Kırılganlığın en keskin ucu; adaletsizlik
Adalet, atalete karşı gelişmiş bir sistemdir. Duruşu, onun ayakta durabilmesinin ön şartı olagelmiştir. Değişim, gelişim, buluş (innovasyon) ve bunların açılımı niteliğindeki yeniden yapılanma (reengineering) adımlarına aç ve açık bir hizmettir. Yaygın bir anlayış, kavram ya da ihtiyaçtır.
Gelir dağılımı bozukluğuyla başlayan adaletsizlik bütün ekonomik sistemi yıkmaya yeten bir güçtür.
2002-2011 dönemi gelir dağılımının zamana ve seçilen yöntemin bakış açısına bağlı iki farklı boyutta analize konu olur. İlki (a) satın alma gücü parametresi yöntemine göre GSYIH büyüme oranı ve ikincisi (b) Kişi başına yurt içi gelir artışı. 2002-2011 dönemi GSYIH büyümesi yüzde 5.1, kişi başına milli gelir artışıysa yüzde 5.8 oluyor. 2008 – 2009 dönemini incelenen zaman serisinin dışına çıkartıldığında yüzde 5.1’lik büyüme yüzde 6.9 oluyor. Kabul edebilmekte gerçekten zorlandığımız bir diğer boyutsa bölgeler arası farklılaşmadır. Akdeniz bölgesi yüzde 7 ile büyürken, hemen bunu izleyen Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriyse yüzde 6 ile görece daha sınırlı bir büyümeyi ortaya koyarken, Doğu Karadeniz, Doğu Marmara ve Orta Anadolu bölgeleriyse yüzde 0.5 - %1.5 aralığına girebiliyorlar ancak. Gelir dağılımı eşitsizliği firmaların hem bilanço hem de gelir tablosu kayıtlarına işliyor ve onları hızlıca bozuyor. Bunu düzeltmenin yolu da şu üç temel yoldan geçiyor.
1.Yapısal reformlar neden bu kadar önemli?
İlk adım burada atılmalıdır. Reformlar işlerlik kazanmalıdır ki, yabancılar ülkemizde doğrudan yatırımlarını, portföylerini, bireysel tercihlerini yoğunlaştırabilsinler. Örneğin Organize Sanayi Bölgeleri’nin demir yoluyla limanlara ulaştırılmaları, sebze meyve fiyatlarının borsalarda tespiti, yeni hal yasası doğrudan yatırımları hedefleri arasındadır. Ara mallarının yaklaşık yüzde 80’i dış alımlarla yürüyen bir ihracat yapısı şu adalet dokusuna göbekten bağlıdır adeta. Yapısal reformlar içinde de dış satımlardaki yapısal dönüşümler konunun adaletle eş güdümlü takibini gerektiren bir diğer konudur ve bu alt başlık içinde birincil sırada yer alan konudur.
2. Hukuk sistemi İtalya’daki yargı reformundan ders alabilir mi?
Sürdürülebilen GSYIH büyümesini kamçılayan parametrelere arasında; etkin bir yargı sisteminin önemi, tartışmasız gerçekler arasında yer alır. Yargıdaki aksaklığın ekonomide ne gibi sonuçlar doğurabildiğine de şöylece bir göz atarsak altı yol ayrımının bulunduğu kavşakta buluruz kendimizi:
i. Doğrudan yatırımların tercih sebebidir.
ii. Kredi pazarı ve kredi maliyetlerini etkileme gücü vardır.
İii. Firma büyüklükleri hukuk sistemi işlerliğinden birebir etkileşimdedir. Büyük yatırımlar uzun vadelidir. Uzun vadenin en büyük güvencesi hukuksal adaletin varlığını hissedebilmesidir.
iv. İşgücü piyasası.
v. Zayıf yürütme işlerliği de güveni zedeleyen bir unsurdur.
vi. Hukuk sistemine göre girişimcilik güdük kalabilecek ya da palazlayacaktır.
3. Piyasasalarda adalet var mı?
Piyasalarda sürü psikolojisi vardır, spekülasyon işlem hacminin teminatı gibidir, zaman zaman da ekonomilerle arasındaki köprüler kurulur ve bir anda atılır. Piyasaların adaletini en güzel ortaya koyan asimetrik bilgi, ters seçim ve ahlaki tehlikedir. Bilgi asimetrisi piyasada alıcı ya da satıcıdan birinin diğerine kıyasla daha iyi, fazla ve risksiz bilgiye erişebilmesidir. Ters seçim alışverişte asimetrik bilgiye dayandığında ortaya çıkar. Doğrudan bunu kullanarak para kazanır. Piyasa adaletsizliğinin en uç noktasıysa ahlaki rizikodur. Ahlaki riziko; ilk olarak şartları yerine getirmemekte, ikinci olarak aşırı risk yüklenmekte üçüncü olarak da alışverişteki ilgili tarafın bilgi eksikliğini kullanmakta bulur gücünü. Adaletsizliği kullanarak önemli bir üstünlük temelinde yükseltir binalarını. Ama ne kadar sağlam temeller olduğunu zaman gösterir elbet. Unutmayalım ki zaman en büyük yargıçtır. 2007-2009 büyük resesyonu henüz altından sular geçmemiş köprülerden değil mi? Ne dersiniz?