‘Kızıl Ejder’ büyüyen ve gelişen bir askeri güç

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ [email protected]

Çin’in 2022’deki savunma harcaması 292 milyar dolar ile dünya savunma harcamasının yüzde 13’üne denkti. ABD’den sonra en çok harcama yapan ülke olan Çin’in savunma harcaması 20 yıllık bir sürede neredeyse 6 katına çıktı.

Tüm ekonomik gelişmelerin Çin’i götüreceği süreç, Deng Şiaoping’in “Büyük Stratejisi”- nin son ayağındaki askeri güç olma isteği…Çin’in ekonomik gelişiminin teknoloji yaratmadaki başarısı askeri anlamda modernizasyonu hızlandırmıştır. Askeri anlamda modernizasyon sosyal ve ekonomik gelişimin bir parçası olarak görülmektedir.

Bilindiği üzere 1989 yılında yaşanan Tiananmen Olayları sonrası Batı tarafından konulan askeri ambargo halen devam etmektedir. Çin, bu sorunu Rusya’ya yaklaşarak çözmek istemiş ancak alınan teknolojilerin sonradan gelişmiş bir Çin teknolojisi olarak ortaya çıkması nedeniyle, Rusya daha temkinli yaklaşmaya başlamıştır.

Bu durum Çin’i askeri teknoloji gelişimine yönlendirmiş, uzay çalışmalarıyla da bu gelişim giderek büyümüştür. ABD Savunma Bakanlığı’nın Çin’in hayalet uçak üretmesinin yakın zamanda gerçekleşmesinin zor olduğunu açıklamasından kısa bir süre sonra, 2011 Ocak’ta, ABD Savunma Bakanı Roberts Gates’in Çin ziyareti sırasında beşinci jenerasyon muharebe uçağı J-20 uçurulmuştur. Çin Deniz Kuvvetleri, J-15 savaş uçaklarının Deniz Kuvvetleri’ne katıldığını 26 Nisan 2011’de dünyaya duyurmuşlardır.

Bu uçakların eğlence gemisi yapılmak üzere Ukrayna’dan alınan Varyag (yeni adı Liaoning) uçak gemisinde konuşlandırılması da dikkat çekicidir. Çin’in 2022 yılındaki savunma harcaması 292 milyar dolar ile dünya savunma harcamasının yüzde 13’üne denk gelmiş ve ABD’den sonra en çok harcama yapan ülke olmuştur.

Çin’in 2002 yılındaki 56 milyar dolarlık savunma harcaması yaptığı düşünüldüğünde 20 yıllık bir sürede savunma harcaması neredeyse 6 katına çıkmıştır. Askeri güç açısından bakıldığında konvansiyonel gücünün bölgesel güç kriterlerini rahatlıkla karşıladığı görülmekte. Özellikle füze teknolojisindeki gelişmeler konvansiyonel gücü çok daha yukarı çekmekte.

Tüm bunlara rağmen Çin ordusunun yıllardır çatışmadan uzak kaldığı düşünüldüğünde konvansiyonel gücün boyutunun küresel karşılığı kestirilememektedir. Ancak “caydırıcı” olarak kullanacağını deklare ettiği mevcut nükleer füze gücü tüm dünyayı tehdit edebilir bir menzile sahiptir.

Çin, 1990’lı yılların ortalarından itibaren neredeyse dünyanın tamamında ilişkilerini kuvvetlendirecek politikalar izlemiş ve küresel anlamda siyasi etkinliğini artırma yoluna gitmiştir. 2013 yılında başlatılan “Kuşak-Yol İnisiyatifi” ekonomi politikalarının siyasi ilişkileri güçlendirme aracıdır. Proje küresel ekonomiyi ve politikayı yeniden şekillendirebilecek bir potansiyele ulaştırılmaya çalışılıyor. Böylesine bir girişim sisteme meydan okuma olarak adlandırılabilir.

Ekonomik gelişimi diğer ülkelerin Çin'le olan siyasi ilişkilerini yönlendiren en önemli etken olmuştur. Bu durum Çin'in dünya siyasetinde daha fazla söz sahibi olmasına sebep olmuştur. Ancak hala küresel sorunlara yaklaşım zayıflığı dünya üzerindeki ekonomik etkisi kadar güçlü bir siyasi etkinin ortaya çıkmasını engellemiştir.

“Büyük Strateji”de engeller var

Deng’in iktidarı sonrasında izlediği politikalar sürekli büyüyen bir ekonomi yaratmıştır. Rejim-ekonomi ilişkisi sürekli büyüyen bir ekonomiye sahip olmak ülkenin gelişimi için önemli görülürken, büyümenin sürekliğinin devamı rejimin devamı olarak kabul edilmektedir. Ancak etnik ve siyasi ayrışma, demokratik haklar, yozlaşma ve rüşvet, yaşanabilecek ekonomik sorunların sosyal olayları tetikleme riski Komünist Parti rejimini sürekli devamlılık endişesi ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Çin ilk sırada

Yabancı yatırıma bağımlılık, bankacılık ve sigorta sistemlerinin hala modern seviyelere çekilememesi, işsizlik, bölgesel refah farklılıkları, yaşlanan nüfus ekonomik anlamda sorun yaratabilecek önemli etkenlerdir. Ve Çin hala bu sorunları tam olarak yenebilmiş değildir.

Bir de hiçbir askeri blok içerisinde yer almayan Çin’in savunma şemsiyesini kendisi yaratmak zorunda olması ekonomik yükü artırmaktadır. Bunun üstüne enerjide dışa bağımlılık büyük bir handikap yaratmaktadır.

Bu bağımlılıkla birlikte enerjiyi sorunsuz elde edebilmenin yarattığı askeri yapılanma ve tabii ki dışa yatırım da ekonominin büyük harcama kalemlerindendir. Her ne kadar uzak duruyor gözükse de ABD ile çatışma ihtimali her zaman en önemli hazırlık nedeni ve bunun maliyeti de büyük…

Çin’in düşük üretim maliyetleri ve büyük ölçekli üretim kapasitesi, ABD ekonomisine yönelik en büyük tehdittir. Ekonomik rekabetin yanında Çin’in askeri varlığını artırabilme kapasitesi, ABD'yi karşı stratejiye zorlamaktadır.

Demek istediğim; Çin çatışmadan uzak dursa da ABD, Çin’e yönelik her an çatışma çıkabilir algısını devam ettirecek politikalar izleyecektir. Tüm bunlara rağmen, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler çatışma riskini uzak tutuyor. Çin ile ABD arasındaki ticaret, ülkeler arasındaki artan gerilime rağmen arttı.

ABD Ekonomik Analiz Bürosu'na (BEA) göre, ABD'nin Çin ile dış ticareti 2022'de 690.59 milyar dolara yükseldi ve 2021'e göre yüzde 5 arttı. ABD dış ticaretinin yaklaşık yüzde 13'ü, yani yedide biri Çin ile yapılıyor. Çin’in elinde 860 milyar dolarlık ABD hazine bonosu var. Japonya’dan sonra 2’nci ülke.

Yine dolar rezervinde 3.4 trilyon dolarlık rezervle Çin ilk sırada. Yalnızca bu üç girdinin toplamı yaklaşık 5 trilyon dolar. ABD’nin Çin’e 2022 yılında doğrudan dış yatırımı 189 milyar dolar olurken, Çin’in ABD’ye doğrudan dış yatırımı 120 milyar dolar oldu. Karşılıklı doğrudan yatırım toplamı ise 309 milyar dolar.

Sonuç olarak Çin iktisadi büyümesini; etkili bir liderlik, siyasal huzur, yabancı sermaye akışının devamı, etkili bir silahlı güç, enerjinin sorunsuz edinimi, toplumsal huzur ile birleştirmedikçe küresel bir güç olması kısa vadede gerçekleşmeyecektir. İçinde bulunduğumuz sistem çok kutuplu dünyadaki gibi açık ve dengeli, Soğuk Savaş dönemindeki gibi hiyerarşik değildir. Dolayısıyla çok kutupluluktan ziyade çok merkezli bir yapının ortaya çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Çin’deki genel kanı da ABD etkisinin zamanla azalacağı ve ABD’nin ülkeler arasındaki ilişkilerde büyütülmüş rolünün son bulacağı yönündedir. Bu açıdan bu çok merkezli dünyanın temel ülkelerinde biri de küresel bir güç olması kısa vadede gerçekleşmeyecek olsa dahi Çin olacaktır. –SON

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump’ın yeni dönemi 22 Kasım 2024
Ortak Türk Alfabesi 19 Eylül 2024