KKTC, AB’nin KOBİ tanımını uyguluyor
Geçen ayın başında, 2-3 Mart günlerinde KKTC’de KOBİGEM tarafından I. KOBİ Zirvesi düzenlendi. Zirvenin konusu “Küresel Rekabet ve Kalkınma Stratejileri” olarak belirlenmişti. Bizim de konuşmacı olarak katıldığımız etkinliğe KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Ekonomi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sunat Atun, TC Bilim Sanayi Teknoloji Bakanı Fikri Işık, KOSGEB Başkanı Recep Biçer, bürokratlar, işadamları ve öğrenciler katıldı. Zirvede KOSGEB ve KOBİGEM İşbirliği Protokolü TC ve KKTC Bakanları tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi.
KOBİGEM, açık adıyla “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Küçük ve Orta Boy İşletmeleri Geliştirme Merkezi”, 14 Temmuz 2012 tarihinde kuruldu. Kuruluşun vizyonu, “KKTC KOBİ’lerini dünya pazarlarında rekabet edebilecek bir düzeye getirecek KOBİ ve girişimcilik politikalarının belirlenmesinde etkin bir rol oynayan, dünyada benzer ülkelerde örnek alınana bir kuruluş olmak” şeklinde belirleniyor. Hemen anlaşılacağı üzere KOBİGEM, 1990 yılında kurulan Türkiye’deki KOSGEB’in KKTC’ndeki eşdeğer kuruluşu.
Yukarıda adı geçen zirvede KOBİGEM’in 380 bin nüfusu olan KKTC’nde uygulanacak resmi KOBİ tanımı olarak Avrupa Birliği’nin (AB’nin) resmi KOBİ tanımını esas aldığını öğrendim.
Bu durumda, resmi tanımlara göre Türkiye’de de KKTC’nde de bir işletmenin KOBİ olarak kabul edilebilmesi için işletmede çalışan personel sayısına ilişkin üst sınır 250 kişi olarak kabul ediliyor. Buna karşılık işletmenin yıllık cirosuna (net satış hasılatına) ilişkin üst sınır Türkiye’de 40 milyon TL iken AB KOBİ tanımının esas alındığı KKTC’nde 50 milyon euro kabul ediliyor. Euro-TL kuru 3,20 olarak alınırsa KKTC’de sınır 160 milyon TL’ye ulaşıyor. Yani KKTC’ndeki üst sınır Türkiye’dekinin tam dört katı.
KOBİ tanımının üçüncü ölçütü olan işletmenin bilanço büyüklüğünde ise üst sınır Türkiye’de 40 milyon TL iken AB tanımının uygulandığı KKTC’nde de 43 milyon euro veya aynı kur üzerinden 137 milyon 600 bin TL’ye ulaşıyor. Yani 3,5 katına yaklaşıyor.
Yukarıdaki kıyaslamalar orta boy işletmeleri kapsıyor. Mikro işletmelerde ve küçük işletmeler kıyaslandığında fark daha da büyüyor.
Personel sayısına ilişkin sınırlamalarda TC ve AB resmi KOBİ tanılarında bir farklılık yok. Mikro işletmeler için 1-9 personel olan sınırlama, küçük işletmeler için 10-49 olarak kabul ediliyor. 50-249 personel ise orta boy işletmeler için kabul edilen sınırlama.
Buna karşılık mikro ve küçük işletmeler grubunda işletmenin yıllık cirosu veya net satış hasılatı ile bilanço büyüklüğü ölçütlerinde fark daha da artıyor. Net satış hasılatı ve bilanço büyüklüğü ölçütlerinde mikro işletmeler için TC resmi KOBİ tanımında üst sınır 1 milyon TL kabul edilmiştir. Bu sınır AB’nin resmi KOBİ tanımını kabul eden KKTC’nde 2 milyon euro veya 6 milyon 400 bin TL’dir. Yani Türkiye’de uygulanan mikro işletme tanımının 6 katından daha fazladır.
Küçük işletmeler için kabul edilen net satış hasılatı (ciro) ve bilanço büyüklüğü ölçütlerinde ise üst sınır TC’nin resmi KOBİ tanımında 8 milyon TL iken, AB tanımında bu sınır10 milyon Avro veya 32 milyon TL olarak kabul edilmiştir. Bu durumda AB tanımının kabul edildiği KKTC’ndeki küçük işletme tanımına ilişkin net satış hasılatı ve bilanço büyüklüğü ölçütleri TC’nin 4 katına ulaşmaktadır.
Bu durum nasıl değerlendirilmeli? Bilindiği gibi AB’nde ilk kez 1997 yılında tüm AB üyesi ülkeler için geçerli olan bir resmi KOBİ tanımı geliştirilmiştir. 1998 yılından itibaren uygulamaya konulan ve KOBİ kavramını kapsayan mikro işletme ile küçük işletme ve orta boy işletme gruplarına uygulanan işletmede çalışan personel sayısı, ciro ve bilanço büyüklüğü ölçütlerine ilişkin sınırlamalar elde edilen tecrübeler ışığında birkaç kez değiştirilmiştir. Yukarıda belirtilen AB KOBİ tanımına ilişkin sınırlamalar 2005 yılından beri geçerlidir.
