ama bu kayma herhalde 1-2 puandan fazla değildi, dolayısıyla CHP hiçbir şekilde yüzde 30'u zorlayacak bir görüntü çizmedi. Hem yıllardır muhalefette olmanın bir artısı da olmalıydı, olmadı.

MHP yerinde saydı. Vitrinini ekonomi bürokratlarıyla zenginleştirdi, değiştirdi, ama kendilerinin de inanmadığı tek başına iktidar iddiasının çok çok uzağında bir oy oranıyla yetinmek durumunda kaldı.

HDP seçimin galibi gibi görülüyor, rakamlara göre bu değerlendirme doğru. Ama en başta HDP'liler de biliyor ki, barajın aşılması emanet oylarla oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başkan olma isteği ve bunu sonuna kadar zorlaması, normalde HDP'yi hiç düşünmeyecek olanları bile parlamentoya dört partinin girmesini sağlamak adına bu partiye yöneltti. 

***

Seçim bitti, ama Türkiye şu an için hükümetsiz. Kolay kolay bir koalisyon hükümeti kurulacak gibi görünmüyor. Ama Demirel'in dediği gibi, siyasette 24 saat bile çok uzun bir süre. 
Daha önce de yazmıştık. AKP-CHP koalisyonu "çok zor", AKP -MHP koalisyonu "zor", AKP-HDP koalisyonu ise "az zor" görünüyor. AKP'nin yer almadığı bir koalisyon hükümeti de "çok zor"lar kategorisinde. 

Bu arada hükümet kurulması için 276'nın gerekmediğini, 276'nın hükümeti düşürmek için gereken bir sayı olduğunu da belirtmekte yarar var. Yani hükümet, muhalefetten belli sayıda milletvekilinin güvenoylamasında yer almaması ya da ret oyu kullanmaması durumunda 276'nın altında bir sayıyla güvenoyu alabilir. Ama bu şekilde kurulacak bir hükümet, her zaman başında Demokles'in kılıcı sallanıyormuş gibi görev yapmak durumunda olur ki, bunu da herhalde hiçbir siyasetçi arzu etmez. 

AKP-HDP koalisyonu için "az zor" dedik. Her ne kadar HDP yetkilileri, AKP ile hiçbir şekilde işbirliğine gitmeyeceklerini açıklıyorlarsa da, bu açıklamaları hep ihtiyatlı karşılamak gerekir. 

Emanet oylarla da olsa 80 milletvekili çıkaran HDP, bu milletvekilleriyle Meclis'te yalnızca muhalefet etmek için bulunmayı mı tercih eder, yoksa hükümet ortağı olma fırsatı yakalamışken bunu kullanmayı mı? Akılcı düşünce, HDP açısından bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Böyle bir işbirliği, açılım sürecinin yürüyebilmesi için de en uygun senaryo. 

***

Koalisyon ya da azınlık hükümeti kurmak hiçbir şekilde mümkün olmazsa geriye tek çıkış yolu kalıyor; erken seçim. Büyük olasılıkla bu yılın sonbaharında yeniden sandığa gideriz. Ama, yine büyük olasılıkla bu seçim sistemiyle değil.

2002 genel seçimi, üçlü koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP'ı yüzde 10 barajının altında bırakmıştı. Yani barajı aşağı çekme fırsatı olan bu üç parti, lehlerine gördükleri yüzde 10'un altında ezildiler. Şimdi de barajı kaldırmaya hiç yanaşmayan AKP, bir anlamda üçlü koalisyonun düştüğü durumda. Eğer 7 Haziran seçiminde yüzde 10 baraj olmasa, HDP o kadar emanet oy alamayacak ve 80 milletvekili çıkaramayacak, AKP ise daha fazla sandalyeye sahip olacaktı.

Bir erken seçim gündeme geldiği takdirde, eğer baraj değiştirilmezse şimdikinden çok farklı bir tablo ortaya çıkmayacaktır. Ama baraj yüzde 5'e ya da 3'e düşürülürse, HDP daha az milletvekili çıkaracak ve bu AKP'ye yarayacak, ancak Saadet Partisi'nin barajı geçme olasılığı karşısında bu da AKP'nin dezavantajına olacaktır. Hiç kuşku yok ki, bu süreçte getiri-götürü hesabı yapılacak ve ona göre bir karar verilecektir. 

Erken seçime gidildiği takdirde, AKP'nin tek başına iktidar olmasına en büyük katkıyı, barajın düşürülmesi yapacaktır. Elbette baraj aşağı çekildiği takdirde AKP'nin 276'yı geçmesi garanti denilemez, ama bu olasılık güçlenecektir. 

Bir erken genel seçimin sonucunu belirleyecek en büyük etkenlerden biri de, seçime kadarki süreçte ekonominin nasıl bir şekil alacağıdır. Dünün tablosu ortada. Bu olumsuz tablonun öyle çok kısa sürede değişeceği pek beklenemez. AKP, kuşkusuz tek parti iktidarının gerçekleşmemesinin ekonomik gidişatı bozduğu tezine sarılacaktır. Eğer diğer partiler, bu tez karşısında güçlü karşı tezlerle ortaya çıkamazlarsa, bu bile tek başına erken genel seçimde AKP'nin elini çok güçlendirecektir. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar