Kırılganlık azalıyor mu!..
Son haftalarda finansal piyasalarımızın sergilediği genel görünüm, orta vadeli eğilimler açısından pek bir şey söylemiyor. Evet oynaklık azaldı, gecelik fonlama maliyetinde yaşanan gerilemeye rağmen korkulan yönde tehlike yaratacak bir gelişme şimdilik yaşanmadı. Ancak bunun böyle devam edeceğinin herahngi bir garantisi bulunmuyor. Son Para Kurulu toplantısında siyasi baskılara rağmen önemli bir değişiklik yaşanmadı. Bu durum yılın ikinci yarısında daha iyiye gidilebileceği anlamına gelmiyor; Türkiye ekonomisinin kırılganlığına ilişkin algılamalarda önemli bir değişiklik yaşanmadı. En kötüyü geride mi bıraktığımız, yoksa fırtına öncesi bir sessizlik mi yaşadığımız konusu, nerden ve hangi açıdan bakıldığına göre değişiyor.
Bu hafta içinde, yılın ikinci enflasyon raporu Merkez Bankası yetkilileri tarafından açıklanacakmış. Merak ediyoruz yılın ikinci yarısına ilişkin beklentiler ve yıl sonu hedefi değişecek mi? Döviz kuru, enflasyon ve faizler konusundaki beklentilerde, yerliler ile yabancı yatırımcılar arasındaki uçurum daralacak mı? daralacak ise bu nasıl olacak, yabancılarınki mi olumlulaşacak yoksa yerli kurumsal yapının öngörüleri mi daha karamsar hale gelecek?.. Bu ve benzeri sorulara verilebilecek yanıtlar para otoritesi ve ödemeler sistemi üzerindeki siyasi baskının düzeyi konusunda bilgi sahibi olmamıza da yardım edecek.
Türk Lirası'nın değerinde yaşanan gerilemenin enflasyonist etkileri tümüyle fiyatlara yansımadı; artık Merkez Bankası da bu etkinin yüzde 15 ile sınırlı kalacağı iddiasını nedense tekrarlayamıyor. Tarımsal ürünler sayesinde enflasyonda yaşanan mevsimlik gerileme ile gerek don, gerekse kuraklık nedeniyle umulan oranda katkı yapmayabilir. Ayrıca bir yandan ihracatı artırmanın zorluğu diğer yandan iç talebin daralması ile gerileyen sanayideki kapasite kullanımı ek baskılar yaratabilir. Özetle söylemek gerekir ise mayıs-haziran ayına kadar yükselebileceği öngörülen enflasyon iknici yarı yılda belirgin bir gerileme yaşamayabilir veya tekrar yükselişe geçebilir. Böyle bir gerçekleşme döviz kuru ve/veya faiz yükselişlerini yeniden harekete geçirebilir. İşte o zaman kırılganlık kavramının ne anlama geldiğini daha iyi anlamak zorunda kalabiliriz…
Sürdürülebilir olmayan koşullarda hem sistemi korumak, hem de geleceklerine ipotek koymadan toplumu memnun etmek imkânsızlaşır, kırılganlık artar; halktan gelebilecek yeni fedakarlıklar yeterli olmaz, tam aksine başka dengesizlikler yaratarak istikrarsızlığı besler. Bu yılın ikinci yarısında enflasyonun düşmemesi veya yükselmesi ya da ekonomi sarsıcı bir şekilde daralır iken işsizliğin artması bu tür sıkıntıların sebebi olabilir. Beklentiler yolu ile kısa vadede günü kurtarıp sorunların ağırlaşmasına izin vererek kendimizi bu açmaza mahkum ettik. Bu saatten sonra yasakları çoğaltmak veya piyasaları manipüle etmek gibi eğilimlerin pek bir işe yaramayacağı bir konuma düştük. Bu gerçeği görmezden gelen mali sektör ve siyasi irade çok ciddi hesap hataları yapıyor olabilir…
Evet kırılganlık ciddi bir korkudur, gerçeklerden kaçarak kurtulunması mümkün değildir…