Türkiye’de de resmi bir KOBİ tanımı ihtiyacı konunun gündeme gelmeye başladığı 1980 ve özellikle de KOSGEB’in kurulduğu 1990 yılından itibaren sürekli gündeme getirildi. KOBİ konusuyla ilişkili çeşitli kuruluşların uyguladığı farklı KOBİ tanımları hep şikayet konusu oldu. Ortak bir KOBİ tanımının gereği hep vurgulandı. Konu nihayet 2005 yılında bir sonuca bağlandı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanların imzasını taşıyan, Bakanlar Kurulu’nun 2005 / 9617 sayılı kararını içeren “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında Yönetmelik” ile 18 Kasım 2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan bir yönetmelikle belirlenen resmi KOBİ tanımımız elde edilen tecrübeler ışığında 4 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan yeni bir yönetmelikle revize edildi. Halen geçerli olan KOBİ tanımımız 2012 yılında yapılan tanımdır.
Sonuç olarak, Türkiye’deki KOBİ tanımında mikro işletme, küçük işletme ve orta boy işletme şeklindeki üçlü sınıflandırma ve bu gruplara ilişkin olarak işletmede çalışan personel sayısı ölçütünde AB KOBİ tanımı aynen kabul edilmiştir. Buna karşılık yıllık ciro ve bilanço büyüklüğü ölçütlerinde AB tanımına göre büyük ölçüde indirimlere gidilmiştir. Bu indirimler adı geçen ölçütlerde 4 kattan (küçük ve orta boy işletmeler) 6 kata (mikro işletmeler) kadar çıkmaktadır.
Bu yaklaşımın gerekçesi olarak da Türkiye’deki işletmelerin ölçek büyüklüklerinin AB ülkelerindeki işletmelere göre daha küçük olduğu gösterilmiştir. Hatta bu yaklaşıma, Türkiye’de de AB KOBİ tanımı ölçütleri esas alınsaydı hemen hemen tüm işletmelerimizin KOBİ sınıfına gireceği, ülkemizde büyük işletme kalmayacağı gibi mizahi bir gerekçe de eklenmekteydi. Diğer yandan nüfusu 1 milyonu bile bulmayan Litvanya, Letonya, Estonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti gibi AB üyesi ülkelerde; yine işletmelerinde ortalama ölçek büyüklükleri Türkiye’nin altında kalan Yunanistan, Bulgaristan, Hırvatistan gibi AB üyesi ülkelerde AB KOBİ tanımının geçerli olduğu ve başarılı bir şekilde uygulandığı gerçeği göz ardı ediliyordu.
Küçüklü büyüklü tüm AB ülkelerinde AB resmi KOBİ tanımının sorunsuz bir şekilde uygulanabilmesi, bu tanımın bir şemsiye tanım niteliğinde olmasında yatmaktadır. Bu nitelik AB KOBİ tanımına önemli bir esneklik avantajı kazandırmaktadır. Bu niteliğiyle AB KOBİ tanımı farklı amaçlar için kullanılabilmektedir. Bu sayede şemsiye tanım kapsamında kalmak kaydıyla, farklı amaçlar için gerek ölçeksel, gerek sektörel ve gerekse bölgesel olarak farklı gruplar oluşturulabilmektedir. Devlet teşvikleri ve düzenlemeleri de bu gruplara yönlendirilerek etkinliği artırılabilmektedir.
Esasen Türkiye’nin resmi KOBİ tanımının yapıldığı 18 Kasım 2005 tarihli, Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmeliğin kapsam maddesinde, Türkiye’nin KOBİ tanımının AB’de olduğu gibi bir şemsiye tanım olarak anlaşılması gerektiği aşağıdaki satırlarla açık bir şekilde ifade edilmiştir: “Küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri ilgilendiren mevzuatın uygulanmasında bu Yönetmelik hükümleri esas alınır. Ancak; KOBİ’lere yönelik destek sağlayan kuruluşlar, bu Yönetmelikte belirlenen sınırları aşmamak kaydıyla kendi sektör ve büyüklük önceliklerini belirleyebilirler.” Buna rağmen AB KOBİ tanımının ülkemiz için de neden esas alınmadığının anlaşılması zorlaşmaktadır. Kanaatimizce AB’ye aday ülke konumunda olan Türkiye için doğru olan AB KOBİ tanımının aynen kabul edilmesiydi. Zira AB tanımının şemsiye tanım özelliği ile sağladığı esneklik sayesinde ciro ve bilanço büyüklüğü boyutlarında daha alt seviyelerde düzenlemelerin uygulanması her zaman mümkün olacaktır.
Sonuç olarak KKTC’ni KOBİ tanımı konusundaki yaklaşımından dolayı kutluyoruz. KOBİGEM’e de KKTC’ndeki KOBİ’lerin ve girişimciliğin geliştirilmesine ilişkin faaliyetlerinde başarılar diliyoruz.