“Kısa çalışma”dan gündeme gelen gelişmeler
2007 krizi sonrası Almanya’da istihdam artışı sağlamak yeni istihdam yaratmak için “Kısa Çalışma Haftası” uygulaması gündeme geldi. Bu AB içinde Almanya’nın hem tek istihdam artıran ülke olması, hem de verimliliği artırması gibi olumlu sonuçları doğururken, sendikalı işçi sayısında önemli düşüşlere neden oldu. Bu dönemde hem gelişmiş ülkelerde hem gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde çalışma hayatına ilişkin yeni arayışlar gündemde.
Son kriz dönemi sonrası bazı gelişmiş ülkelerde “istihdam artışı” sağlamak için “Kısa Çalışma Haftası” modeli gündeme geldi. Almanya’da yaklaşık uygulamada beşinci yılına gelen modelin iyi ve kötü yanları artık uluslararası platformda irdeleniyor.
Almanya’da 2007 krizi sonrası getirilen modelde, çalşma süresinin kısaltılması, yaz ikramiyesi ödenmemesi, bunlara karşılık iş garantisi sağlanacak bir içeriğin yeralması amaçlandı.
Dönemin SPD-Yeşiller ortaklığı Schröder başkanlığındaki hükümeti, işlev gören yeni yasal bir altyapı hazırladı. Zorunlu sendika üyeliği ortadan kalktı, koruyucu ücret uygulaması benimsendi.
Bu model bir yanıyla olumlu sonuç verdi. 2010 yılında tüm AB ülkelerinde işsizlik artarken Almanya’da işsizlik geriledi. Ayrıca, Almanya’da aynı dönemde verimlilikte de artış yaşandı. Bunlara karşılık sendikalı işçi sayısında örnemli düşüş oldu. İşyeri Katılım Kurulu adı verilen işçi ve işvereni işyeri sorunlarının çözümü için aynı masada buluşturan geleneksel yapı son buldu. Oysa bu Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrası "sosyal piyasa ekonomisi"nin önemli bir ayağı olarak hayata geçmişti. Bununla işçinin işyerinde yabancılaşmasının önlenmesi amaçlanıyordu. İşyerinin geleceğine işverenle birlikte işçilerin düşünceleri de katkıda bulunuyordu.
2012 yılı verileri Almanya’da sendikalizmin önemli oranda gerilediğini gösteriyor. 1990’larda imalat sanayiinde yüzde 40’lardaki sendika üyeliği oranı 2011 sonunda yüzde 30’lara gerilemiş durumda. Hizmet sektöründe sendikalaşma bindeli oranlara düştü. Bu sonuç, yükselen sektörlerde sendika üyeliğinin çok aza indiğini ortaya koyuyor.
Bu dönemde Robert Schmann Vakfı’nın yaptığı bir araştırma, endüstiri ilişkileri açısından işçilerin sendikalı olmasının ve katılım kurullarının öneminin altını çiziyordu.
Amerika’da 1979’da otomobil imalat sektörününün sendikal örgütü UAW’nun 1.5 milyon üyesi varken, bu sayı 2013’te 400 bine kadar gerilemiş durumda. Burada gözden uzak tutulmaması gereken konu 1979’da dünyada otomotivde 10 büyükten 9’u Amerika’da iken, bugün sadece üçünün Amerika’da olması.
Şimdi Amerika’da ilginç bir deney yaşanıyor. Alman IG Metal ve Amerikan UAW sendikaları Tennessee’de kurulu VW’nin montaj fabrikasında işçi-işverenden oluşan Almanya’da terkedilen İşyeri Konseyi kurmak istiyorlar. Oysa, ABD Ulusal İşçi İlişkileri Kurulu NLRB işyerlerinde her türlü işçi-işveren beraberliğini yasaklıyor.
Tennessee’deki bu girişimin nedeni yenilikçilikle Güneyli işçinin verimini yükseltmek. 2008 krizi sonrası varlıklı Kuzey ile yoksul güneyde sektördeki işçi ücretleri düşürülüp saat ücretleri 27 dolar saatte eşitlenmişti. WV fabrikasında Güney’de yenilikçi uygulamalarla işçi verimi artırılmaya çalışılırken eyaletin cumhuriyetçi valisi işyerlerine “sendika sokmama” kararında olduğunu dile getirdi.
Bakalım bu gelişmeler yeni dönemde çalışma hayatında hangi sonuçlara neden olacak. Ülkemizde de çok sayıda işçinin yeraldığı otomotiv sektöründe ne tür yeni eğilimler ortaya çıkaracak.
Bizde de son yıllarda kamuda ve özel sektörde birçok işyerinde taşeron ve geçici işçi uygulamaları artarken, toplu sözleşmeye tabi işçi sayısında önemli gerilemeler oldu. Kıdem tazminatı ve işsizlik sigortasının ikisinin birlikte uygulanması tartışmalara yol açtı. Tartışmalar sürüyor...
Görülen o ki hem gelişmiş ülkelerde hem bizim de içinde olduğumuz gelişmekte olan ülkelerde işçi-işveren ilişkilerinde yeni arayışlar ve değişimler gündeme gelecek. Çalışma yaşamında yenilikler değişmeler yaşanacak.