Kırılgan olmayan ekonomi var mı?

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel ölçekte sistemik risk algısının güçlendiği ve güvensizliğin büyüdüğü bir süreçten geçiyoruz. Sürdürülebilir olmayan eğilimler, geleneksel olmayan kısa vadeli ekonomi politikaları, ağırlaşmış sorunlar, artık yönlendirilemeyen beklentiler nedeniyle yükselen belirsizlikler ve giderek daha bulaşıcı hale gelen kırılganlık algıları bu sonuçta etkili oluyor. Yozlaşmış mevcut düzenin, yapısal olarak ürettiği sorunları çözemiyor oluşu, bu kısır döngüyü beslemeye devam ediyor.

Bir an için kırılgan olarak adı çıkmış ekonomileri bir kenara bırakıp, en iyi durumda olduğu iddia edilen ABD Ekonomisine odaklanalım. On yıl önce yaşanan küresel krizden bu yana hatırı sayılır bir düzelme var! Makroekonomik görünümün belirgin bir şekilde iyileştiği algısı hayli yaygın; fakat bütçe açığı ve ticaret açığından oluşan ikiz açığı bir türlü kontrol altına almayı başaramıyorlar, menkul ve gayrı menkul şeklindeki varlık değerlerinin balonlaşmasının yarattığı kırılganlıklardan arınmayı beceremiyorlar. Yeni yönetimin radikal yaklaşımları ise sorunları çözmüyor, tam aksine kırılganlıklardaki artış eğilimlerini hızlandırıyor.

“Korumacı eğilimler küresel ekonomi ve ABD’yi tehdit ediyor”

Son verilere göre ABD Ekonomisindeki büyüme yüzde 4 düzeyini aşmış ve işsizlik yüzde 3,9 seviyesine gerilemiş gibi görünüyor. Tam istihdam düzeyine erişmiş olmanın getirdiği ısınma ve Yeni Yönetimin kaba güce dayalı gerginlik tercihleri enflasyon baskılarını artırıyor. Küresel güç mücadelesine ilişkin öncelikli tercihler, söz konusu ekonomiye ilişkin kırılganlığı da seri bir şekilde artırıyor! Ticaret savaşları şeklindeki korumacı eğilimler konusundaki yaklaşımlar, hem küresel ekonominin genelini ve hem de ABD’yi tehdit ediyor.

Korumacı eğilimler, hem enflasyonist baskıları artırır ve hem de ekonomik verimliliği hızla geriletir. Bu olumsuzluklar karşısında para otoritelerinin yapabileceği bir şey yoktur! Biri için gerekli yaklaşımın diğerine dokunması kaçınılmaz olur, sorunların ağırlaşması engellenemez sistemik çöküş hızlanır.

ABD Ekonomisindeki menkul ve gayrı menkul değerleri, kriz öncesindeki seviyelerin de üzerine çıkmış durumda. Korumacılığın getireceği verimsizlik ve artan çok yönlü enflasyon baskılarına bağlı faiz yükselişlerinin, söz konusu varlık balonlarını patlatması ve bilançoları telafisi olanaksız şekilde tahrip etmesi olasılığı oldukça yüksek. Bu açmazın sonuçları, küresel krizi bile aratacak istikrarsızlıkların sebebi olabilir; makroekonomik görünüm hızla bozulabilir. Küresel ölçekte önce gelişenlere ve diğer gelişmişlere ilişkin algıların bozulması, yaşanacakları bir süre için öteleyebilir fakat önleyemez. Ayrıca yönetim ile para otoritesi arasındaki faizler konusundaki uzlaşmazlığın büyüyeceğini de hesaba katmak gerekiyor.

Küresel ekonomi gündeminde belirleyici olmaya çalışanlar, hemen yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız konunun tartışılmasını ve tercihleri etkilemeye başlamasını istemezler! Kırılganlık konusundaki bulaşıcılığın artmasından çok rahatsız olurlar. Görece güçlü görünmenin yaratacağı pazarlık avantajlarından azami ölçüde yararlanmaya çalışırlar! Farkındalık artar ise, güç kaybının hızlanacağını iyi bilirler!

Ekonomik ve finansal verimliliğin azalması ciddi bir sorundur. Bu durumun, çok yönlü enflasyon baskılarının arttığı koşullarda yaşanması ise çok daha ciddi bir sorundur ve sistemik çöküş olasılığını güçlendirir. Faaliyet gelirlerinin umulmadık bir şekilde gerilemesi ve daha fazla küçültülemeyen kaldıraçlı faaliyet dışı gelir yaratma amaçlı pozisyonların zarar üretmeye başlaması, katlanılabilir olamaz! Gelişmeler kontrol dışına çıkar ve istikrarsızlık her yanı sarar. Para otoritesi etkisizleşir, bilançolardaki yıpranmaya bağlı olarak finansal yapı küresel kriz dönemindeki durumunu aratacak duruma düşer, ekonomik ve siyasi bunalım giderek yoğunlaşır. Bu açmazı yaşayanların hesapsızca saldırganlaşması, çok anormal sayılmayabilir!

Evet, Türkiye ve Arjantin benzeri olumlu küresel koşullara bağımlı ekonomiler iyice kırılganlaşmış durumdadır. Fakat ağırlaşmış sorunlar ve derinleşmiş uzlaşmazlıklar nedeniyle, görece çok güçlü ve muktedirmiş gibi görünen ABD’nin koşulları da çok farklı değildir. Ortak özellikleri, kendi olanakları ile içine düştükleri açmazdan çıkamıyor olmalarıdır. 1945 yılında kurulan Dünya Düzeni, artık çok yıprandı ve kendi ürettiği sorunları aşamadığı için ömrünü tamamlanmaya koşuyor. Yeni düzen ufukta görünmüyor ve büyük güç kaybına uğrayacak olanlar deli danalar gibi saldırganlaşıyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar