Kırsala yeterli destek ulaştırılabildi mi?

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE [email protected]

Tarım sektörü, felaketlerde veya krizlerde, üzerinde en çok manipülasyon yapılan sektör. Önce Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşında, ardından deprem ve sel felaketlerinde buna şahit olduk. Tarımın sorunları, ülkenin ve dünyanın konjonktürel sorunlarından doğrudan etkilenmekte. Örneğin, enerji fiyatlarının yükselmesi, tarımsal üretimde de maliyetlere yansımakta ve gıda fiyatlarında artışa neden olmakta.

Deprem sonrası tarımsal üretime yönelik tehditler arttı

Depremin bölgede tarımsal üretimi olumsuz etkileyeceği kesin. Bitkisel üretimde büyük bir sıkıntı beklenmiyor. Üretimde kısmi sorunlar olsa bile buğday başta olmak üzere stratejik ürünlerde ülke stoklarımız iyi durumda. Gıda fiyatlarını kontrol eden, TMO, Et ve Süt Kurumu gibi regülasyon kurumlarımız oldukça aktif.

Kırsalda çok sayıda yıkılan çiftlik binaları, ahırlar, silolar ve zarar gören traktör başta olmak üzere tarım alet ve makinaları var. Bunların tespiti ve zararların giderilmesi noktasında Tarım ve Orman Bakanlığı tüm kadroları sahada.

Kırsal nüfusun yaşlı olması, yerleşimin dağınıklığı, depremdeki olumsuz kış şartları, kırsalda depremin etkisini daha da artırıyor. Ayrıca kentsel nüfusun da kırsala akın etmesiyle yük daha da katmerleniyor. Deprem bölgesi, tarımsal üretim alanının yüzde 17’sini ve tarımsal ihracatın ise yüzde 22’sini oluşturuyor.

Bölgede, ekim-dikimden hasata kadar üretimin devamlılığı, sonrasında ise depolama, nakliye, limanlar altyapısının işlemesi ile ihracatın sekteye uğramaması hem bölge hem de ülke için hayati konular. Ramazan ayında gıda fiyatları genellikle yükseliş eğilimine girer. Halihazırda yüksek olan gıda enflasyonunun dizginlenebilmesi şimdi daha önemli.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, depremin tarım sektöründe meydana getirdiği zararı 24,2 milyar TL olarak hesapladı. Bunun yüzde 77’si sulama ile ilgili altyapı ve tesislerden oluşuyor. Çok küçük bir oranı (yüzde 0,6; hayvan kayıpları) doğrudan üretimle alakalı.

Destekler neler?

Hayatta kontrol edebileceklerimiz ve edemeyeceklerimiz var her zaman. Deprem, sel vb. doğal afetleri kontrol edemeyiz. Ancak zararların en aza indirilmesine yönelik olarak devlet ve sivil toplum sahada yoğun çalışıyor.

Bölgede üreticilere yapılan destekleme ödemelerinin toplamı 5 milyar TL. Bunda en büyük payı mazot/gübre desteği (2,9 milyar TL) alıyor. Bakanlığın mobil veteriner poliklinikleri sahada. Özellikle aşılama ve salgın hastalıkların önlenmesi noktasında önemli bir görev üstleniyorlar.

Bitkisel ürünlerde şu an fazla zarar yok, hasatta kısmen sıkıntı olabilir. Ürün kaybı olması durumunda Bakanlık bunu telafi edecek. Hayvancılıkta ülkemizin 17 milyon büyükbaş hayvanından 8.000’i, 56 milyon küçükbaş hayvanından 66.000’i telef oldu. Devlet bunları da telafi edecek…

Çadırın ötesinde konteyner ihtiyacı büyük. Üreticiler, üretimin devamlılığı açısından konteyner kentlere gidemiyorlar. Değişik bölgelerde uygulanacak 7 akıllı köy projesi heyecan verici. Bu köylerde kentlerin olumlu yönlerinin öne çıkarılması, kırdan kente göçü kısmen de olsa önleyecektir. Sel konusunda ise “yağmur suyu hasadı” modeli üzerinde çalışılmalı.

Tahıl koridoru anlaşması, tahıl fiyatının düşmesi, tarımsal girdilerin daha ucuza tedarik edilebilmesi açısından önemli. Türkiye’nin girişimi ile 2022’de imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması ikinci defa 60 günlük süre ile uzatıldı.

Açlığı önlemede en temel besin maddesi olan tahıl konusunda atılan adım küresel ölçekte bir gıda krizini önlemiştir. Tüm dünyanın takdirini toplayan bu diplomatik başarı içeride yeterince anlatılamadı.

Bakanımız depremin ilk gününden beri sahada

Sürekli olarak on bir ili dolaşan, baraj ve silolardan, girdi teminine kadar her konu ile ilgilenmekten yorgun düşen Bakanımızın “Bir taraftan on beş canımızı aldı ama diğer taraftan da toprak suya kavuştu…

2-3 günlük yağış 300 bin dekarlık alanın su ihtiyacının karşılanması anlamına geliyor.” ifadesi amacından saptırılarak bir linç kampanyasına dönüştürüldü maalesef. Bu konuda yine Bakanımızın, “… Kuraklığın da bir afet olduğu kastıyla dile getirdiğim cümlenin zemininden çıkarılması, kötülüğün sınır tanımadığını bir kez daha gösterdi.” açıklaması sanırım yeterli olmuştur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar