Kısa vadeli yaklaşımlar hüsranla biter...
Kısa vadeli bakış açısı ile üretilen çözümler genelde yetersiz kalıyor; zira sorunu üreten önemli bazı dengesizlikleri görmezden gelmek durumunda kalınıyor veya hayali varsayımlar ile geçiştirmek mecburiyeti kaçınılmaz oluyor. Beklentileri kontrol altına alarak yönlendirmek ve bu sayede güven bunalımını aşmanın yeterli olacağını düşünmek yönünde yaygınlaşan eğilimler bu yapısı nedeniyle gerçekçi olamıyor. Nasıl dibi delik bir kovayı su ile doldurmak ve israfa yol açmadan muhafaza etmek mümkün değil ise, gelir dağılımı ve rekabet sorunları olan bir ekonomide beklentiler yolu ile normalleşmeyi tesis etmek de olası değildir. Bu gerçeği görmezden gelmek belki günü kurtarır fakat hem büyük bir israfa yol açar hem de sorunları iyice ağırlaştırır.
Gelir dağılımındaki bozulma eğilimi zaman içinde talebi daraltır, yatırım fırsatlarını azaltır, ekonominin küçülmesine sebep olur iken işsizliği artırır, kredilerin geri dönüş oranı hızlanarak düşer; maliye ve para politikası gelir dağılımındaki bozukluğu düzeltecek şekilde etkili düzenlemelerle desteklenerek uygulanmadığı sürece istikrarsızlık hızla artar ve güven bunalımı derinleşir. Yalnız üretenler değil, mali sektör ve kamu kesimi de bu durumdan olumsuz yönde etkilenir. Rekabet gücünde yaşanan kronik kayıplar ise hem toplam gelir azalması yaratarak hem de gelir dağılımını hızla bozarak yukarıda ifade etmeye çalıştığımız olumsuzlukları iyice tırmandırır. Beklentiler yolu ile günü kurtarabilmek için bu gerçekleri görmezden gelmek akıl, iyiniyet ve inanç ile açıklanamaz!..
Gelir dağılımı ve rekabet sorunu olan ekonomiler zamanla kendi ayakları üzerinde duramaz hale gelir, güç kaybeder ve geri kalır, dış güçlere bağımlı hale gelerek kendi geleceğine ilişkin seçme haklarını kaybeder. Bağımlılığın devamında sömürülme ve çaresizlikten kaynaklanan cehalet güçlenir. Sonuçta gelir dağılımı ve rekabet sorunları kendi kendini besleyerek sorunları hem ağırlaştırır hem de çeşitlendirerek çaresizliğin farklı boyutlara tırmanmasına sebep olur; o toplumun bireylerini birbirine düşürür. Bu gerçekleri gözardı edenler akıllı, olabilirler fakat iyiniyetli ve inançlı olabilmeleri mümkün değildir.
Bugün için gerek ülkemizde gerekse küresel düzeyde gelir dağılımı ve rekabet sorunları ihmal edilmekte görmezden gelinmektedir. Kaynak aktarma, garanti verme ve muhasebe kayıtları ile görüntüyü olumlulaştırma yolu ile mali sektörün durumu düzelmiş gibi gösterilmekte ve finansal piyasalar manipule edilmektedir. Bu yapay ve sanal görüntüden hareketle onların sanki gelir dağılımı bozuk değilmiş ve rekabet sorunu yokmuş gibi davranmaları beklenmektedir. Eğer kendilerinden bekleneni yapsalar orta vadede geri dönmeyen kredilerdeki artış nedeniyle batık hale gelecekler, yapmasalar gelir yaratmayacak ve cari giderler nedeniyle güç kaybetmekten kurtulamayacaklar. IMF'den veya başka kurumlardan taze kaynak temin edilmiş olması sonucu değiştirmeyecek. Fakat bir yandan başarılı görünmek isteyen siyasi irade diğer yandan taşıdığı riskleri azaltamamış fakat bunun için fırsat yaratmaya çalışanlar sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın yollarını zorlamaya ve geniş kesimlere masal anlatmaya devam edecek, daha fazla insanı kendi çıkarlarına alet etmek için her yolu deneyecekler. Eğer toplum bilinçli ise zorlanacak, değil ise hiç bir şeyden çekinmeyecekler. Dibi delik kovanın su ile dolabileceğine ve israfa yol almadan o suyu muhafaza edebileceğine herkesi inandırmaya ve tersini iddia edenleri sindirip susturmaya çalışacaklar... Ülkemizde son yirmi yılda yaşananlara bakıp, nereden nereye geldiğimizi irdeler iseniz bundan sonra yaşanacakları da daha iyi görebilirsiniz!