Kırk yıl önce, kırk yıl sonra
Yıl 1982, ekmeğin gramajı 435, fiyatı 12,60 TL Yıl 1992, ekmeğin gramajı 400, fiyatı 2 bin 500 TL Yıl 2002, ekmeğin gramajı 200, fiyatı 250 bin TL Yıl 2012, ekmeğin gramajı 300, fiyatı 85,5 kuruş (1 Ocak 2015’de TL’den altı sıfır atıldı.) Yıl 2022, ekmeğin gramajı 210, fiyatı 5 TL (altı sıfır devam etse idi 5. milyon TL olacaktı.) 1982’de en yüksek dereceli memur maaşı 60 bin TL iken, 40 yıl sonra yani 2022 yılının sonunda bu rakam 15 bin 848 TL idi. Dikkat ederseniz buraya kadar hiç döviz kuruna değinmedim ve sadece Türk lirası üzerinden karşılaştırmalar yaptım.
Dövizdeki değişimin ve Türk lirasının değerlenmesinin veya değer kaybının sonuçları, başta ihracat ve ithalat rakamlarımıza tesir ediyor. Yine pek çok maliyetimiz dövize bağlı olduğundan yurt içi fiyatları ve beraberinde elbette dış ticaret ve cari açık dengesini doğrudan etkiliyor.
Altı sıfırın tarihsel hikayesini ulusal bir televizyon kanalının ana haber bülteninde konut fiyatı ve memur maaşı ile karşılaştırarak anlatınca, son bir haftadır ne telefonum sustu, ne maillerim durdu. 1982’de konut fiyatlarına dair verdiğim örnekte İstanbul Fatih’teki evimizi 2,3 milyon TL’ye sattığımızdan ve bugün aynı evin, 40 yaş eskimesine rağmen neredeyse aynı fiyat olduğundan söz etmiş, bir devlet memuru maaşının ise o günle kıyaslandığında verdiğim rakamdan da anlaşılacağı üzere 40 yıl öncenin, yüzde 25’i seviyesine gerilediğini dile getirmiştim.
Türk lirasından altı sıfırın atılması…
Altı sıfırın Türk lirasından atılma gerekçesini kısa bir özetleyip, günümüze ve 2023 beklentilerime geçeyim istiyorum. Türk lirasından altı sıfır atılması ile birlikte çeşitli para birimleri karşısındaki nominal değeri kendiliğinden değişime uğramış oldu. Örneğin 1 ABD doları döviz satış kuru o tarihte 1 milyon 348 bin 625 iken 1 milyon 348 bin 625 TL olarak belirlendi. Elbette zaman içinde olumlu yansımaları ve TL’ye güvenin artmasına sebep oldu.
Ancak para politikaları, sürdürülebilir olarak doğru yönetilip istikrar sağlandığında iyi sonuç lar doğururken, yanlış politikalar izlendiğinde ise enflasyona ve satın alma gücünün düşmesine sebebiyet verebiliyor. Bugün en basit karşılaştırmayı ekmek fiyatı üzerinden yaptığımızda, 1982 yılında yüksek dereceli memur maaşı bir ayda 4 bin 762 adet ekmeğe ulaşabilirken, 2022 yılındaki maaşın satın alabildiği ekmek sayısı (üstelik gramaj yarı yarıya düşmüş olmasına rağmen), ancak 3 bin 170 ekmeği almaya yetiyor. Uzun yıllar dövizin olması gerekenin altında bir değerde kalması ile özellikle ithal ürünlerin ülkemizdeki fiyatlarının bir hayli düşük seyretmesi ve borçlanma ile de olsa satın alma gücünün yüksek görüntü vermesi; bugün ise baskılanan kura rağmen satın alma gücündeki düşüşe ve sistemin tıkanmasına sebebiyet veriyor. Elbette, dünyada da son birkaç yıl içinde benzer problemlerin yaşandığını ve enflasyonun neredeyse tüm ülkelerde önemli bir sorun haline dönüştüğünü de söylemem gerekiyor.
Yapılan düzenlemeler vatandaşı rahatlattı
2023’ün başından itibaren, orta düzey gelire sahip kişilerin, enflasyon karşısında ezilmemesi için yapılan düzenlemeler belli ölçülerde vatandaşı rahatlatırken, fiyat artışları bir nebze de olsa durmaya ve yeniden bir hareketliliğin başlamasına neden oldu. Ancak bu yıl seçimin ve sonrasının yaratacağı etkileri göremediğimiz gibi, piyasanın gözlerinde parıltı da göremediğimizi belirtmeliyim.
Ana müşterimiz, yani Avrupa Birliği’nde yavaş da olsa bir toparlanma, daha ucuz doğalgaza dair bu yıl olmasa da önümüzdeki yıl için umut ışığı olduğuna dair haberlerin gelmesi bizi de mutlu ediyor elbette. Öte yandan FED faiz arttırmayı daha düşük adımlarla da olsa sürdürerek, rezerv para birimi olan dolara dair güç gösterisi yaparken, normalleşmenin de hızla sürdüğüne olan inancını göstermiş oldu.
Kanada istatistik verileri iyi yorumluyor
2023, seçime rağmen dünyadaki toparlanmalar ile birlikte, bizde de toparlanma yılı olabilir. Sıkı para politikalarına ve faize ilişkin doğru kararlara fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz kesin. Döviz kurunu da daha fazla baskılamak yerine, piyasanın kendi akışına bırakmanın faydalı sonuçlar doğuracağına inandığımı, üretimin de artmasına fayda sağlayacağına dair inancımı belirtmeliyim.
Dünyada, rakamsal verilere en hakim ve istatistiklerini en iyi gören ve yorumlayan ülke tartışmasız Kanada’dır. Hep bu veriler yardımı ile gelecek stratejisi ni belirledikleri için de az hata yapan ve iyi sonuçlar elde eden bir ülkedir. O yüzdendir ki, hiçbir durumda önemli dalgalanmalar yaşamaz ve olumsuzluk kulağımıza gelmez.
Dama çıkan kediden, bisiklet süren insan sayısına, elde edilen tarımın hacminden, börtü böceğin verilerine varıncaya kadar her rakamına hakimdir ve bu bilgileri sürekli bir şekilde kullanır ve faydalanırlar. Ben de rakamlar ve istatistikler ile konuşayım; 40 yıl önce ile bugünü karşılaştırayım istedim. Gelin görün ki istatistikleri çok seven bir toplum olmamızdan olsa gerek, pek çok kişinin “Olmaz öyle şey, mutlaka bir hata vardır o rakamlarda” söylemleriyle karşılaştım.
Oysa ki isteyenler tüm bu verdiğim rakamlara internetten ulaşabilirler. Boşuna dememişler doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye. Dokuzuncu köy deyince Rahmetli Bekir Coşkun’un 10’uncu köyü geldi aklıma, büyük usta rahmet istedi belli ki. Rakamlar ve istatistiklerle hareket etmek, bize ancak doğru rota için yardımcı olur. Hiçbir rakamsal veriden, istatistikten korkmamalı, gerekirse kral çıplaksa çıplak demeyi bilmeliyiz. Bizden sonraki nesilleri de verilerle konuşan, ölçen ve değerlendiren bir toplum olarak yetiştirmeliyiz. Ne de olsa rakamlar yalan söylemez.