Kısa vadeli iyimserliklerin büyüsüne kapılmayın!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Geride bıraktığımız hafta genelinde finansal piyasalarımızda yaşanan iyimser eğilimler nedeniyle sormak gerekiyor: En kötü geride kaldı ve her şey kalıcı olarak düzelmeye mi başladı? Hayır, böyle bir şey olmadı; fakat sistemi oluşturan kurumsal yapı, günü kurtarmak adına yönlendirilenleri bu bakış açısının yörüngesine çekmeye çalışıyor; dış koşulların izin verdiği ölçüde, piyasa eğilimleri ihtiyaçlar yönünde manipüle ediliyor.

Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız görüşe itiraz edenler çıkacaktır. Yaşanan eğilimlerin somut gerekçesi varken, yapay eğilim demenin önyargı olduğu iddia edilecektir! Böyle düşünenlere sormak gerekiyor: Olumlu sayılabilecek her gelişme risk almak yanı sıra riskleri azaltmak için de kullanılabilir; hangisinin belirleyici olduğu şekillenen eğilime yansır. Son bir yıllık dönemde küresel düzeyde ve ülkemizde hangisinin daha belirleyici olduğunu dikkate almak, önyargı sayılamaz.

Avrupa Merkez Bankasının temcit pilavı gibi tekrarladığı söylemler ne yazık ki artık güven vermiyor; fakat mevcut durumu korumak adına piyasalar bu gerçeği görmek istemiyor. Çin Merkez Bankasının kısa vadeli faizleri düşürmesi ve para politikasını gevşetmeye devam edeceği sinyali vermesi de elbette önemlidir; fakat daha önceki önlemlerin neden yeterli olamadığı ve durgunlaşmanın hızını kesemediği konusu da önemsiz sayılamaz! Ülkemizdeki bir bankadaki çoğunluk hissesinin yabancı ortağa geçmesi de dikkate alınmalıdır; neden alana bakıyoruz da, satanın olası gerekçeleri üzerinde kafa yormuyoruz? Merkez Bankası Para Kurulu faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmediği halde, neden haftalık fonlama miktarını arttırarak çok kısa vadeli kaynak maliyetini düşürdü?

Gerçekçi olmak istiyor isek hem madalyonun her iki tarafına da bakmak, hem de pek dile gelmeyen fakat sonuç üzerinde etkili olan faktörlere göz atmak zorundayız. Siyasi iradenin en azından yaklaşan Genel Seçimlere kadar oy kaybına neden olacak olumsuzlukları engellemek adına neler yapabileceği konusunda hiçbir fikrimiz yok mu? Merkez Bankası’nın enflasyon baskısı yaratarak itibar kaybına yol açan kur artışlarından çok rahatsız olduğunun farkında değil miyiz? Mali sektörün yıl sonu bilançolarını olduğundan daha iyi göstermek için pek bir şey yapmayacağına ve ek risk almayacağına itibar eder misiniz? Söz konusu kesimlerin ortak hesabı, piyasaların iyimser çizgide yönlendirilmesini gerektirmiyor mu? Riskini azaltmak isteyen yabancı yatırımcılar bu nedenle rahatlamış bir görünüm sergiliyor olamazlar mı? Bu açılardan bakarsanız, dış koşulların izin verdiği ölçüde finansal piyasalarımızın manipüle edildiği söylemine itiraz edebilir misiniz?

Sistemi oluşturan kurumsal yapının etkili ve yetkili kesimleri, ne kadar kırılgan olduğumuzu çok iyi biliyor! Türk Lirası değer kaybetmeye devam eder ise beklentiler bozulacak. Merkez Bankası faizleri değiştirmese bile haftalık fonlamayı kısacak ve mali sektörün kaynak maliyeti yükselecek; faiz verim eğrisi yukarı yönde hareketlenecek, bilançoları olduğundan iyi göstermek zorlaşacak ve riskten kaçınma eğilimi güçlenecek. Yabancı yatırımcılar telaşlanırken, artan endişeler nedeniyle kurumsal yapının üzerindeki siyasi baskılar artacak! Güvensizlik arttıkça kurlar yükselecek ve içine düşülen kısır döngüden çıkılamayacak! Kapımızın önünde bekleyen bu tür sıkıntıları görmezden gelerek iyimser yönlendirmenin büyüsüne kapılmak, özellikle küçük orta boy işletmeler için ciddi bir gaflet olabilir.

Gerçekleri hatırlatmanın bazı kesimleri rahatsız edeceğini biliyoruz, fakat kimsenin de tuzağa düşerek kolay kaybetmesini ve sorunların iyice ağırlamasını hiç istemiyoruz. 2015 yılına ilişkin döviz kurları konusundaki küresel öngörüler 2008 senesini hatırlatıyor. Doların diğer tüm paralara karşı değerlenmesi, emtia piyasalarının yüksek bir fiyat oynaklığı ile aşağı yönde dalgalanması, yağmur gibi gelen sipariş iptalleri çok ciddi açmazlar ve telafisi zor kayıplar yaratmıştı. Küçük orta boy işletmelerin 2015 yılı eylem planını hazırlarken tüm olasılıkları dikkate alması ve kısa vadeli iyimserliklerin büyüsüne kapılmaktan kaçınması, hem kendileri hem de ülkemizin geleceği açısından çok önemli olacak.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar