Kısa vadeli bakış açısının yanılgıları...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]



Finansal piyasalarımızda yaşanan eğilimler ve beklentileri yönlendirme amaçlı tek seslilik geleceğe yönelik belirsizliği azaltmıyor; tam aksine güvensizlik yaratıyor. Türk Lirası'nın sınırlı bir şekilde de olsa fonlama maliyetlerindeki artışa bağlı olarak değerlenmesi kimseyi rahatlatmıyor, risk alma iştahı yaratamıyor. Bu aşamada sormak gerekiyor: Bu tuhaflık küresel koşullardan mı, yoksa Merkez Bankası'nın para politikası uygulamalarından mı kaynaklanıyor? Enflasyonda yaşanan olumsuzlukların sebebi küresel kökenli ise Merkez Bankası ne yapmaya çalışıyor? Parasal sıkılaşma iddia edildiği gibi orta-uzun vadeli faizleri etkilemez mi?
Ülkemizde enflasyonda yaşanan olumsuzluklara baktığımızda sıkıntının küresel kaynaklı olduğunu görüyoruz. Risk alma isteğinin dalgalı bir şekilde gerilemesi sermaye hareketlerini ve buna bağlı olarak Türk Lirası'nın değerini etkiliyor. Diğer taraftan gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları, durgunluğun derinleşmesini önlemek üzere parasal genişlemeye gidiyor ve emtia fiyatları yolu ile küresel düzeyde enflasyon baskısı oluşumuna katkı yapmaktan kaçınamıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ise Türk Lirası'nın değer kaybını önlemede kısmen değerlenmesini sağlamak peşinde koşuyor; bu yolla enflasyonda yaşanacak artışı sınırlamak ve geriletmek istiyor. Bu aşamada ortaya çıkacak yan tesirlerin etkisi beklentilerin yönlendirilmesi yolu ile kontrol altında tutulmaya çalışılıyor... Eğer küresel koşullar olumsuzlaşmaya devam eder ise kısa vadeli faizlerin daha da yükselmesi, yan tesirlerin beklentiler yolu ile kontrolünün imkansızlaşması gündeme gelebilir, tehlikeli bir riskten kaçınma dalgası yaşanabilir.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız belirsizlik nedeniyle yatırımcılar için en tutarlı tercih likit kalmak oluyor: Hem en düşük risklerden birini taşıyor hem de en yüksek getiriyi alıyorsunuz. Bu aşamada sormak gerekiyor; herkes likit kalmaya çalışır ve riskten kaçınır ise kimsenin almak istemediği riskleri kimler alacak, yıkıcı dalgalanmalar yaşanması nasıl önlenecek? Mevut para politikası uygulaması Türk Lirası cinsinden nakitte kalmayı teşvik ediyor, bu yolla Türk Lirası'nı bir miktar değerlendirmeyi ve enflasyon baskısını kontrol altına almayı hedefliyor; fakat menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri yüksek risk ve düşük getiri nedeniyle boşlukta kalıyor. Eğer küresel koşullar düzelmez ise riskli varlıklarda büyük kayıplar söz konusu olabilir. Hem Türk Lirası'nın değer kaybetmesi hem de kısa vadeli faizlerin daha da yükseltilmesi zorunluluğu gündeme gelebilir.
Bu aşamada Merkez Bankası tarafından dile getirilen önermeleri hatırlamakta yarar var; kısa vadeli faizlerdeki yükseliş orta-uzun vadeli oranları pek etkilemez... Bu yılın son çeyreğinde enflasyon hedef bölgeye gerileyecek hedef değişikliğine gerek yok... Bu aşamada yine sormak gerekiyor. Orta-uzun vadeli faizlerde belirgin bir yükseliş yaşanır, varlık değerleri gelir ve bilançolar yıpranırsa ne olacak? Veya enflasyon anılan dönemde hedef aralığa gerilemez ve yüksek düzeyini korur ise devamında neler yaşanacak. Merkez Bankası para politikası uygulamalarında çok radikal değişikliklere gitmek zorunda mı kalacak? Orta-uzun vadeli faizlerin riskten kaçınmanın bir sonucu olarak yükselmesi veya enflasyonun umulan oranda gerilememesi gibi olasılıkları şimdilik fiyatlanmıyor. Ancak mevcut enflasyon küresel kökenliyse ve küresel olumsuzluklar artış eğiliminde ise söz konusu olumsuzluk olasılıkların oldukça yüksek olduğunu dikkate almak gerekiyor.
Hangi sebeple yapılırsa yapılsın kısa vadeli faizlerin yükseliş eğiliminde olması, paranın devir hızını geriletir ve ekonomiyi durgunlaştırır. Enflasyon endişesi nedeniyle bu yükselişin aşırıya kaçmasında ise çok daha ciddi kırılganlıklar yaşanır... Kritik sınırlar zorlanır ise faiz yükselterek Türk Lirası'nın değer kaybetmesini önleyemezsiniz! Paranın devir hızının gerilemesi iç talebin daralması, son on yılda en çok yatırım yapılan hizmet sektöründe ciddi sıkıntılar yaşanması, başta kamu ve mali kesim olmak üzere tüm sektörlerin yıpranması anlamına gelebilir. İstisna gün uygulamasının kronikleşmesi bu tehlikenin kapıyı çalmaya başladığının işareti sayılabilir.
Bu aşamada birileri çıkıp yabancılara gayrimenkul satışının kapsamını genişleten yasa sayesinde durumun düzeleceğini ileri sürebilir. Kaynak girişi sayesinde Türk Lirası değerlenecek, enflasyon beklentileri düzelecek, istisnai günlerin gündemden çıkması ile faizler gerileyecek, varlık değerleri artacak!.. Bu aşamada sormak gerekiyor para geleceği umulan bölgeler ile siyasi ilişkiler nereye gidiyor?
Yumurta kapıya gelmeden kendi sorunlarını çözme iradesini ortaya koyamayan bir ekonomide genelde gerçeklerle hayaller karışır, tepkisel yaklaşımlar gündeme gelir ve bir şeylerin düzelmesi genelde mümkün olmaz. Cari açık, enflasyon çok tehlikeli hale gelmeden, sorunun büyümesini önlemek adına ne yaptık? Sadece tepkisel yaklaşımlarla günü kurtardık, hareket yeteneğimizi daraltarak geleceğimizi kararttık. Ne dersiniz aldığımız dersler sayesinde bundan sonrasının daha farklı olma şansı var mı? Kısa vadeli bakış açısına abone olanların tepkisellik dışında bir seçeneği olabilir mi?
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar