Kırılganlığın kıyısına yaslanmak

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

 

Kırılganlığın kıyısına yaslanmak, yüzyılın küresel kapitalizmi ile siyaseti arasındaki yaşlanmaktık. Kırılganlık hem küresel hem de ulusal gündemin konusudur. Çin'de beklentilerin çok altında gerçekleşen makroekonomik performans, ABD'de başlayan erken çıkış eğilimiyle tezat ekonomik bekleyişleri çağrıştırır. Avrupa Merkez Bankası (ECB) aşağı revize ettiği Euro Bölgesi 2013, 2014 büyüme tahminleriyle, küresel ekonominin dördüncü ayağı olan gelişmekte olan ülkeleri çöküş girdabının çekmeyi başarmaktadır. Gelişen ülkelerin ABD, Asya ve Avrupa ekonomi gruplarıyla güçlü finansal ve ticari iletişimi bulunur. Dünya ekonomisinin bu ayağı, küresel kriz için çıkış umudunun temsilidir. Sağlam iç talep, yüksek büyüme hızı, genç nüfus, ucuz işgücüdür. Gelişen ekonomilerdeki kırılganlıklarıysa ayrıdır; dış açık riskleri, petrol fiyatı bağımlılıkları, bankacılık sektörü sorunları. Hem kendi aralarında hem de gelişmiş ülkelere kıyasla farklı bir atmosferin risk sınırlarına yaslanırlar. Bol ve ucuz likiditenin sıcak para istasyonudurlar. Türkiye bu konjonktüre yükselen siyasi tansiyon ortamıyla girmiş oldu. Bu sert giriş, kendi kırılganlığını resmetti. Siyaset ekonomiye; cari açık, özel sektör dış borcu, büyüme gibi üç temel riski bindirdi. Haziran bankacılık sektörü, 1.çeyrek GSYIH büyümesi, Nisan sanayi üretimi ve cari açığı beklentiler paralelinde ya da daha iyi sonuçlandılar. Yine de kırılganlığı gizleyemediler. Kırılganlık, Türkçemizde; yere düştüğünde kırılan cam için kullanılır. Ekonomik anlamı, kelimenin ikincil anlamıdır. Küresel ekonomi yazın dilindeyse (fragility) yüksek riskin, çöküşün, hassasiyetin keskin bir ifadesini çizer. Kırılganlık, ulusal terminolojimizde bağımsız kelime olmadığı gibi, ulusal ekonomi politikalarımızdan da bağımsız değerlendirilemez. Çünkü hep göz ardı edilmiştir. Küresel kargaşa düzleminde yön bulabilmek, ulusal ekonomimiz için bir paradokssa, küresel oynaklık ortamına şu yerel notu şöyle düşeriz.: 
1. Dışarda ülkeler arasında kur savaşları cereyan ederken, 20131Ç'dce mevsimsellikten arındırılmış işgücü maliyet endeksi sanayi %9.3, hizmetlerde %6.7 artıyordu. Daralan kar marjları reel sektörün yatırım iştahını aşağı çekti. Bu durum reel sektör güven endeksine yansıdığı gibi, uluslararası doğrudan yatırım isteksizliğine de dönüşmüştü. Yılın ilk çeyreğinde %3 büyümüş, Nisan cari açık 8.2 milyar dolar, dolar yen karşısında %0.1 yükselirken, TL dolar karşısında %0,47 değer yitirdi. 
2. 22 Haziran'daki Bernanke'nin çıkışla ilgili konuşması, VIX'i %36 yükseltti. VIX kritik değer analizleri, 25 düzeyinin üzerinde krizleri tanımlayabilmektedir. Mevcut 18 seviyesi bu eşikten uzaklardadır. Şirket karları ABD için iç açıcı değildir. Bu nedenle çıkış stratejisini uygulamaya alabilmek imkansız gibidir. 
3. REK, mayısta ki 119 ise de haziranda 116'a gerileyecek. Sanayinin üzerindeki yükü hafifletecek. 
4. İçerdeki oynaklığı portföylerdeki kar realizasyonu izleyecek. 

Son dönemde Avrupa'nın motoru olmuştuk. Küresel güvensizliğin alternatif piyasasıydık. Merkez bankası bile bu siyasi gerilim ortamına; faizleri düşürüp ekonomiyi canlandırır bir fazda, hazırlıksız yakalandı. Uluslararası serbest sermayenin toplumsal iletişim kanallarımızın açık kalmasını istemesinden daha doğal bir şey olamaz. Ayrı noktalara hapsolmaktan, bambaşka düzlemlerde savrulmak birşey kazandırmadığı gibi, uzlaşmanın hakimiyetini koruyabilmeyi, her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar