Kız ve erkeği ayrı sınıflarda okutmak yanlış bir politikadır

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Bir anı

İstanbul Tekik Üniversitedeki sınıf arkadaşım çok samimi biçimde yakınırdı. "Şansızlığım doğuştan başlamış." derdi.  "Annem güzel bir kadın sayılmaz. Babam da yakışıklı bir adam değildir. İşte sonuç" deyip kendini gösterirdi. Şansızlık öyküsüne şöyle devam ederdi "Erkek lisesinde okudum. O yetmezmiş gibi Teknik Üniversite sınavlarını kazandım. Şansızlık burda da yakama yapıştı, Makine Fakültesine girdim. Şu işe bak, 180 kişiyiz; ilaç için arasan tek kız yok. Ee, o zaman kız arkadaşın olmaması doğal. Bu şansızlık bir kara  yazı"

Benim şanssızlığım doğuştan başlamamıştı; anne ve baba konusunda şanssız sayılmam. Orta okulu Merzifon'da  bitirdim; kız ve erkek karma bir okuldu. Sonra İstanbul'a taşındık. O zaman bir erkek lisesi olan Pertevniyal Lisesine girdim. Okulda da her taraf erkekti. Bazı arkadaşlar kız liselerinin önüne giderdi; kız bulur "konuşurlardı".  (O dönemler karşı cinsle arkadaşlık "konuşma" terimi ile tanımlanırdı. Zaten de sadece konuşulurdu (!) ) Sonra da İstanbul  Teknik Üniversitesi  sınavlarını kazanarak Makina Fakültesi'ne başladım . Arkadaşımın dediği gibi burada da  her yan erkekti. O zaman askere  gitmemiştim. Ama yıllar sonra askere gittiğimde burası bizim okul demiştim.

Sırf erkeklerle bir arada  olmanın beni anti-sosyalleştirdiğine tanık oldum. Karşı cinsten birisi ile karşılaştığımda eskisi kadar rahat olmadığımı fark ettim.  Bakırköy'den bir sınıf arkadaşımla oturup bir durum analizi yaptık. Sosyalleşmemiz gerekiyordu. Bazen öğle yemeğine Mimarlık Fakültesine giderdik. Çünkü orada çok az da olsa kız öğrenci vardı. Ama bu çözüm değildi. İmdadımıza Halk Evleri yetişti. Önce Bakırköy, sonra Yeşilköy Halkevi'ne gitmeye başladık. Her pazar gününü Halkevinde geçiriyorduk. Türk sanat müziği, Türk halk müziği ve halk oyunları çalışırdık. Kızlı erkekli bir gruptuk. O dönem sağcı-solcu çatışması vardı her yerde. Ama biz şöyle bir karar almıştık:  "Halkevine siyaset girmeyecek."  Bu karara herkes uydu. Halkevinde aşk, meşk öykülerine de yer yoktu. Tek amacımız vardı: sanat. Çevremizde birlikte şarkı , türkü söylediğimiz ve halk oyunları oynadığımız kızlar vardı. Yaşamımıza renk gelmişti. Karşımızdakini karşı cinsten birisi değil, bir birey olarak görmeğe başladık. Çok sıkı dostluklarımız oluştu. Normalleştiğimizi fark ettik.

Bir Haber

Geçtiğimiz hafta şöyle bir haber çıktı: Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, kız ve erkek çocuklarının ayrı okullarda okuma önerisine prensipte 'evet' dedi. Bakan Çubukçu, "Bu meseleyi çağdaşlık, çağ dışılık, haremlik- selamlık olarak değerlendirmek herşeyden önce eğitim planlaması açısından bilimsel değil. Ben buna prensipte karşı olmadığımı açıkça ifade etmek istiyorum. Kız öğrencilerin bir okulda, erkek öğrecilerin bir okulda okuma uygulaması Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren uygulanmış bir proje. Dünyanın her yerinde uygulanan bir proje. Bu önerinin de bu kadar mesele yapılacak bir yönü olduğunu düşünmüyorum açıkçası." dedi.

Bir Yorum

Eğer haberdeki kişi bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı olmasa böyle bir yazıya gerek yoktu. Ama eğitim politikalarını belirleyen bir koltuktaki kişinin sözlerini ciddiye almak gerekir. Bu nedenle  bu yazıyı yazma gereği duydum.

Liseden itibaren erkek okullarında okumuş birisi olarak  deneyimi yukarıda anlattım. Kız okullarında okumuş kişilerle konuştuğumda benzeri duyguları paylaştıklarını gördüm. İki cinsi birbirinden ayırmak sağlıklı değildir.Eğer ayırırsanız kişi karşı cinsin kimliğini sadece cinsiyetiyle özdeşleştiriyor.

Gençlerin bir arada büyümesi, gelişmesi ve birbirini tanıması gerekir. Çünkü çağdaş yaşam da erkek ve kadının birlikte yaşadığı ve çalıştığı bir ortam vardır. Hele hele eğitimde haremlik selamlık uygulamasına kapı açmak yanlış bir uygulamadır.  Ama eğer  iş yaşamında ve gündelik  yaşamda da erkek ve kadını ayırma amacınız varsa işe eğitimden başlamak yerinde bir planlamadır. Kadını ve erkeği ne şekilde olursa, hangi devrede olursa olsun ayırmak gerilik göstergesidir.

Evet batıda da kız ve erkeklerin ayrı okuduğu okullar vardır. Bunlar  dini müesseselere dayanır. Ama bu uygulama batıda da yavaş yavaş da kaybolmaktadır.  Hem kötü örnek, örnek değildir. Öte yandan yanlış yapılacak bir uygulamaya Cumhuriyetin ilk yıllarından kafiye aramayı da  pek samimi bulmuyorum.  Eğer Cumhuriyetin ilk yıllarını örnek alıyorsanız, o dönemin tüm ilkelerine de sahip çıkmanız gerekir. Temel ilkelerden ödün vermemek gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019